hayri esmer: labirentler / resminde mekânsal duyumsama

MÜMTAZ SAĞLAM

Hayri Esmer, Labirentler dizisinde “Boşluk ve Sınır” kavramlarıyla tanımlamaya çalıştığı sorunsalı, estetik düzleme taşınan yapısal unsurlar ve metaforlar ile sunmakta; soyut ve ayrışmış görünen bir tasavvur üzerinden görselleştirmektedir. İdeal bir düzleme duyulan gereksinime vurgu yapan bu arayış, dış dünyasal ve doğa kaynaklı göndermelerle değil, doğrudan sistematik ve düşünsel metotlarla ilişkili simgesel anlamlar üzerinden gerçekleşmektedir. Bu tür öznel duygulanımlar çerçevesinde, mekân bağlantıları son derece güçlü olan yapısal unsurların karşıtlık ve uyum ilişkileriyle kurulan bütünlüklü bir algı, farkındalık ve süreklilik hali ile ayrıcalık kazanan nitelikli bir yorum karşımızdadır. 


Hayri Esmer, “Labirentler”, 2016, Tuval Üzerine Akrilik, 140×220 cm. (http://hayriesmer.com/)

Hayri Esmer’in sanat serüveni, radikal dönüşümler içeren, kendini bütünlüklü ve gerçekçi deneylere adayan bir gelişim içindedir. Daha çok kurgusal ve düşünsel bir çerçevede öngörülmüş araştırma ve tartışmalara, biçim-anlam dengesini sorunsuz sağlayan hesaplaşmalara sırtını dayar. Özellikle de,düzensiz ve ilkesiz, karmaşa içindeki hayata dönük eleştirel bir bakış çerçevesinde; bu denge-düzen tartışmasına yönelmekte, soyut ve geometrik bir biçimleme dilinin olanaklarını geliştirmeye çalışmaktadır.

Şüphesiz ki bu farklı resim kavrayışı, toplumsal ve siyasal çıkarımlarla bir kültür ve tarih eleştirisine dönüşme potansiyeline sahiptir. Ancak; açık referanslar içermeyen bu mesafeli yaklaşımı, mekânsal bir deneyim olgusu halinde bağımsızlaştırmak ve ona özgü akıl yürütmelerle anlamlandırmaya çalışmak daha doğru olacaktır. Ayrıca bu yaklaşımın barındırdığı soyut disiplinin kapsama alanını daraltmamak; birçoğu “İsimsiz” adıyla çoğalan bu düzeneklerin dil ve söylem alanına sirayet ederek, bir deneyim kültürü tartışması eşliğinde yarattığı çağrışımlar üzerinden değerlendirmek gerekir. Sözgelimi; sıkça kullanılan labirent çağrışımlı imgeler, metaforik bağlamda bu tasavvuru, kentsel dokuya yönelen bir resim-tasarım hadisesine çevirmektedir. Ya da mimarî bir atıfla duvar sözcüğünü ve kavramını içkinleştiren bir boyuta sürüklemektedir. Daha önce pencere konseptiyle kendine benzer bir tematik alan açan sanatçının, içerisi-dışarısı veya ev-oda gibi mahrem ve psişik bir mekânsal boyutu sorun edinerek tartıştığını, mimarî referansları kullanma olasılığının yüksek olduğunu anımsayabiliriz.

hayri esmer: labirentler

Hayri Esmer kurduğu bu evrende, resmin simgesel atıflarını belirgin kodlarla örme yerine, oluşturduğu duvar yüzeylerini andıran blok ya da panelleri kullanma suretiyle karmaşa içine sokmaktadır. Böylelikle, burada oluşan renkli ve soyut düzenekte, dekoratif bir çekiciliğe sahip varyasyonlar üreterek yanılsamalı etkiler üzerinden yüzeyi çelişik bir bütünlük olarak kavramamızı istemektedir. Baştan bu yana kastettiğimiz mekânsal deneyimin mantığı önermesi tam da bu noktada devreye girmekte ve resmi, yüklendiği duygusal ve düşünsel yük üzerinden farklı ve anlamlı bir görme biçimi olarak tanımlamamızı sağlamaktadır. Çünkü; Hayri Esmer’in düşey eksende konumlandırdığı renk alanları ya da blokları, hem kendi özgül alanında plastik bir dokuya özgü bir kalite içermekte, hem de resmin dil ve üslûp kalitesini belirleyen ana unsurlara dönüşmektedir. Bu sayede resim yüzeyini gerilim yaratan hareketlerle canlı tutan sanatçı, plastik tamlıkla içeriksel yoğunluğu dengeleyen ilginç bir noktaya taşımaktadır resmi. Burada; etkileşimli ve geçişli alan ya da planlar oluşturma endişesiyle işleyen biçimleyici irade, yapısal unsurları organize eden ilişkiler estetik-plastik bir durum yaratma çabası içindedir. Açık bir deneyim esasına dönüşen; yatay, dikey ve diyagonal eksenlere savrulan bir yerleştirmeye dönüşerek kavramsallaşan bu eylem ya da üretim pratiği; söz konusu renk alanlarını doğru ve etkili bir şekilde kullanmanın peşindedir. Bu, aslında kendiliğinden işleyen ve bir fikre ya da gereksinime karşılık gelen görüntünün belirlenmesi ve kullanılması bakımından aşamalı ve oldukça önemli bir işlemdir. Üstelik bir resim yüzeyinin tümünün tanzimini sağlayacak olan iradenin, parça-bütün diyalektiğine uygun düşecek bir şekilde bunu gerçekleştirmesi gerekir. 

Soyut bir düzlem halinde oluşan kozmik boşluğa geometrik uzantılı formları yerleştirme tercihi, deyim yerindeyse (zaten) saf düşünceyle buluşma ve bu düzeyde bir temsille uğraşma kararlılığının bir göstergesidir. Öte yandan burada iyice belirginleşen mutlak denge arayışı, aslında bir tür arınma ihtiyacını da açık eder. Bu kapsamda hareket eden Esmer; renk, form ve yüzey ilişkileri çerçevesinde türettiği sorunlara aslında güncel yanıtlar aramaktadır. Sanatçı bu yüzden, anlatımcı bir yaklaşıma mesafeli kalarak, perspektif ilkeler doğrultusunda dinamik bir alanın dengeli tasavvuruna öncelikvermektedir. Simetrik olmayan bir kurulum esasıyla oluşturulan bu alanda, şekilsî düzeneklerin ilişkisine bel bağlayan bir görsellik; dahası, tasarım endişeleriyle şekillenen, giderek mükemmelleşenbir durum ve etkinin arayışına yönelen bir aşkınlık arayışı söz konusudur. Resim; kendi plastik evreninde, kendini aşmaya yönelen bir iç dinamizmle yine kendinden çıkan yeni bir tasarım, düzen ve denge halini sorunsallaştırmaktadır burada… 

Sonuçta Hayri Esmer, “Boşluk ve Sınır” kavramlarıyla tanımlamaya çalıştığı sorunsalı, estetik düzleme taşınan yapısal unsurlar ve metaforlar ile sunmakta; soyut ve ayrışmış görünen bir tasavvur üzerinden görselleştirmektedir. İdeal bir düzleme duyulan gereksinime vurgu yapan bu arayış, dış dünyasal ve doğa kaynaklı göndermelerle değil, doğrudan sistematik ve düşünsel metotlarla ilişkili simgesel anlamlar üzerinden gerçekleşmektedir. Bu tür öznel duygulanımlar çerçevesinde, mekân bağlantıları son derece güçlü olan yapısal unsurların karşıtlık ve uyum ilişkileriyle kurulan bütünlüklü bir algı, farkındalık ve süreklilik hali ile ayrıcalık kazanan nitelikli bir yorum karşımızdadır. 


Bkz. Hayri Esmer / Boşluk ve Sınır, Sergi Kataloğu, Kazım Türker Sanat Galerisi Yayınları, İzmir, Ocak 2018.

ayrıca bakınız: https://saglamart.com/hayri-esmer-space-and-border