mübin orhon: marjinalleşen dil ve söylem bütünlüğü

MÜMTAZ SAĞLAM

Mübin Orhon resimlerinde, kompozisyonu tamamlayan unsurların varlık nedenlerini tartışan ve onları özgürleştiren bir biçimleme arayışı, düşünsel bir çerçeve söz konusudur. Baştan bu yana, kırmızı ile çeşitlenen yüzeyi boşluk ile özdeş bir hâle getiren sanatçı, bir uzam-zamanda yeni bir görsel dili geliştirmeye çalışır. Soyut kavrayışın biçimlediği bu imge yapılanması, sanatçının son yıllarına dek devam eden kararlılığın da bir göstergesidir. Aslında birçoğu “İsimsiz” olarak adlandırılan bu dramatik, soyut-dinamik leke-alan tasavvuru, Mübin resminde belirleyici olan duygusal bağlamı tanımlar gibidir. Bu şekilde nitelikli bir soyutlama ve dışavurumcu ifadeyi sentezleyen Mübin, doğrudan informel bir açılımın olanaklarını tartışan yanıyla, kademeli olarak indirgenmiş ve isimsiz bırakılarak bağlantıları yok edilmiş yalın bir dil estetiği ve düzenleme mantığı ile devrededir. Yani burada, imge düzenini iptal edilmiş, soyut ve kavramsal bir tasavvurdan bahsedilmesi gerekir. Bu yüzden, Mübin’in iyice marjinalleşen yaklaşımı, içerdiği dil/söylem bütünlüğü ve biçimsel deneyim kararlılığıyla büyük önem arz etmektedir.



Mübin Orhon resmini; sınır ihlâlleri içinde kendini kuran, mistik derinliğe sahip gerilimli bir plastik hadise ve bir eylem-zaman gerçekliği olarak tanımlamak mümkündür.[i] Döngüsel hareketlerle içe kıvrılan bu biçimleme eylemi, yüzey-boşluk ilişkisini derinlikli bir alanı olarak kavramaktadır. Mübin; resmini henüz dingin, düz ve monokrom etkilere bürünen düşünsel bir üretim kavrayışına taşımadığı bu evrede, duygusal bağlantılara öncelik vermektedir. Gizemli bir ışık arayışının peşinde, özellikle nesnesiz boşluğa evrilen görkemli bir gökyüzü tasvirini anımsatan işlere imza atmaktadır. Dolayısıyla, bu biçimsiz soyut boşluğa; ruhsal sıkışma hâlinin bir tasavvuru olarak bakılabilir.


yeni bir renk alanı resmine doğru

1970’li yıllarda kendini ele veren dinamik ve değişken bir plastik duruma hasredilmiş bu akışkan biçimleme, hem plastik değerlerle icra edilen bir doğaçlamanın sonucu, hemde nesnesiz bir düzleme akan soyut dışavurumcu bir yaklaşımdır aynı zamanda… O yüzden, giderek ruhsal ve düşünsel bir yoğunluğun ve gerilimin yaşandığı bu süreçte; söz konusu dağınık potansiyelin, yeni bir renk alanı temsiliyle biçimlenen bir düzeye evrilmesiyse bir rastlantı değildir.

Mübin’in resim yaklaşımı; büyük oranda, tarihsel kırılma anlarına ve modernliğin krizlerine denk gelen bireysel psikolojik açmazların eşiğinde yaşanan bir genel huzursuzluğu anlatmaktadır. Yoksun bırakıldığı şeyleri, kısıtlı ve zor bir pratiğin mutlak nesne/yüzey olarak önerdiği renkli alanlara gömmektedir… Monokrom yüzeylerde; biçim-fark meselesine en radikal düzeyde işaret eden bir fırça hareketi ya da lekeyle tamamlamaktadır resmi. Başkaca maddi bir göstergeye ihtiyaç duymadan, son derecede radikal bir tercih olarak görünen bir renk alanı resmine bu şekilde ulaşmaktadır.

Nitekim; kendi resim birikimiyle de çatışan bu renk alanı tercihi; monokroma evrilen resim yüzeyinde tüm temsil bağlantılarını iptal eden bir başkalaşımla sonuçlanmaktadır. Zaten Mübin’in 1970’li yıllarda iyice belirginleşen sıra dışı pentür uygulaması, özel ve çelişkili bütünlüğünde bizi açık bir imge/nesne yoksunluğuna tanık eder. Daha çok da, bir resim anlayışının tutarlı anarşizmi içinde düğümlenen bir alan ya da sorun değişimine ve tinsel derinliğe dikkatimizi çeker. Artık; kendine yeni kavramsal bağlantıları öneren bir sorgulama alanı oluşturmakta; muğlak, belirsiz ve tekinsiz gibi kavramları ilginç bir biçimde ve neredeyse yarım yüzyıla yakın bir zaman öncesinde kullanmaktadır.


pencere, perde, ışık vesaire…

Gerçekten de, 1971-1981 yılları arasında biçimlenen monokrom dönem resimleri; hiç kuşkusuz ki daha soyut, lirik ve mutlak bir kavramsallığa sahiptir. Burada tasarımsal bir duyuşla, alan/bölge paylaşımını öneren bir düşünsel yaklaşımla hareket etdilmektedir. Ve bir eylem-resim gerçekliğini, ışıkefekti eklentisiyle tinsel bir boyuta sürüklemekte, yeni ve içkin anlam olasılıklarıyla buluşturmaktadır. Mübin’in yorumu, zaten bu aşamada; daha radikal, kendiliğinden, dinamik ve duygusal bir belirlenim olarak karakter kazanmaktadır.

Bu arada; ince ve saydam bir boya tabakası üzerine bir leke ya da çizik müdahalesiyle tamamlanan bu resimlerde, pencere ve içerideki ışığı sızdırmayan perde imgesinden söz edilmesi oldukça ilginçtir. Mübin’in bu dönemde içinde bulunduğu ruhsal durumu ve iletişim arayışını; pencere, perde ve ışık gibi unsurları çağrıştıran bir bağlantıyla açıklamak, aslında ısrarla koruduğu dil ve söylem tarzına pek uygun değildir. Perde gerisi hayatlar üzerine kurulmuş hikâyelerin; renk alanı, alan derinliği ya da boşluk ve titreşim gibi mevcut tartışmalara bir katkı sunmadığı açıktır. Belki de pencere; başlıbaşına bir metafor olarak, Mübin’in temsilini besleyen psiko-dinamiklerden yalnızca biridir. Mübin’in bilinçdışından gelerek belirleyici etkiler üreten bakış ayrıcalığı, belki bu tür bağlantılar ve imgeler üzerinden netleşmektedir. 

Her durumda; bu tek renkli yüzey ve doku gerçekliği, biçimsiz görünen bu imge-nesne düzeni, karanlık bir tasavvuru ortaya çıkarmaktadır. Yalnız ve huzursuz bir ruh hâli, psikolojik bir anlamlandırma olasılığını hep devrede tutmaktadır. Yani, karanlık bir gecede meçhul pencereden dışarı sızan ışık söylemi; bu bilinçdışı imgeleme zarar vermemektedir. Bu resmin itelendiği soyut ve kavramsal yenilenme; pencere imgesine yüklenen pşisik değerle Mübin resminin uzlaşımlı alanında kalacaktır. Burada, sosyal psikolojinin türettiği yeni tartışma konularına (mahremiyet, ev/oda, içerisi/dışarısı gibi) yine çok önceden temas edilmesi daha önemli bir durumdur.


marijinalleşen dil ve söylem bütünlüğü

Mübin, resminin meçhul dünyasında yüzeye yara, yarık ya da aralık gibi, negatif çağrışımlı bir unsuru eklerken, görsel düzeni bütünleyen ve psişik süreci kışkırtan bir müdahale içindedir. Yaklaşık on yıl boyunca etkili olan bu davranışın, resminin değişken yüzeyini bağımsız bir tinsel auraya (kaosa) sürüklediğini görmek mümkündür. Bir yoksunluk estetiği bağlamında Mübin’in kayıplarını, yalnızlığını ve bozulan sağlığını daha dingin ve sessiz bir kabullenişle dengelediği bile söylenebilir.

Aslında, bütünüyle informel bağlamda gelişen Mübin Orhon resimlerinde, kompozisyonu tamamlayan unsurların varlık nedenlerini tartışan ve onları özgürleştiren bir biçimleme arayışı, düşünsel bir çerçeve söz konusudur. Baştan bu yana, kırmızı ile çeşitlenen yüzeyi boşluk ile özdeş bir hâle getiren sanatçı, bir uzam-zamanda yeni bir görsel dili geliştirmeye çalışır. Soyut kavrayışın biçimlediği bu imge yapılanması, sanatçının son yıllarına dek devam eden kararlılığın da bir göstergesidir. Aslında birçoğu “İsimsiz” olarak adlandırılan bu dramatik, soyut-dinamik leke-alan tasavvuru, Mübin resminde belirleyici olan duygusal bağlamı tanımlar gibidir. Bu şekilde nitelikli bir soyutlama ve dışavurumcu ifadeyi sentezleyen Mübin, doğrudan informel bir açılımın olanaklarını tartışan yanıyla, kademeli olarak indirgenmiş ve isimsiz bırakılarak bağlantıları yok edilmiş yalın bir dil estetiği ve düzenleme mantığı ile devrededir. Yani burada, imge düzenini iptal edilmiş, soyut ve kavramsal bir tasavvurdan bahsedilmesi gerekir. Bu yüzden, Mübin’in iyice marjinalleşen yaklaşımı, içerdiği dil/söylem bütünlüğü ve biçimsel deneyim kararlılığıyla büyük önem arz etmektedir.


Mümtaz Sağlam, Copyright © 2022, Tüm hakları saklıdır. / All Rights Reserved.

Ayrıca Bakınız: https://saglamart.com/paris-okulu ve https://saglamart.com/lair-de-paris-turk-ressamlari-pariste-1945-1968

[i]       Mübin Orhon (1924 İstanbul – 1981 Paris) Mübin Orhon, 1947 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdi. Mezuniyetinin ardından ekonomi yüksek lisansı yapmak üzere Fransa’ya gitti. Paris’teki ilk yıllarında Grande Chaumière Akademisi’nde desen çalıştı. 1950 – 1953 arasında Salon de Réalités Nouvelles, 1956 – 1957 yılları arasında Salon de Mai sergilerine katıldı. İlk kişisel sergisini 1956’da kentin avangard galerilerinden Iris Clert’de açtı. Bu dönemde César, Takis, Messagier ve Giacometti ile yakın ilişkiler kurdu; aynı yıllarda Charles Maussion ile başlayan dostluğu vefatına kadar devam etti. 1964 yılında askerliğini yapmak üzere Türkiye’ye geldi; Bir süre İstanbul’da yaşadı ve sergilerine burada devam etti. 1973’te Fransa’ya döndü ve 1981’de Paris’te hayatını kaybetti. Mübin, Maussion ile birlikte, bu koleksiyondaki savaş sonrası “Paris Okulu” dönemini en geniş temsil eden iki sanatçıdan biridir.

1960’lı yılların başında Robert ve Lisa Sainsbury çifti Mübin’in eserlerine ilgi gösterdi, sanatçının vefatına dek artarak süren bu ilgi sonucu Mübin’in 63 eseri Sainsbury Koleksiyonuna dahil oldu. 1973 yılında Norwich’te bulunan East Anglia Üniversitesi Görsel Sanatlar Müzesi’ne bağışlanan bu resimler üzerine Türkiye’de iki katalog yayını gerçekleştirilmiştir:

I. Basım: Necmi Sönmez, “Sessizliğin Şiddeti-Durgun İmge, Mübin Orhon”, Mübin Orhon / Robert ve Lisa Sainsbury Koleksiyonu, Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi Yayınları, İstanbul 1996.

Genişletilmiş II. Basım: Necmi Sönmez; “İmgenin Gücü/Mübin Orhon’un Sanatı ve Resim Dünyası Üzerine”, Mübin / Robert ve Lisa Sainsbury Koleksiyonu, (Katalog), Metinler: Necmi Sönmez, Ali Artun, Bénédicte Schribaux, Galeri Nev Yayınları, Ankara 2011.

Diğer Yayınlar:

Necmi Sönmez; “Resim Ressama Hastır, Ferdidir/Mübin Orhon’un Resimlerindeki İmge-Form Bütünlüğü Üzerine”, Mübin Orhon 1924-1981, (Katalog) Önsöz: Abidin Dino, Metin: Necmi Sönmez, Milli Reasürans Sanat Galerisi Yayını, Şubat 2001, İstanbul.

Mübin Orhon, (Metin: Lydia Harambourg), Yayına Hazırlayan: Serra Karapınar Yentürk, Finansbank Yayınları, 351 sf., 2012, İstanbul. 

Necmi Sönmez, “Yel, Toz, Portreler: Mübin Orhon”, Unlimited, 30 Mayıs 2022, [https://www.unlimitedrag.com/post/yel-toz-portreler-mubin-orhon], (Erişim Tarihi: 18 Ekim 2022)

Ali Artun, “Mübin Orhon ve Sanatın Özerkleşmesi”, e-skop, 17 Aralık 2014, [http://www.aliartun.com/yazilar/mubin-orhon-ve-sanatin-ozerklesmesi/],  (Erişim Tarihi: 18 Ekim 2022)