beş gerçekçi’den biri: neşet günal

MÜMTAZ SAĞLAM

“Neşet Günal aslında, Anadolu yaşamını bir sahne bilgisi çerçevesinde tipik unsurlar ve seçilmiş imgelerle sunma çabasını, tipik bir indirgemeyle şematize etmektedir. Dolayısıyla figür duruşları, statik yapılanma içerisinde rol alan figür ve nesne dağılımı, hep anlatımcı bir yaklaşımın biçimci kalıplarla uzlaştırılması amacına uygun bir biçimde yapılanır. Bu yüzden burada sembolik bir dil ve gerçekçi anlatım söz konusudur. Statik sahne, indirgenmiş figür ve nesne seçimleri, yan öykü/anlatım aralıklarını perdelediğinden Günal’ın üslûpçu tavrının anlam boyutunda da sapmalara yer yoktur.


Neşet Günal, “Tarla Dönüşü”, 1961, Tuval Üzerine Yağlıboya, 245×145 cm. (MSGSÜ İstanbul Resim ve Heykel Müzesi Koleksiyonu) https://idrhm.msgsu.edu.tr

Türk resminde gerçekçi etkinin peşine düşen her takip Neşet Günal resmiyle yüzleşmek durumundadır. Referans noktalarını açık bırakan bu üslûpçu deneyimin, 1970’li ve 80’li yılların sosyal, siyasal koşullarının da harmanladığı bir duygusallığı, çok net ve kararlı bir şekilde görselleştirdiği ortadadır. Dolayısıyla Sezer Tansuğ’un, Fernand Léger etkilerinden çabuk sıyrılarak kendi ifade tarzını ve düzenini oluşturduğunu ileri sürdüğü Neşet Günal’ı, farklı bileşenleriyle nitelikli bir analize tabi tuttuğunu görmekteyiz.

Günal resmi için baştan söylenebilecek olan temel eleştirileri anlamsız bulan Sezer Tansuğ, yineleme ve biçimci yaklaşımda ısrar konularında, sanatçının özgün bir çekiciliğine sahip bulunduğunu ileri sürerek, yavan ve geçici denemelere ihtiyaç duymadığını belirtiyor. Günal’ın ulaştığı figüratif dilin gücünü, özgün dinamikleriyle aşkın bir gerçekçi boyutla ilişkilendirmenin gerekliliğine işaret ediyor. Klasik figürcülükle, hiperrealistik etkilerin ancak bir araya getirebileceği gerilimli, şiddetli, mistik, eleştirel, çelişik, çarpıcı ve tekinsiz değerlerle oluşan bir sonuç olarak netleştiriyor Günal’ın resmini…

Tansuğ; bu genel ve takdim edici betimlemenin hemen ardından Günal’ın resmindeki ikonsal etkiyi, mistik geleneklere bağlamayı deniyor. Sıklıkla başvurduğu üzere, bu plastik olguyu bir araya getiren unsurlar arasında yerel, geleneksel etkilenmelerin söz konusu edilip edilemeyeceğini araştırıyor ve Orta Anadolu Hıristiyan halk mistiğine ilişkin bazı bağlantıların varlığına dikkat çekiyor. Gerek figürü çevreleyen yüzeysel durgunluğun ve gerekse resme egemen olan dramsızlığın nedeni olarak bu tespiti ileri sürüyor. Ancak bu kökensel ilişkiyi yine de sağlam anatomi bilgisinden türeyen bir geleneksel yapı içerisinde anlamlandırmakla beraber; sert ve katı biçimciliğin Léger üzerinden akıp giden bağlantılara daha net yanıtlar verdiğini de belirtmemiz gerekir. Burada ilginç olan Batılı referanslara dayalı figürcü bakışı çevreleyen, kırsal kesim belgeciliğine dönüşerek önem ve öncelik kazanan sentezci yorum tercihidir. Tansuğ’a göre çağdaş Türk resminde figür fantastiğinin en dramatik toplumsal köşesini Günal’ın bu üslûp kuvveti tutmaktadır. Bu yapılanma içerisinde o güne kadar Anadolu insanının yaşadığı koyu sefaleti, acıyı ve yoksunluğu başka hiçbir ressam bu ölçüde sert ve rahatsız edici resmetmemiştir…

Neşet Günal aslında, Anadolu yaşamını bir sahne bilgisi çerçevesinde tipik unsurlar ve seçilmiş imgelerle sunma çabasını, tipik bir indirgemeyle şematize etmektedir. Dolayısıyla figür duruşları, statik yapılanma içerisinde rol alan figür ve nesne dağılımı, hep anlatımcı bir yaklaşımın biçimci kalıplarla uzlaştırılması amacına uygun bir biçimde yapılanır. Bu yüzden burada sembolik bir dil ve gerçekçi anlatım söz konusudur. Statik sahne, indirgenmiş figür ve nesne seçimleri, yan öykü/anlatım aralıklarını perdelediğinden Günal’ın üslûpçu tavrının anlam boyutunda da sapmalara yer yoktur.

Tansuğ, gerçekçi etkiler üzerinden bir figüratif geleneği yaratacak bu denli güçlü bir çözüm-seçenek öneren Neşet Günal’ı doğal olarak 1970’li yılların genel bağlamı içerisinde ele almaktadır. Sonradan gelişen Yeni-figüratif algılar dahilinde Günal’ın anlatımcı-ustalıklı yorumcu yanıyla, gelişen dünya koşullarının belli paradokslar içerdiği görülür. Dahası, Yeni Dışavurumcu hareketin geniş yaygınlık alanında bu yerel-gözlemci kimliğin dar ve sınırlayıcı bir bakışla özdeş tutulabilme riskini taşıdığı görülecektir. Aynı atölye disiplinini takip eden öğrencilerinden Neş’e Erdok’un farkı; resmine hayat veren dinamiği, bu değişimi aynı figüratif algı çerçevesinde güncelleyerek algılamış olmasıdır. İçeriğin yerel nitelikli bağlayıcılığını aşan; yenilenen bir görsel ideolojiden türeyen toplumcu algı ve duyarlığa verilen öncelikten kaynaklanmaktadır bu durum. Bu yüzden ve aslında, Neşet Günal’ın resmi bir prototip oluşturmuştur kendinden sonra gelenler için. Güncel içerikle, öznellikle, humor/ironi ve mizahla zenginleşen ve dil olanaklarını geliştiren bir prototiptir bu. Sezer Tansuğ’un sorgulaması ise, doğal olarak bu dönemsel ve/fakat güncele de eklemlenebilen resmi karakterize eden olgular üzerine inşa edilmiştir. Dil, mantık ve üslûp açısından, figürlerin ilişkisizliği ve derinlik etkisinin zayıflığı bir biçimsel zaaf olarak değil, tersine bir anlatım tercihi olarak anlamlandırılmıştır örneğin…


Bu yazı, Sezer Tansuğ’un Beş Gerçekçi Türk Ressamı adlı kitabı üzerine hazırlanan ve yazarın eleştirel yaklaşımını değerlendiren çalışmanın Neşet Günal adlı kısmıdır. Bknz. *Sezer Tansuğ, Beş Gerçekçi Türk Ressamı, Gelişim Yayınları, İstanbul 1976.


https://saglamart.com/sezer-tansug

https://saglamart.com/bes-gercekci-turk-ressami