Sanat eleştirisi, bir yazın tarzı olarak gelişen ve yeni düşünce hareketlerinin etkisiyle çeşitlenerek kendi disiplinini yaratmış bulunan bir söz ve anlam üretme pratiğidir. Bu yaklaşımda, bir yandan sanat yapıtının tematik bağlamı ve anlamına ilişkin göstergeler sorgulanması, diğer yandan ise saptamaların metinleştiği aşamanın sorunlaştırılması ve eleştiri metninin yeni bir anlatı durumuna evrilmesi öngörülür. Metnin yapısal ve sistematik kurgusu, önerdiği çözümleme mantığı ve sergilediği anlatı düzeylerinin ilişkileri bakımından bu pratikte öncelik kazanmıştır. Nitekim; sanat eleştirisini, bir bakış sorunsalı durumuna indirgeyerek, bilgiye dayalı bir zeminde yapıtın dilsel niteliğini ayrıştıracak saptamalar ve kıyaslamalara eşliğinde bir değer sorgulaması yaratacak biçimde gerçekleştirmek gereklidir.
Görsel: Beyazıt Devlet Kütüphanesi / Beyazıt State Library, Ayrıntı, Siyah-Beyaz Fotoğraf, İstanbul. (Kaynak: Salt Research-https://archives.saltresearch.org/handle/123456789/110245)
osmanlı minyatürü
Nakkaş Osman’ın belirginleşen tasvir yaklaşımı, Osmanlı minyatürünü Doğulu ekollerden farklı kılan, belgeci ve göstermeci bir tavrın ortaya koyduğu, soyutlama esaslı yeni bir estetik kavrayışı ifade etmektedir. Burada renkli, çizgisel ve dekoratif düzlemde, siyasal statülerin temsiline uygun, şematik ve soyut bir görsel düzen önerilmiş; zarif olduğu kadar güncel ve gerçekçi de olabilen bir üslûp çerçevesinde, XVI. yüzyıl klasik tasvir anlayışının değerli örnekleri ortaya çıkarılmıştır.
Şenlikname Düzeni, Doğu/İslâm kültür ve sanat ortamına mal edilmiş tasvir örneklerine, “duyuş ve düşünüş” sorunsalı açısından bakan özgün bir denemedir. Türk aydınının, Batı uygarlığı karşısında kendi kültürel yapısının önemini kavramaya başladığı bir döneme rastlayan ve bu farkındalık halinin bir örneği olan Şenlikname Düzeni; öte yandan benimsediği yapısal kavrayış ve yapısal çözümleme peşinde Osmanlı Minyatür Sanatı hakkında çok değerli bilgileri, saptamaları içermektedir.
Levnî’yi farklı kılan husus, Sûrnâme-i Vehbi minyatürlerinin geleneksel kitap resmi ve nakış estetiğine ilişkin bağlamını tümüyle reddetmemesi meselesidir. Ancak bu minyatürleri anlamlı kılanın da, söz konusu bağlamın sınırları zorlayan anlatım olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Levnî; ressamca bir duygu, düşünce ve davranış özgürlüğü içindedir. Oysa, klasik minyatür geleneği bu aşırılığı tefrit sayan, özgürlük alanının sınırlarını belirleyen özel bir alan olarak bilinir.
sinan bey ve fatih portresi
"Gül Koklayan Fatih" portresinin Sinan Bey tarafından yapılmış olabileceği yaygın bir görüştür. Bu resim, Doğulu bir tarz ve yapılanma içerisinde birtakım yenilikler sergiler. Gölgeleme tekniği ile modelin baş kısmındaki betimlemenin başarısı, büyük ölçüde ustalara yapılan refakatin bir sonucu olabileceği izlenimini verilmektedir. Yer yer Batı eğitimi de görmüş olabileceği iddia edilen Sinan Bey’in tartışmalı iki resminin Osmanlı minyatüründe portrecilik geleneğini başlatan yapıtlar olduğu ileri sürülmektedir.
benim adım kırmızı
ORHAN PAMUK
Orhan Pamuk, Benim Adım Kırmızı‘da, Nakkaş Osman’ı bir roman kişisi hâline getirerek, onu Osmanlı tasvir anlayışı, tasvir geleneği, adâb ve usulleri konusunda sıklıkla konuşturur. Ayrıca roman, üstat Osman atölyesini, atölyeye yayılan ruh ve inanç atmosferini, atölyede geçerli olan hiyerarşik ilişkileri çok net bir biçimde betimlemektedir. Burada yaşlı ve yorgun bir şekilde tiplenen üstat Osman, tasvirin güzelliğiyle insanı saygıya, iş-düşünceye ve imana çağırması gerektiğini söyler. Değişimden yana değildir.
osman hamdi bey
İpek AKSÜĞÜR
İpek Aksüğür, Osman Hamdi döneminin estetik anlayışının, çelişik bir bakışla biçimlediği düşüncesindedir. Bu tespit, aslında son minyatür ustalarından itibaren, doğal görüntünün nakli ve düzeyi aşamasında Türk sanatçısının yaşadığı ve uzun süre aşamadığı bir psikolojik sıkıntıya işaret eder. Osman Hamdi’nin dönemi içerisinde sahip olduğu bilinç niteliği ile döneme egemen olan gelenekçi ve ahlâkçı anlayışlarla mücadele içinde olduğu rahatlıkla söylenebilir.
osman hamdi bey
REFİK EPİKMAN
Refik Epikman, 1967 yılında kaleme aldığı değerlendirme metninde, Osman Hamdi Bey’in yaşam öyküsüne ilişkin notlar eşliğinde onun sanatçı ve bilim adamı kişiliğine yönelik samimi saptamalarda bulunmaktadır. Hamdi’nin resimlerinde gelenekçi bir sanat kültürünün izlerini bulan Epikman, görüneni nesnel bir anlayışla betimleme çabasını arkeolojiye olan tutkusuyla iliştirir. Bu yönüyle kitapçığın yazıldığı dönemde, Osman Hamdi Bey’in fotoğrafı model olarak kullanma tercihinin henüz tespit edilmediği ya da önemsenmediği anlaşılır.
elvah-ı nakşiye koleksiyonu
HALİL EDHEM
Halil Edhem Bey’in 1924 yılında kaleme aldığı Elvah-ı Nakşiye Koleksiyonu; resim sanatı üzerine kısa bir açıklamayla, ayrıca dönemin bilinen ressamlarına ve elde bulunan yapıtlarına ilişkin bilgilerin yer aldığı dört bölümden oluşan küçük ölçekli bir kitaptır. Bu kitap aynı zamanda 20. yüzyıla geçiş sürecinde; tüm dünya üzerindeki sancılı ve/fakat sanat adına verimli bir evrede, Türk sanatı adına beliren resim sanatı varlığını da adeta belgelemektedir. Ve esasen; İstanbul Eski Eserler Müzesi’nde toplanan resim koleksiyonunun bir müze kavramını gündeme getirmesine, resim sanatının kurumsallaşma sürecine ve bu yolda harcanan çabalara değinen bu çalışma, Edhem Bey’in kendi deyimiyle bir başucu kitabı niteliğinde görülmelidir.
mehmed vahid bey
KAHRAMAN BOSTANCI
Mehmet Vahit Bey; ülkemizdeki ilk sanat tarihi muallimi ve müderirrisi olarak da nitelendirilir. Gerek telif, gerekse çeviri yapıtları ve makaleleri aracılığıyla Türkiye’de plastik sanatlar üzerine yapılan ilk ciddi ve önemli çalışmaların sahibidir. Çeviri düzleminde başlayan bu çalışmalarda, sanat kavram ve terimlerinin Fransızca, Almanca karşılıkları ile Türkçeleri bir arada verilir. Bir gazete yazısı formatında başlayan bu çalışma, yeni düzenlemelerle ve eklemelerle bir risâle hâline getirilir
halil şerif paşa
MICHELLE HADDAD
Osmanlı devlet adamı Halil Şerif Paşa’nın 1868 tarihinde Paris’te elinden çıkarmak zorunda kaldığı resim koleksiyonu, sanat tarihinde iz bırakan ve dönemin sanatındaki belirgin tavırları örnekleyen ilginç ve önemli pek çok eserden oluşuyordu. İslâm dünyasından gelen bir aydının Dünyanın Kökeni, Uyku ve Türk Hamamı gibi Avrupa resminin erotik yapıtlarının yer aldığı bir özel koleksiyona sahip olma hikâyesi hiç kuşkusuz ki önemlidir. Michéle Haddad, 2011 yılında yayınlanan Halil Şerif Paşa adlı kitabında bu ilginç kişiyi ve görkemli koleksiyonu tanıtır bize…
elma
Enis Batur
Michéle Haddad’dan farklı olarak Enis Batur, Elma- Örgü Teknikleri Üzerine Bir Roman Denemesi adlı anlatısında, bir yandan Halil Şerif Paşa’ya bir yaban olarak bakarken, öte yandan ortaya çıkmasına katkıda bulunduğu, ya da her durumda ilk sahibi olduğu Courbet’nin Dünyanın Kökeni resmi üzerine yoğunlaşır. Olayları ve açıklamaları adeta bozuma uğratarak, yeniden kurmayı dener. Her durumda ve sanki; farklı olma ile ötekilik durumunu özdeşleştirerek; şekli ve adı ne olursa olsun bir sürgün hâlini ve psikolojisini deşmeyi ister.
paris'ten modernlik tercümeleri
DENİZ ARTUN
Deniz Artun, Académie Julian arşivlerinde yaptığı titiz bir takip sonucu; sanatçılarımızın akademiye kayıt tarihleri, aldıkları derslerin süreleri hakkında kesin verilere ulaşıyor. Elde ettiği bilgileri sanatçıların yayınlanmış özgeçmişleri ve/veya anıları ile karşılaştırmak suretiyle geçerli ve güvenilir kılıyor. [...] Sonuçta, bir dönemi, bir olayı ve buna sahne olan bir kurumu ayrıntılı bir biçimde inceleyerek; Türkiye’de biçimlenen resim sanatının gelişme dinamiklerinden biri sayılan Akademie Julian’ı kültür tarihimizin sayfalarına tercüme etmekle önemli bir işlemi gerçekleştirmiş oluyor.
beş gerçekçi türk ressamı
SEZER TANSUĞ
Sanat tarihçisi, yazar ve eleştirmen Sezer Tansuğ, 1976 yılında yayınladığı Beş Gerçekçi Türk Ressamı adlı kitap çalışmasında, üslûp tavırlarında gerçekçi etkinin belirleyici olduğu beş figür ressamına özel bir bakışı geliştirir. Bir görsel dil çözümlemesi bağlamında, ulaştığı yorum kalitesiyle öne çıkan bu yaklaşım, Türk sanat yazını için oldukça önemlidir. Türkiye’de gelişen resim sanatının seçkin imzaları sayılan Nuri İyem, Nedim Günsür, Neşet Günal, Cihat Burak ve Turgut Zaim’in sanat anlayışlarını gerçekçilik sorunsalı üzerinden değerlendiren Tansuğ, farklı figüratif yönelimlere sahip bu sanatçılar arasındaki bağlantı ve farklılıkları da ayrıca tespit etmektedir.
ah min-el aşk
FERİT EDGÜ
binbir bedros / otoportreler
BEDRİ RAHMİ EYÜPOĞLU
Binbir Bedros/Otoportreler serisinde, dramatik açıdan iri ve kaba gözlerle daralmış çene arasına sıkışan suret, ikonik atıflarla kendi özel bağlamını oluşturur. Bu kapsamda uygulanan pek çok soyut gösterim, portreye ilişkin bariz göstergeleri akla getirecek ölçüde doku ve yüzey görselliğini ihmal ederek, adeta yüzeyin arkaik bağlantı ve göndermelerinin gerisine iteler. Bu yönüyle Binbir Bedros otoportreleri, psişik bir yükle, derinlikli ve boyutlu hale gelir. İleri derecede yoğun ve şiddetli bir bildirimin, soyut-dışavurumcu bir enerjiyle açığa çıkardığı, bireysel bir içe bakışın topraksı dokuyla uzlaştığı bir sonuçtur ayrıca bu…
mehmet ergüven
Mehmet Ergüven’in yazma istenci; her defasında zamanı yarıp, imge dağarcığımızı yeniden fark etmemizi sağlarken, yaşamın kanıtı olan yazma eyleminin belirleyiciliğine de bir kez daha ışık tutmaktadır. Deyim yerindeyse; anlam peşinde, imgeyi (yapıyı) eleştiri çizikleriyle sürekli deşen Ergüven; bu sayede kendi beni’ne ilişkin sezgi mekanizmalarının dayanaklarını, anlam üretiminde sahip olduğu ayrıcalığı ve tüm bunların ihlâlci duyarlıkla olan çatışmalı ilişkisini gözler önüne sermektedir. GY
Mümtaz Sağlam’da yazma eylemi, istikrarlı görünen bir dil, eleştirel bilince göre sınırlarını belirler. Sürekli çoğalan ve birbirini izleyen metaforlar eşliğinde yazar kimliği de bu noktada kendini deşifre eder. Sonuçta ahenkli bir retoriğin kol gezdiği bu edebî düzlemde, Sağlam kendi özgün metin üretme pratiğini; yine kendi içinde işleyen bir ilişkiler sistemi kurarak derinlikli bir yorum-aşırı yorumla estetik bir tavır ve duruşa dönüştürmektedir.
out of the wood
KORKUT ÖZTEKİN İLE GÖRÜŞME
Korkut Öztekin’in resimlediği Out of the Woods / Ormandan Çıkmak gibi biyografik anlatılarda izleyenin görsel hafızasına direk ulaşabilen metaforik aktarımlardan söz etmek mümkün. Görüntüyü katmanlı hale getiren, lirik duyarlığa atıflı çizgi ve leke organizasyonlarıyla yapılandırılmış bu çalışmada, resimsel vurgularla daha gizemli ve gerçekçi hale gelen bir değişim arayışı gözleniyor. Yeni figüratif bir anlayışı, zihinsel süreçlerle buluşturan ve dil bütünlüğünü kurmuş kara-estetik bir ürün; sanata iyice dolayımlanmış yaratıcı bir tavır var ortada.
saglamart; dinamik bir anlayış ile hareket eden, kültür-sanat ortamındaki olay ve olgulara, sanatçı tavırlarına, yapıtlara ve yayınlara odaklanan bağımsız bir yayın etkinliğidir. Tüm hakları saklıdır. All rights reserved. Görüntü ve yazılar izinsiz kullanılamaz. Images and texts cannot be used without permission.