izmir resim ve heykel müzesi: birikimi sergilemek

GÜLAY YAŞAYANLAR & MÜMTAZ SAĞLAM

Çağdaş Türk Resim Sanatı, panoramik sunumlarda genellikle iki bölümlü bir ayrım üzerinde ele alınır: 1950 öncesi ve sonrası şeklinde kurgulanan bu ayrım, esasen sözünü ettiğimiz gelişim sürecini ve değişim hamlelerini içerir. Zaten, toplumsal ve tarihsel gelişmelerin akışı da bu bölümlemeye izin verir. Dünya ölçeğinde, İkinci Dünya Savaşı’nın sonuçlanmasıyla birlikte değişen düşünce ve değer sisteminin 1950’li yılları radikal bir değişime sürüklediği ortadadır. Türkiye’de ise çok partili siyasal sisteme geçilmesi, ekonomik gelişim, yeni anayasal düzen, büyük kente göç olgusu, kadın ve kimlik merkezli tartışmaların başlaması; sanata yönelik bakışın değişimini sağladığı açıktır. Bu gelişmeler, sanat üretiminde sivilleşmenin ve özgürleşmenin önünü açmıştır. Bu durum; aynı zamanda, Modernizm/Postmodernizm tartışmalarıyla alâkalı düşünsel bakışı da sürece davet eden kategorik yaklaşımlardan gücünü almaktadır.



Eski Alsancak Tekel Sigara Fabrikası alanındaki yeni mekânına taşınan İzmir Resim ve Heykel Müzesi, Çağdaş Türk Sanatı’nın gelişimine odaklanan kapsamlı üç sergiyle (üç ayrı katalog-kitap yayını da gerçekleştirerek) izleyici karşısına çıkmıştır. Müzenin yapılandırılma sürecinde bir yandan atıl durumdaki bir üretim ortamı, sanat mekânına dönüştürülürken, diğer yandan burada sergilenecek ve mekânla bütünleşecek olan müze koleksiyonu üzerinde de envanter bilgilerini güncelleme, listeleme, teknik inceleme, bakım, restorasyon ve çerçeveleme gibi işlemler sırasıyla gerçekleştirilmiştir. Ardından katlara ve galerilere göre yerleştirme planları hazırlanarak, belirlenen tematik ayrımlara uygun mimari müdahaleler eşliğinde yerleştirme aşamasına gelinmiştir.


koleksiyon sergisinin yapılanma süreci / sürekli temsilin koşulları

Hiç kuşku yoktur ki; Türk plastik sanatlarını sergilemek zor ve ciddi bir meseledir. 150 yılı bulan bir geçmişin içinden gelen eserlerin bir kısmı, yeni bir görsel dili öğrenme ve bu dilin olanaklarını keşfetme çabası içinde biçimlenir. Bu çalışmalar büyük oranda asker kökenli sanatçıların eli mahsülüdür. Ve belli bir naivite içerir, hatta bir çoğu fotoğraf kopyası gibi durur. İlerleyen süreçte, ressamlar, sanki bu görsel dili öğrenme, sonra da onu hızla terk etme eğilimi içinde gibidir. Sözgelimi, Hoca Ali Rıza, Hüseyin Zekâi Paşa ya da Süleyman Seyyid Bey gibi sanatçılar kısa sürede bu tutuk dili aşmada başarılı görünür. Halil Paşa ile izlenimci karakterini belirleyen resim hareketi, akademi mezunu sivil ressamların devreye girişiyle daha canlı ve coşkulu ve bir o kadar da nitelikli bir üretim sürecine dönüşür. Zamanla Batı resminin modernist yenilenme arayışlarının karşılığı olarak etkili olan ve izlenimci duyarlığı gölgeleyen dışavurumcu bir yaklaşımın ve hemen ardından kübizm ve konstruktivizm esintili soyut ve soyutlama pratiklerinin üretim alânı haline gelir.

Müzede, birinci kat yerleşiminde, 1950’li yıllara dek gelen bu eğilim ile birlikte 1950’li yıllara dek yaygınlaşan soyut resim ve soyutlama deneyimlerinin seçkin örneklerine ağırlıklı olarak yer veriliyor. İkinci katta, 1960’lı ve 1970’li yılları kapsayan genel memleket manzaralarıyla gündelik hayatı anlatan figüratif kompozisyonlar. Ayrıca, 1970’li ve 1980’li yılların ikinci yarısına gelen süreçte karşımıza çıkan yeni figüratif açılımla birlikte soyut, kavramsal eğilimlerle de zenginleşen panoramik bir bakışı olanaklı kılıyor. [1]

Çağdaş Türk Resim Sanatı, bu tür panoramik sunumlarda genellikle iki bölümlü bir ayrım üzerinde ele alınır: 1950 öncesi ve sonrası şeklinde kurgulanan bu ayrım, esasen sözünü ettiğimiz gelişim sürecini ve değişim hamlelerini içerir. Zaten, toplumsal ve tarihsel gelişmelerin akışı da bu bölümlemeye izin verir. Dünya ölçeğinde, İkinci Dünya Savaşı’nın sonuçlanmasıyla birlikte değişen düşünce ve değer sisteminin 1950’li yılları radikal bir değişime sürüklediği ortadadır. Türkiye’de ise çok partili siyasal sisteme geçilmesi, ekonomik gelişim, yeni anayasal düzen, büyük kente göç olgusu, kadın ve kimlik merkezli tartışmaların başlaması; sanata yönelik bakışın değişimini sağladığı açıktır. Bu gelişmeler, sanat üretiminde sivilleşmenin ve özgürleşmenin önünü açmıştır. Bu durum; aynı zamanda, Modernizm/Postmodernizm tartışmalarıyla alâkalı düşünsel bakışı da sürece davet eden kategorik yaklaşımlardan gücünü almaktadır.

Gerçekten de 1950 li yıllarda yaygınlaşan soyut resim eğilimleri, özgürce yaşanan bir üretim coşkusunu andırır. Daha çok soyutlama meselesine odaklanan bu evrede, salt soyuta hazır olmayan bir ortamın, tarihsel ve düşünsel gerekçelerin, siyasal ve toplumsal etkenleri henüz tam olarak kavrayamamış bir kesimin, geleneksel nakış duyarlığına atıflı denemeler fazlasıyla dikkati çeker. Yani kararlı bir duruşa dayanmayan bu durum, hızlıca terk edilen bir üslûp devresi ya da biçimleme deneyimi olarak aklımızda kalır. Başka bir deyişle Ferruh Başağa, Nuri iyem, Arif Kaptan ya da Halil Dikmen gibi sanatçılar, soyut resmin ifade olasılıklarını kısıtlı bularak figür kaynaklı anlatıma yeniden döner. Ancak Sabri Berkel, Nurullah Berk ya da Paris’te yaşayan Türk ressamları, başarılı soyut ve soyutlama yorumlarıyla öne çıkarlar bu dönemde. Dolayısıyla 1950’li yılları temel olarak yapılan ikili ayrım, bir modernizm algısı ile modernizm tepkisi olarak da değerlendirilebilir.

Aslında daha 1930’lu yıllarda Ali Avni Çelebi ve Zeki Kocamemi ile resmimize giren dışavurumcu özgür duyumsama, bu bakımdan sonraki yılların sonraki yılların değişim dönüşüm etkisini oluşturmuştur. 1950’li yıllarda ise bu etki, soyut-dışavurumcu duyarlığın etkisinde iyice gelişir, Türk sanatçısının yakınlık duyduğu bir ifade biçimi hâlini alır. Müzede Paris Okulu dönemine ilişkin yegâne örnek olarak bulunan ve müze koleksiyonuna kazandırılan Mübin Orhon’ın yapıtları bu bakımdan oldukça önemli ve değerlidir. Fikret Muallâ’nın Paris süreci, bilindiği üzere daha erken gerçekleşmiştir ve bağımsız bir yorumcu olarak Paris Okulu’na özgü soyutlama dinamiğinin ötesinde kalmıştır. Müze koleksiyonuna çok sayıda eseri kazandırılan Muallâ, bu aşamada kendine ait ve kendi içinde kalan bağımsız bir örnek olarak gösterilebilir. Aslında Türk sanatçının soyut ve soyutlama kavramlarıyla kurduğu ilişkinin şekli ve boyutu, üretilen soyut niteliğin kalitesi belirler. Bu açıdan bakıldığında, müze düzenlemesi içinde doğal olarak Sabri Berkel, Zeki Faik İzer, Ömer Uluç ve Adnan Çoker gibi sanatçıların eserlerinin bir adım öne çıktıkları rahatlıkla görülebilir.

1970’li yıllar ve sonrası Türk Resmi’nde Batı uyarlamacılığını terk eden özgür ve bağımsız işlerinin yaygınlaştığı, özgüvenle biçimlenen bir süreç karşımıza çıkar. 1970’li yıllarda ivme kazanan figüratif yönelimler, 1980’li yıllarda yaşanan yeni figürasyon, yeni dışavurumculuk gibi anlayışların da belirlediği geniş bir ifade alanına kavuşarak tercih edilen bir yaklaşım hâlini alır. Bu hareket, aslında 1940’lı yılların ilk evresinde biçimlenen Yeniler Grubu’nun benimsediği toplumcu gerçekçi duyarlığına arkasına alarak güçlü bir çıkışı gerçekleştirir. Akademi’de yaşanan tartışmaların ardından etkin bir konuma gelen Neşet Günal Atölyesi, bu hareketin öncülüğünü yapar. Ve bir kuşak hareketi içinde Neş’e Erdok, Aydın Ayan, Mehmet Güleryüz, Komet, Alaettin Aksoy ve Cihat Aral gibi sanatçıların ürettiği önemli eserler bir bir karşımıza çıkar. Bu kapsamda, Nedim Günsür, Mehmet Pesen, Turgut Atalay, Avni Arbaş gibi farklı figüratif duran yorumları da anmak gerekir. Keza Cihat Burak’ın eleştirel dilini mizâhla normalleştirdiği figür yorumları bu süreçte büyük önem taşır.



sergilenen koleksiyonun ayrıcalığı

Koleksiyonun ve dolayısıyla müzenin genel sunumunda belirginleşen ve Çağdaş Türk Sanatı adına önemli olduğu görülen hususlar şu şekilde ifade edilebilir:

  • Müze koleksiyonunda bulunan ya da koleksiyona dahil edilen yapıtların büyük bir bölümü ilk kez sergilenmektedir. Sanat literatürü, kitap ve kataloglarda yer almayan pek çok yapıt, depo koşullarından çıkarılarak, bu vesileyle kronolojik dizgeye dahil ediliyor ve ilk kez sanatseverlerin dikkatine sunuluyor. [2]
  • Önemli görülen bir diğer husus da, koleksiyonda bulunan ve sergilenen sanat eserlerinin önemli bir kısmının sanatçıların erken dönem çalışmalarından oluşmasıdır. (Ferruh Başağa, Adnan Çoker, Özdemir Altan, Neş’e Erdok gibi) Bu nedenle söz konusu eserler, ayrı bir tarihsel değer taşımaktadır. Ve bir değişim sürecinin, üslup-tarz arayışının zihinlere yer eden belgeleri olarak karşımızda durmaktadır.
  • Daimi koleksiyon sergisi, baştan bu yana önemsenen tarihsel mekân kavramı ve değişim olgusunu müze kurma idealiyle ilişkilendiren ve tartışan, dahası mekânsal değişim meselesinin yarattığı psikolojiye odaklanan bir sergiyle takdim edilmiştir. Mümtaz Sağlam’ın kaleme aldığı Mekânın Duygusu, Zaman, Temsil ve Düzen başlıklı sergi ile birlikte hazırlanan katalog, bu bağlamda İzmir Resim ve Heykel Müzesi’nin gelişim hikâyesini, koleksiyonunun yeni yüzüyle anlatan büyük ve kapsamlı bir düzenlemedir. [3] 
  • Müze koleksiyonunda çok sayıda eseri bulunan Şeref Akdik üzerine bir mini retrospektifin hazırlanması uygun görülmüştür. Bu yüzden bir vefa ve saygı gösterisi mahiyetindeki İyimser Bir Modern: Şeref Akdik adlı sergi ile sanatçının 44 eseri ilk kez bir arada sunulmaktadır. Böylece erken Cumhuriyet döneminin üretken inançlı ve modern bir sanatçı karakteri üzerinde Gülay Yaşayanlar tarafından bu sergiye eşlik etmek üzere bir de sanatçı kitabı hazırlandı. Portre ve manzara ağırlıklı resimlerden oluşan bu sergi, müzenin birinci katında kalıcı bir sergi halinde izleyicilere sunuldu. [4]
  • Müze koleksiyonu üzerinde yapılan çalışmalarda; İzmir ‘de yaşayan, bir dönem yolu İzmir’le kesişen ya da İzmir’e özgü bir duyguyu görüntüyü eserlerinde yansıtan sanatçıların eserlerinden oluşan İzmir’de Resim; Zaman ve Mekân adlı bir serginin de düzenlemesine karar verildi. Zemin Kat girişinde yer alan bu sergide, Halikarnas Balıkçısı, Fahrelnissa Zeid, Âbidin Elderoğlu, Celâl Uzel, Şeref Akdik, Turgut Pura ve Nurettin Ergüven gibi çok sayıda sanatçıya ait eserlere yer verildi. Yine bu vesileyle ayrı bir sergi kataloğu hazırlanarak, bu önemli girişim hakkında bir belge oluşturuldu. [5]

Görüleceği üzere, yenilenen İzmir Resim ve Heykel Müzesi’nde; Çağdaş Türk Sanatı’nı panoramik bir bakışla betimleyen, belirginleşen kavram ve düşüncelerin izinde, öne çıkan sanatçılara ve eserlere yer veren, kapsamlı kitap ve katalog yayınlarıyla düşünsel çerçevesini net biçimde ifade eden etkili bir düzenleme karşımızdadır. İzmir Resim ve Heykel Müzesi, sergilediği nitelikli sanat eserleri, temsil anlayışı ve çekici mekân düzenlemeleriyle birlikte yayınladığı sergi kitaplarıyla önemli bir konuma sahip durumdadır.


Gülay Yaşayanlar & Mümtaz Sağlam, Copyright © 2023, Tüm hakları saklıdır. / All Rights Reserved

Ayrıca bakınız: https://saglamart.com/izmir-resim-ve-heykel-muzesi-bir-mekan-yaratma-psikolojisi

[1]   Müze koleksiyonu üzerinde yapılan çalışmalar sırasında Çağdaş Türk Sanatının daha bütünlüklü daha bütünlüklü bir şekilde temsilini gerçekleştirmek üzere, koleksiyonun yeni eserlerle güçlendirilmesine karar verildi. Kısa sürede Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü ve Ankara Resim ve Heykel Müzesi Müsdürlüğü ile birlikte yapılan liste çalışmasıyla müze koleksiyonuna 80 yeni eser dahil edildi. Bu noktada açıkça belirtmek gerekir ki Hüseyin Zekâi Paşa, Halil Paşa, İbrahim Çallı, Hikmet Onat, Cevat Dereli, Naci Kalmukoğlu, Şeref Akdik, Fikret Muallâ, Mübin Orhon ve Halil Akdeniz gibi sanatçılara ait, çoğu büyük ölçekli 80 eserin İzmir’e ve müze koleksiyonuna kazandırılması, müzenin tarihsel değişimi kadar önemli bir konudur.

[2]   İzmir Resim ve Heykel Müzesi’nde, Türk sanatının farklı evrelerine ait çok sayıda eser ilk kez sergilenmektedir. Sanat literatüründe ve basılı yayınlarda, hatta katalog ve kitaplarda henüz yerini bulmayan, sanatçı monografilerinde yer almayan, depo ortamlarında korunan çok sayıda eser, ilk kez izleyici karşısına çıkılmaktadır. Hikmet Onat’ın Eski Türkçe olarak imzalanmış bir İstanbul manzarası, Hüseyin Zekâi Paşa’nın Cami adlı resmiyle, yine bir iç mekân çalışması, Ferruh Başağa’nın soyutlama deneyimleri, Naci Kalmukoğlu ve Şerif Renkgörür’ün etkili ve büyük pano düzenlemeleri bunlara örnektir.

[3]   Mekânın Duygusu: Zaman, Temsil ve Düzen / The Sense of Place: Time, Representation and Order,Küratör/Curator: Prof. Mümtaz Sağlam, İzmir Resim ve Heykel Müzesi Daimi Koleksiyon Sergisi/İzmir Painting and Sculpture Museum Permanent Collection Exhibition, İzmir Resim ve Heykel Müzesi, İzmir Painting and Sculpture Museum, Nisan/April 2023, İzmir. / Katalog: Prof. Mümtaz Sağlam, Mekânın Duyumu: Zaman, Temsil ve Düzen / The Sence of Place: Time, Representation and Order, İzmir Resim ve Heykel Müzesi, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü Yayını, Türkçe/İngilizce, Çeviri: Ankara Çeviri Merkezi, Ltd. Şti, Tasarım: Asiye Tulunay, Basım: Metro Matbaacılık Ltd. Şti., 377 sayfa, 24×18 cm., Nisan 2023, İzmir.

[4]   İyimser Bir Modern: Şeref Akdik / An Optimistic Modern: Şeref Akdik, Küratör/Curator: Prof. Gülay Yaşayanlar, Mini Retrospektif/Mini Retrospective, İzmir Resim ve Heykel Müzesi/İzmir Painting and Sculpture Museum, Nisan/April 2023, İzmir.

[5]   İzmir’de Resim; Mekân ve Zaman, Painting in İzmir; Place and Time,Küratörler/Curators: Prof. Gülay Yaşayanlar ve Prof. Mümtaz Sağlam, İzmir Resim ve Heykel Müzesi Koleksiyonu’ndan Derlenen Bir Seçki/ A Selection from the İzmir Painting and Sculpture Museum Collection, İzmir Resim ve Heykel Müzesi, İzmir Painting and Sculpture Museum, Nisan/April 2023, İzmir.