ibrahim çallı: nazimî yaver yenal portresi
GÜLAY YAŞAYANLAR
Nazimî Yaver Yenal’in portresi, birbirine ardışık kesif bir kümelenme içinde beliren ve bilinçdışına sızan izlenimlerin yoğunluğunu hissettirmektedir. Dahası, bu tür duyumların başka bir görsel dile dönüştüğü; Yenal’ın tüm yaşam serüvenini niteleyen titiz ve nitelikli çalışmalarının ise, kılık değiştirmiş mimarî bir kanon uyarınca duygu yüklü tonlara ve dilsel bir melodrama dönüştürülerek tercüme edildiği gözlenir. Sınırsızca üretilen ve fakat bir çoğu gerçekleşmeyen mimarî çizimleriyle yalnızlaşan Nazimî Yaver Yenal, romantik bir görünümle Çallı’ya eşlik etmektedir. Gizemli bir karakteri, kişisel deneyim alanına davet eden Çallı ise, duyarlı bir portre ustası olarak kendi gerçek gerilimiyle karşımızda durmaktadır.
İbrahim Çallı’nın portreleri, insan ruhunun farklı yönlerini yansıtan ve yaşadığı duyguları açığa vuran bir ayrıcalığa sahiptir. [1] Bireyselleşmiş bir dış dünya algısıyla saf bir duygulanım eşliğinde üretilen bu resimler; görsel dil ile beden üzerinde etkili olan ve portreye sükûn eden şeylerden oluşmuş gibidir. Bir suretin karakter özelliklerini mevcut ifadesiyle yakalama kaygısıyla ilerleyen bu çalışmalar, model ile kurulan duygusal bağa ve kendini de nitelemekten çekinmeyen bütünsel bir bakışa göre biçimlenir.
nazimî yaver yenal portresi
Bu durumun en iyi örneklerinden biri başarılı bir kâğıt mimari olarak addedilen Nazimî Yaver Yenal’ın portresidir. [2] Burada, iç içe geçmiş renk vurgularıyla girişilen esaslı bir karakter tahlili ve akışkan bir biçimleme ile öznel dokunuşlarda bulunan sıra dışı bir yorum karşımızdadır. [3]
İbrahim Çallı, kendisine huzurlu bir şekilde poz veren Nazimî Yaver Yenal’in portresini yaparken; resim eyleminin düşünsel yönünü de belirleyen bir derinliği yakalamak ve bunu imleyen bir şekilde modeli kuşatmak, dahası sezgisel bir empati deneyimini hızla örgütlemek istemektedir. Portreye ait vurguların kolektif geçirgenliğine rağmen, resimsel oyunları da içine alan ve boyasal akışa uygun bir şekilde kendiliğinden gerçekleşen şeyleri, modeli niteleyen ruhsal bir kavrayışla ortaya koymaya çalışmaktadır. Çallı’nın işlevsel fırça vuruşları, sıcak ve soğuk renklerin birlikteliğiyle sanki Yenal’ın kültür ortamında fetişleşen potansiyel enerjisini ve iç huzurunu yakalamak ve etrafa yaymak niyetindedir. Tüm bunları izlenimci tarzıyla, anlık ve bağımsız duyarlı fırça hamleleriyle en iyi şekilde ifade ettiğini söylemek mümkündür.
Ayrıca modelin sınıfsal konumunun da açıkça vurgulandığı bu çalışmada; detaylara vurgu yapan sağlam bir kurguyla Yenal’ın zarif, kırılgan ve kendinden emin duruşuna, tuvalin tüm yüzeyini kaplayan fetiş bir içsel ışığa öncelik verildiği görülmektedir. Böylece, bu portre pratiği; ıslâh edilen pekçok fırça hamlesiyle bir kişisel alan tahliline dönüşmekte, modeli tam anlamıyla kuşatan yaratıcı ve entelektüel bir enerjiyi, tuvalin tüm yüzeyine sızdırmaktadır. Aslında İbrahim Çallı’nın ustalıklı bir şekilde oluşturduğu bu psikolojik tanımlama, derinlerde hapsolmuş duyguları uyaran ve onlara temas eden sezgisel bir keşiften ibarettir. Kendiliğinden gerçekleşen bir ifade aktarımından ziyade, modeliyle ilişki kurarak onun tinsel dünyasında gezinen, duygularıyla bütünleşen topyekûn bir yaklaşımı çıkarır karşımıza.
Dikkat edilirse Nazimî Yaver Yenal’ın nazik ve kırılgan görünüşü, izlenimci bir bakışın özgür alanlarından geçerek tüm tuval yüzeyine yansımıştır. Çallı burada, yaratıcı bir kâğıt mimarının içtenlikli dünyasını, fırçasının samimi ve güvenli aralığında betimleyen gerçekçi bir tarzla ve psikodinamik bağlantıları ayırt eden dikkate değer dokunuşlarla inşa etmiştir. Adeta modelini farklı bir düzleme yerleştirerek, ona entelektüel ve yaratıcı kimliğini, zeki ve onurlu duruşunu eklemiştir. Bu tür katkılarla portrede tefsir edilen kimliğin sahici bir algı deneyimine dönüştüğü açıktır. Bu aralıktan portreden yansıyanlara bakıldığında, başarılı bir çizim ustasının (mimarın) konumu ile yaşam ritüelinde saklı bir aidiyeti ve hayal evrenine dair olası performansları ya da sınırsız inşa olasılıklarını ele veren katmanlı ve derin bir bakışın ayrıcalığını duyumsamak olasıdır.
Gerçekten de bu portre, birbirine ardışık kesif bir kümelenme içinde beliren ve bilinçdışına sızan izlenimlerin yoğunluğunu hissettirmektedir. Dahası, bu tür duyumların başka bir görsel dile dönüştüğü; Yenal’ın tüm yaşam serüvenini niteleyen titiz ve nitelikli çalışmalarının ise, kılık değiştirmiş mimarî bir kanon uyarınca duygu yüklü tonlara ve dilsel bir melodrama dönüştürülerek tercüme edildiği gözlenir. Sınırsızca üretilen ve fakat bir çoğu gerçekleşmeyen mimarî çizimleriyle yalnızlaşan Nazimî Yaver Yenal, romantik bir görünümle Çallı’ya eşlik etmektedir. Gizemli bir karakteri, kişisel deneyim alanına davet eden Çallı ise, duyarlı bir portre ustası olarak kendi gerçek gerilimiyle karşımızda durmaktadır.
kimliği zihnine kaydeden bir portre düzenleyicisi
Yüzyılın başında bir ressam kuşağının oluşumuna öncülük eden İbrahim Çallı, portre ve figür yorumlarında gözlenen rahat fırça dokunuşlarıyla, aynı zamanda bedenin libidinal enerjisini açığa çıkaran kararlı bir bakışa sahiptir. Bu mesafede renklerin biçimlendirici ve betimleyici unsurlarını ustaca kullanan Çallı; karakterlerin doğal jestlerini yönlendiren, özel bir bedensel uzlaşımı öngören estetik duyuşlarla ve enerjik güç yaratan bu bakışın sağladığı ayrıcalıklarla sahici bir portre tasavvuruna ulaşır.
Hiç kuşku yok ki İbrahim Çallı, gözlediği şeyler eşliğinde bir kimliği zihnine kaydeden, üretken bir portre düzenleyicisi ve analiz ustasıdır. Özellikle, inandırıcı bir psiko-anlatı sürecinin ürünü olan portrelerinde, estetik hazları da önceleyen bir duygusallıkla hareket ettiği açıktır. Modelle arasında kurulan zihinsel bağlantıları uyumlu hâle getiren ve/veya onları ayrıştıran bir silsile içinde, farklı duygularla yeni bir seyir-algı deneyimiyle baş etmesi ise, bir hâle geliş durumudur ve Çallı’ya özgü tutkulu biri hassasiyetle mümkün olmaktadır.
Gülay Yaşayanlar, Copyright © 2024 / All Rights Reserved.
Ayrıca bakınız: https://saglamart.com/portre-portrait
NOTLAR
[1] İbrahim Çallı, genç yaşta İstanbul’a geldi. 1905’te başladığı adliye kâtipliğini 1911’e kadar sürdürdü. 1906’da Şeker Ahmed Paşa’nın yardımıyla girdiği Sanâyi-i Nefîse Mektebi’nde Salvatore Valeri ve Warnia-Zarzecki’nin öğrencisi oldu. 1909’da Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer aldı. 1910 yılında Paris’e gönderildi. École des Beaux-Arts’da Fernand Cormon’un atölyesinde çalıştı. 1914’te Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla İstanbul’a döndü, aynı yıl Sanâyi-i Nefîse Mektebinde görev alana kadar Şehzade Abdülmecid Efendi’nin resim hocalığını yaptı. Galatasaray Sergileri’ne katıldı. Savaş resimleri yapmak üzere 1917’de kurulan Şişli Atölyesi’nde çalıştı. 1947 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nden emekli oldu. “1914 Kuşağı” sanatçıları onun adıyla “Çallı Kuşağı” diye de anılır. (Bknz. https://www.sakipsabancimuzesi.org/sanatci/267)
[2] İbrahim Çallı, Nazimî Yaver Yenal Portresi, (tarihsiz ve sertifikalı), Tuval Üzerine Yağlıboya, 90 x 75 cm. (Türel Koleksiyonu)
[3] Nazimî Yevar Yenal (1904-1987) 1932-1969 yıllarında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde görev yaptı. Pek çok önemli projede birincilik ödülü kazandı. Hayata geçirilen tek mimari tasarımı Şişli Camii şadırvanı oldu. Aslında başarılı bir kâğıt mimarı olan Yenal, salt çizimlerden oluşan ütopik bir dünya kurmuştur. Bknz. Bir Kâğıt Mimarının Hayali Dünyası-Nazimî Yaver Yenal Kolektif, Türkçe/İngilizce, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, I. Basım, İstanbul 2017. Ayrıca bakınız: https://argonotlar.com/hayal-gucunun-zaferi-bir-turk-kagit-mimari-olarak-nazimi-yaver-yenal-1904-1987/