izmir resim ve heykel müzesi için bir seyir rotası – 3

GÜLAY YAŞAYANLAR

Burada; İzmir Resim ve Heykel Müzesi’nin mekânsal dönüşümü ve değişen müze kurgusunun önerileri doğrultusunda; Mekânın Duygusu; Zaman, Temsil ve Düzen adlı sürekli sergi tanıtılmaya çalışılmakta ve post-yapısalcı güzergâhta ilerleyen bir gezi rotası önerilmektedir. Gücü ve etkisiyle Çağdaş Türk Sanatı’nın gelişiminde durak noktaları oluşturan eserler ve isimler bağlamında girişilen bir anlamlandırma üzerinden duygusal ve kavramsal katkılarla yol alınmaktadır. Böylece deneysel hâle getirilen bir seyir olgusu, yapılanma sürecinde beliren ruhsallığı ya da duyumsama çabasını kımıltılı bir ilişkisellik ile açıklamaya çalışarak Mekânın Duygusu söylemine dahil etmektedir.


Yazının bir önceki bölümü için bakınız: https://saglamart.com/izmir-resim-ve-heykel-muzesi-seyir-rotasi-2


bağımsız arayışlar: farklı, yeni ve özgün sanatçı tavırlar

İkinci katta ayrı bir alanda sunulan 2000’li yıllara ulaşan süreçte ise, özellikle Cihat Burak, Ömer Uluç, Komet, Adnan Çoker, Devrim Erbil ve Halil Akdeniz gibi sanatçıların eserleriyle, müze mekânını karakterize edecek şekilde oluşturulan hakikât alanı son derece önemlidir. Çünkü, barındırdığı tarihsel ve estetik yük itibariyle, zamanı sorunsallaştıran ve kültürel bilincin manifestolarına dönüşen anlayış değişikliklerini bu sanatçıların resimlerinde duyumsamak mümkündür.



Bu doğrultuda, özellikle 1970’li yıllarda Cihat Burak’ın rasyonel bir düzenlemeyle sunduğu çoğulcu imgelemin, toplumsal bir yaşamı çözümleyen, kitle kültürünün simgeleriyle örülü bir dünyayı, tarihsel bir tanıklıkla sahnelediği görülür. Sergide sıra dışı bir kompozisyon olarak dikkatleri çeken, mimari imgelerle birlikte politik kimlikler ve popüler sanatçıların, her kesimden insanın ortak bir hikâyeye dahil olabildiği Eylemlerimiz adlı kompozisyonda, ironi ve mizah duygusuyla örülü imgelerin, yozlaşan değerlerin yarattığı hayal kırıklıklarının renge ve biçime evrilmiş hâli olarak okunması mümkündür. [1] Farklı unsurları tuval yüzeyinde buluşturan ve bir nakkaşı andıran bu istiflemeci ve betimlemeci tavır, tümüyle toplumcu gerçekçi kültürün ve geleneğin etrafında örgütlenmiş bir hikâye üreticisinin düş evrenine hizmet etmektedir. Ve bu durum; son derece hassas, karmaşık bir hayal gücünün ya da fantastik bir iç-dünyanın; ikonik imgelerle süslü, özgürleşmiş açık bir beyanı gibidir. Bu tavır esasen, dönüşen bir kültürel gerçekliğin temsilini barındıran ve/fakat kurgusunda gizlenen bir modern zamanlar retoriğinin güçlü bir eleştirisidir…

Benzer içeriği bambaşka bir dil-söylem üzerinden işleyen Ömer Uluç’un karmaşa yumağını andıran imge ve formlarının, bazen bir yaratığa bazen bir figüre ya da portreye dönüştüğünü görmek olasıdır. Uluç; bu şekilde, içimizdeki öte hayatın kaygılarını ve savunma stratejilerini çözen, ayrıca dil ve süreklilik arayışlarının sorgulandığı popüler-geçici ikon dizileriyle bir biçim dilinin ikâme edilebileceği bağımsız bir uzam yaratma çabası içindedir. Gelinen noktada çok daha farklı bir kavrayışı örnekleyen Komet (Gürkan Coşkun) ise, fantastik bileşenlere vurgu yapan gizemli resimleriyle kendine özgü karanlık ve tuhaf bir dünyayı ifşa eder. Komet’in görsel dili, düşünce akışına uyan karakteristik figürleri ve karanlığa dalan hayalet biçimleriyle ruhsal derinliklere adeta ivme kazandırır. Ve kendi dolambaçlı iç söyleminin hikâyesini yaratır.

Bu arada, söz konusu figüratif dil ve ifade alanının ötesinde geometrik-soyut biçimlerle kavramsal göndermelere sahip bir resim dilinin sahibi olan Adnan Çoker’in; yüzey, mekân, derinlik ve benzeri sorunları tartışan yaratıcı anıtsal resimlerini, Çağdaş Türk Sanatı’nın gelişimini yansıtan önemli eserler olarak görmek gerekir. Sergide yer alan 1969 tarihli Oryantal Nişler adlı erken dönem kompozisyonunu, bu anlamda tinsel kavramlara atıflı bir evren tahayyülü ya da tasarımı olarak nitelemek mümkündür. [2] Sanatçı burada; soyut mahiyetteki sembolik ayrımları, kavramsal bir simetri ve denge geometrisini, kıvrımlı (kubbe gibi) mistik alanlara yerleşen dinginlik duyumunu, derin bir sessizlik ve yoğunluk içinde resimlemektedir.

Görsel geleneğin soyutlama esaslı dinamik unsurlarını bir yüzey resmi anlayışı inşa ederek kullanan Devrim Erbil’in müzede sergilenen iki resminde de, coşkulu bir atmosferin varlığı sezilir. Özellikle Mavi İçinde Devinim adlı kompozisyonda renk ve doku etkilerinin baskın olduğu heterojen bir yüzeyde; titreşim ve yinelemeleri ifade özelliği olarak benimseyen üslûp tavrı, bir denetim mekanizmasının ürünü gibidir. [3] Bu istiflemeci yaklaşımın, uzlaşmalı bir imge yığınını (kuşlar, yapraklar veya dalgalar), görünen alan içinde bir motif düzeni yaratacak şekilde doyma noktasına taşıması ise, resmin doğal bir sonucudur. [4]  

Geometrik- soyut formlarla gerçekleşen bir biçimleme dilini güncel sorunlarla ilişkilendiren Halil Akdeniz’in sergide yer alan üç resmi de, İzmir’de 1980’li yıllarda etkili olan bir çevre sorununa odaklanır. Sanatçı; İzmir Körfezi İle İlgili Görsel Denemeler adıyla çeşitlediği dizi resimlerinde, çok sayıda kavram ve imgeleri kullanarak farklı bir dil ve anlam bütünlüğü yakalar. Bilimsel araştırmalarla birlikte yürüyen bu çalışmalar, önerdikleri bakış yeniliği, düzen ve kavramsallaştırma eğilimi açısından oldukça önemlidir. Zamanla sanatını içerik bağlamında yenileyen ve çok kültürlü bir tarihsel düzlem araştırmasına yönelen Halil Akdeniz; aslında arkaik dokuyla zenginleştirilmiş tuval yüzeyinde kullandığı görsel unsurlardan oluşan analiz araçlarıyla, resim-dışı olasılıkları gündemde tutan uzun süreli bir uygulama içindedir. [5]

Burada; İzmir Resim ve Heykel Müzesi’nin mekânsal dönüşümü ve değişen müze kurgusunun önerileri doğrultusunda; Mekânın Duygusu; Zaman, Temsil ve Düzen adlı sürekli sergi tanıtılmaya çalışılmakta ve post-yapısalcı güzergâhta ilerleyen bir gezi rotası önerilmektedir. Gücü ve etkisiyle Çağdaş Türk Sanatı’nın gelişiminde durak noktaları oluşturan eserler ve isimler bağlamında girişilen bir anlamlandırma üzerinden duygusal ve kavramsal katkılarla yol alınmaktadır. Böylece deneysel hâle getirilen bir seyir olgusu, yapılanma sürecinde beliren ruhsallığı ya da duyumsama çabasını kımıltılı bir ilişkisellik ile açıklamaya çalışarak Mekânın Duygusu söylemine dahil etmektedir.



Gülay Yaşayanlar, Copyright © 2023, Tüm hakları saklıdır. / All Rights Reserved.

[1] Cihat Burak (1915-1994), Eylemlerimiz, Tuval Üzerine Yağlıboya, 140×140 cm. (İzmir Resim ve Heykel Müzesi Koleksiyonu)

[2] Adnan Çoker (1927-2022), Oryantal Nişler, 1969, Tuval Üzerine Yağlıboya, 111×201 cm. (İzmir Resim ve Heykel Müzesi Koleksiyonu)

[3] Devrim Erbil (1937- ), Mavi İçinde Devinim, 1991, Tuval Üzerine Yağlıboya, 116×116 cm. (İzmir Resim ve Heykel Müzesi Koleksiyonu)

[4] Bkz. Gülay Yaşayanlar, “Çırpıntı / Devrim Erbil”, https://saglamart.com/devrim-erbil-cirpinti, Yayın Tarihi: 17 Eylül 2020, Erişim Tarihi: 5 Temmuz 2023.

[5] Bkz. Gülay Yaşayanlar, “Halil Akdeniz: Kültür Katmanlarına Sıkıştırılmış Zaman Üzerine”, https://saglamart.com/halil-akdeniz-kultur, Yayın Tarihi: 17 Aralık 2020, Erişim Tarihi: 6 Temmuz 2023.