feyhaman’da otoportre: performatif bir söylem
GÜLAY YAŞAYANLAR
Feyhaman Duran, kendine özgü bir çekim alanı yaratan bu enerjik çalışmasıyla, suretinin izini sürerek, hızla kendi gerçekliğini oluşturmakta ve zamanı da öteleyen gerilimli ve duygusal bir boyuta taşımaktadır. Burada, sahici bir sınıfsal söylemin aynı zamanda kendine de sadık kaldığı imtiyazlı ve derinlikli duyumsama çabasını fark etmek olasıdır. Modernist bir bakışa gizlenen suskunluklar ise, estetik bir durum arz eden tasvirin çözümleme konularından biridir hiç şüphesiz. Özenle tespit edilen hassas durumlar, güçlü bir karakterin algısını parlatırken, mevcut romantizmin de yapısal bir kimliğe bürünmesinin nedeni olmaktadır. Dolayısıyla gizli bir hazzın dolaştığı bu otoportrede, haklı bir özgüvenle ve ihtiyatla kendine dokunan her fırça hamlesi, radikal bir psikolojik aktarımdan geçerek, kendi iç çalkantılarına da bir yaşam alanı sunmaktadır.
Feyhaman Duran otoportrelerinde, hayal gücünün hüküm sürdüğü bir gerçeklik düzeyinde kalarak, hassas bir kişilik tahliline dayalı önyargılardan arınmış sonuçlara ulaşır. [1] Bu süreçte, kırılgan, dengeli ve romantik bir duyarlılığı biçimlemekte; kendiyle yüzleşmeyi ve kendi gerçekliğine ilişkin çelişkili yorumlarla uğraşmayı tercih eder. Erken dönemine ait olduğu bilinen ve sağa dönük gizli bir gülümseme eşliğinde betimlenen bir otoportresi; bu kapsamda, adeta bulunduğu mekânı ve zamanı da etkileyen hırçın bir bakışın izinde netleşir. [2] Koyu tonlarla kontrast oluşturan sarı bir ışıkla tasvir edilen enerji dolu bu çalışma, tüm tedirginliğine ve karamsarlığına karşın, hayal dünyasının akışına da izin veren işlek fırça izleriyle şekillenen bir üslûp tarzının sürekliliğine işaret eder.
zamanı öteleyen, duygusal ve gerilimli bir boyut
Feyhaman Duran burada, kendi benliğine yoğunlaşarak, duygusal durumunu tahlil eden, kendiyle alakâlı, samimi ve yeni bir temsille uğraşmaktadır. Bütünsel bir portre inşa etmek; ancak bu şekilde, çıplak bir alanda yapısal bir gizemi kurgulamakla ve kafa karışıklığı yaratacak düzeyde sırları kaygan-katmanlı yüzeylere aktarmakla mümkün olabilir. Bu amaçla, söz konusu otoportre üzerinden geçmiş zamanın izini sürmek, çoğu zaman sınırları belirsiz psikolojik bir savaş mekânına dalmak gibidir. O yüzden, nesnel dünyanın sıradan aktarımına benzer bir üslûpla, bir karakterin seyir hâlindeki performansına ulaşabilmek, oldukça zorlu, karmaşık ve içkin bir yaklaşımı gerektirir.
Feyhaman Duran, kendine özgü bir çekim alanı yaratan bu enerjik çalışmasıyla, suretinin izini sürerek, hızla kendi gerçekliğini oluşturmakta ve zamanı da öteleyen gerilimli ve duygusal bir boyuta taşımaktadır. Burada, sahici bir sınıfsal söylemin aynı zamanda kendine de sadık kaldığı imtiyazlı ve derinlikli duyumsama çabasını fark etmek olasıdır. Modernist bir bakışa gizlenen suskunluklar ise, estetik bir durum arz eden tasvirin çözümleme konularından biridir hiç şüphesiz. Özenle tespit edilen hassas durumlar, güçlü bir karakter algısını parlatırken, mevcut romantizmin de yapısal bir kimliğe bürünmesinin nedeni olmaktadır. Dolayısıyla gizli bir hazzın dolaştığı bu otoportrede, haklı bir özgüvenle ve ihtiyatla kendine dokunan her fırça hamlesi, radikal bir psikolojik aktarımdan geçerek, kendi iç çalkantılarına da bir yaşam alanı sunmaktadır.
Burada (yani bireyselleşen özne yoluyla tasarımlanan tatminkâr bir mizacın gösteriminde) öne çıkan şey, kapsamlı bir biçim meselesinin mecazen evrilmiş bir iç-deney’e dönüşmesi ve kendini tuhaf bir uyumsuzluğun içine dahil etmesidir. Esaslı bir portreye alan açan sorgulamalar ve içkin önermelerle oluşan bir inşa modeli ayakta tutulmaktadır. İçeriğe dahil edilen şeylerin düşünsel ve eylemsel niteliklerinin, hayali geri dönüşlere açık bir etkiye sahip olduklarını da ayrıca belirtmek gerekir. Dolayısıyla rastlantısallığın bilinçli bir ustalıkla kullanıldığı bu resimde, ikna edici hümanist bir görüntü, doruk noktaya taşınmaktadır. Modernist bir özgüveni sessizce yüzeye çıkaran Feyhaman Duran, aktardığı karakterine ait psikolojiyi, tuval yüzeyinin her tarafına koyu renklerle bizzat ve hızla yaymaktadır.
manidar bakışın kolektif coşkusu
Gerçekçi ve samimi bir üslûbun zorlu aşamalarını, boya deneyimleriyle bir dil ve eylem meselesi hâline getiren Feyhaman Duran, resimsel olan saf bir aktarım heyecanı içindedir. Ahlâkçı bir disiplinin yön verdiği bu varlık alanında, aynı zamanda belleğin etkin bir güce dönüşerek olağan hâle getirdiği sezgisel duyumların heybetli bir şekilde otoportredeki bakışa yansıdığı görülür. Herkese bulaşan ve fazla sorgulanmayan bu manidar bakışın kolektif coşkusunda, kendi zamanına ve yaratıcılığına uzanan muazzam bir örüntüyü tespit etmek mümkündür. Modernist bir temsil sürecinde yabancılaşmaya neden olmayan bir kendine hakim olma vurgusundan, kendi iç görüsüyle girişilen şiddetli bir temasın ortaya koyduğu ustalıklı bir dilden bahsediyoruz burada. Duran, fırçasındaki dinamizmin ve gerilimin etkisiyle dışavurumcu nitelikleri ağır basan bu otoportresiyle, kendi zamanının ötesine uzanan performatif bir söylemin, güçlü duyguları ifade eden bir temsilin varlık alanını cömertce genişleten bir kavrayışın peşindedir.
Son kertede bu pratik, Feyhaman Duran’ın dışarıda bıraktığı şeyleri, portreyi niteleyen gerçekliğe teyellediği ve mutlak surete odaklanmayı gerekli kılan yaratıcı bir edimdir. Nitekim bu otoportre, sanatçının kendisine olan inancı ve hırsıyla, dahası kendisine yönelik itiraflarıyla bezenmiş ihlâlci bir düalist yapının tezahürüdür. Aynı zamanda modernist gerekçelerle yüklü bu tasvir, geleneksel tahkiye kalıplarını bozan bir anlatının öbür yüzünde saklı kalan duyguları hissettiren bir kurguya sahiptir. Güçlü bir oyunculuğun muharebe alanında üretilen, duygusal ayrıntılarla donanmış son derece içkin ve etkili bu otoportre; bu yüzden de aşırılaşan bir ifşa etme sorunsalına işaret etmekte, adeta bir özgürlük gösterisine dönüşmektedir.
Gülay Yaşayanlar, Copyright © 2024 / All Rights Reserved.
Ayrıca bakınız: https://saglamart.com/feyhaman-duran-otoportre-2
NOTLAR
[1] Feyhaman Duran (1886-1970) Mekteb-i Sultânî’deki öğrenimi sırasında ilk resim derslerini Viçen Arslanyan ve Şevket Dağ’dan alır. Ayrıca hüsnühat eğitimi de almıştır. 1908’de çalışma hayatına atılır, mezuniyetinden sonra ise Mekteb-i Sultânî’de Fransızca güzel yazı öğretmenliği yapar. Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin faaliyetlerine 1909’daki kuruluşundan itibaren katıldı. Hidiv Abbas Halim Paşa’nın desteğiyle 1911’de Paris’e gönderilir. Académie Julian’da Jean-Paul Laurens ve Paul-Albert Laurens’ın atölyelerinde çalışır. Académie Julian ile aynı zamanda École des Arts Décoratifs’e devam etmiştir. 1913’te École des Beaux-Arts’da Fernand Cormon’un atölyesinde dersleri izlemeye hak kazandı. Birinci Dünya Savaşı çıkınca 1914’te İstanbul’a döner. 1916’dan itibaren Galatasaray Sergileri’ne katılır. 1919’da İnâs Sanâyi-i Nefîse Mektebi’nde atölye hocalığına başlar. 1923 yılında bu kurumun Sanâyi-i Nefîse Mektebi’yle birleşmesinden sonra da, 1951’deki emekliliğine kadar burada görevini sürdürür. Bknz. https://www.sakipsabancimuzesi.org/sanatci/269
[2] Feyhaman Duran, Otoportre, (Tarihsiz), Tuval Üzerine Yağlıboya, (İstanbul Üniversitesi Feyhaman Duran Koleksiyonu)