sinan bey ve fatih’in portresi

MÜMTAZ SAĞLAM

Gül Koklayan Fatih portresinin Sinan Bey tarafından yapılmış olabileceği, resmin ise Doğulu bir tarz ve yapılanma içerisinde birtakım yenilikler sergilediği beyan edilmektedir. Gölgeleme tekniği ile modelin baş kısmındaki betimlemenin başarısı, büyük ölçüde Batılı ustalara yapılan refakatin bir sonucu olabileceği izlenimini verilmektedir. Yer yer Batı eğitimi de görmüş olabileceği iddia edilen Sinan Bey’in bu tartışmalı iki resminin Osmanlı minyatüründe portrecilik geleneğini başlatan yapıtlar olduğu ileri sürülmektedir.



Solda: Sinan Bey, Fatih Sultan Mehmed Portresi, 1460-80 civ., Topkapı Sarayı Müzesi Koleksiyonu. / Sinan Bey’in yaptığı varsayılan ve tam bir yakın plan portre olarak tasarlanan çalışma, genel biçimleme yaklaşımı itibariyle doğalcı ve gerçekçi vurgular içerir. Bir modelin karşısında yapılmış izlenimi veren portre, duyarlı gözlemler sonucu psişik etkileri de resme katan garip bir atmosferi barındırmaktadır. Sultan’ın özellikle giysileri ve yüzünde hissedilen gerçekçi duyuş ve biçimlemenin ileri düzeyde bir yeterlilikle ifade edildiği görülür. Daha önce örneği görülmeyen bu portrenin bildiğimiz minyatür disiplininden ayrılan, Batılı resim anlayışına yaklaşan bir durumu vardır.  Sağda: Sinan Bey veya Bursalı Şiblizâde Ahmed’e atfedilir, Gül Koklayan Fatih, 1480 civ., Topkapı Sarayı Müzesi Koleksiyonu./ Sinan Bey veya Bursalı Şiblizâde Ahmed’e atfedilir, Gül Koklayan Fatih, 1480 civ., Topkapı Sarayı Müzesi Koleksiyonu. / Nakkaş Sinan Bey’in Venedik’te resim ustalarıyla çalıştığı, daha sonra resmine yansıyan etkilerin nedeni olarak gösterilir. Gül Koklayan Fatih portresinde sergilenen duyarlılık, minyatüre oldukça uzak bir estetik algıyı temsil eder. Yetersiz görünen anatomik vurgular, elbise ile yok edilmiş; güçlü ve kişilikli bir sultan görüntüsü, şüphe bırakmayacak bir yetenekle ortaya çıkarılmıştır. Yüzü betimleyen vurguların ise gölgeleme tekniklerini bilen bir iradenin modüle pratiğine sahip bulunduğunu gösterir.


Metin And, Fatih Sultan Mehmed dönemini Türk tasvir sanatları için yol ayrımının yaşandığı bir süreç olarak kabul eder. Doğu tasvir geleneğinden uzaklaşarak kendi karakteristik özellikleri belirlemeye başlayan farklı bir üretim ve estetik anlayışı karşımızdadır artık. Bu yıllara ait yazma eserlerde yer alan minyatürlerin Batılı bir tasvir anlayışının etki alanında biçimsel değişimlere kendini zorladığı görülür. Bunun en belirgin nedeni, saraya ve İstanbul’a davet edilen İtalyan sanatçılarla[i] karma bir eğitim aldığı bilinen Sinan Bey’in[ii] baskın tavırlarıyla çevresindekileri etkilemiş olmalarıdır.

1999 yılında Yapı Kredi Kültür Merkezi Kazım Taşkent Sanat Galerisi’nde düzenlenen Ressam, Sultan ve Portresi [iii] adlı sergi Osmanlı tarihinin önemli evresinde yaşanan ilginç bir buluşmayı yeniden gündeme taşımıştı. Sergi nedeniyle hazırlanan katalog daha çok Gentile Bellini ağırlıklı bir çizgide, bugün aslı Londra’da bulunan Fatih Sultan Mehmet Portresi’ni [iv] merkeze alan mizanseni paylaşıyordu. Burada; Sultan ile Bellini’nin yaşam öykülerinin kesiştiği noktada arada kalan bir figür dikkatimizi çekiyordu: Bellini’nin meşhur kompozisyonunu andıran ve Osmanlı görsel geleneğinde ayrıksı bir şekilde duran iki portrenin sanatçısı Sinan Bey… Katalogda sıklıkla tekrar edilen bu iki imge, Osmanlı sanatçısının yorumda serbest kalınca neler yapabileceğini ortaya çıkaracağına dair çok şey ifade eder. Düpedüz Bellini kaynaklı atıflarla şekillenen bu iki tasvirin özellikle salt portre içereni dikkate değer ölçüde bütünlüklü bir kompozisyondur.[v] Gerek üretildiği dönemin koşulları, gerekse barındırdığı görsel niteliklerin yeterliliği açısından izleyicide yoğun bir merak uyandırır.

Katalogda Gentile Bellini’ye ait bilgi içeren derleme metinlerin yanı sıra, satır aralarında Sinan Bey’in saray nakkaşı sıfatıyla Avrupa’dan getirtilen usta ressamlarla birlikte çalıştığı belirtilmektedir. Bugün Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Koleksiyonu’nda bulunan Gül Koklayan Fatih portresinin Sinan Bey tarafından yapılmış olabileceği, resmin ise Doğulu bir tarz ve yapılanma içerisinde birtakım yenilikler sergilediği beyan edilmektedir. Gölgeleme tekniği ile modelin baş kısmındaki betimlemenin başarısı, büyük ölçüde bu ustalara yapılan refakatin bir sonucu olabileceği izlenimini verilmektedir. Yer yer Batı eğitimi de görmüş olabileceği iddia edilen Sinan Bey’in bu tartışmalı iki resminin Osmanlı minyatüründe portrecilik geleneğini başlatan yapıtlar olduğu ileri sürülmektedir.


[i] Fatih Sultan Mehmed’in portresini yaptırmak üzere İtalya’dan ressam davet ettiğine dair bilgi ve belgeler tarihimizde mevcuttur. 1470’li yılların ilk yarısında, bazı yabancı sanatçıların madalya üzerine basılan portre ve büstler hazırladığı bilinmektedir. 1480 yılında yine aynı amaçlarla İstanbul’a gelen Gentile Bellini’nin meşhur Fatih portresi zaten bu davetin bir sonucudur.

[ii] Sinan Bey hakkındaki net olmayan bilgiler, Hıristiyan kökenli bir köleyken azat edildiği ve saray nakışhanesinde öğrenim aldığı yönündedir. İstanbul’a gelip çalışan yabancı sanatçılarla yakın ilişkisi bulunan Sinan Bey’in portre konusunda özel yeteneklere sahip bulunduğu ve bu ustalardan etkilenmiş olduğu zannedilmektedir.

[iii] Ressam, Sultan ve Portresi- Gentile Bellini’ye Göre Fatih Sultan Mehmet, Editör: Münevver Eminoğlu, (Metinler: Samih Rifat, Günsel Renda, Nerdim Gürsel, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, Istanbul, Aralık 1999.

[iv] Fatih Sultan Mehmed’in portresini yaptırmak üzere İtalya’dan ressam davet ettiğine dair bilgi ve belgeler tarihimizde mevcuttur. 1470’li yılların ilk yarısında, bazı yabancı sanatçıların madalya üzerine basılan portre ve büstler hazırladığı bilinmektedir. 1480 yılında yine aynı amaçlarla İstanbul’a gelen Gentile Bellini’nin meşhur portresi de zaten böyle bir davetin bir sonucudur.

[v] Sinan Bey, Fatih Sultan Mehmed Portresi, 1460-80 civ., Topkapı Sarayı Müzesi Koleksiyonu, (TSM H2134)