charles ray: bakışın ürettiği oyunsu vahşet

GÜLAY YAŞAYANLAR

“Charles Ray’in melankolik ve renksiz bu gölge heykeli, anlatıyı aslından uzaklaştırarak dönüştüren ve gerçekliğin parçalarını tekrar kurgulayarak yeni bir temsil sahnesi yaratan bir düşünce deneyimidir. Tam olarak, izleyiciden talep edilen provokatif bir özdeşleşmedir. Kristeva’ya göre, “özdeşleşme, imgesel olanı ve insanın anlamdaki endişeli macerasını deşer.” Böyle bir düzlemde, bir yandan fantastik bir yapılanma eylemiyle izleyenin içine daldığı tekinsiz bir uzam inşa edilirken, diğer yandan da yeni bir temsil stratejisinin kalıbı alınmaktadır sanki. Aslında, tahrik edici bir ölüm metaforu gibi duran nesne-hayalet heykel, sonuçta belleksiz masum bir ortamın meditatif göstereni haline gelmiştir.”


Charles Ray, “Unpainted Sculpture”, 1997, Karışık Teknik Uygulama,152 x 198 x 434 cm.
https://www.theguardian.com/artanddesign/2015/aug/13/charles-ray-sculpture-review-art-institute-chicago

Charles Ray’in imgeleminde belirleyici olan duygusal yaşantı, sanat nesnesinin temsiliyetinde bir dizi tuhaflık içerir. Burada oluşan asimetrik düzende, algıların bellekten akışı ile bilinçdışındaki seyir halleri ve zaptedilen an’a ilişkin duygulanımlar bir arada sunulmaktadır. Ray’in genelde bu kapsamdaki heykelsi işleri, güçlü bir imge estetiğinin ürünü olarak farklılaşır. Sanatçının adeta bir pop heykele dönüşen “Unpainted Sculpture” adlı 1997 tarihli çalışması bu kapsamda özel bir bakışı hak eder: Renksiz çarpık araba düzenlemesi, daha en başta temsil edilen nesne ile sessiz bir ilişkiye girme adına ilginç bağlantılar içinde yapılanmıştır. Burada bir çarpışma anı, özne ve nesne arasında çatışmalı bir diyaloğa dönüşmekte ve bakışın ürettiği vahşeti hızla silmektedir.  

Yine burada, sanatsal pratiğin tam da merkezini istilâ eden öznellik, sadeleşen bilgisiyle ana imgeyi göz önüne sererken, arabayı geçmişinden sıyıran bir boyutu da yeniden zihne montajlamaktadır. Eşzamanlı olarak kurgulanan uzam ise; sanat nesnesinin mevcut varlığını tekeline alarak, esasında varoluşçu bir çarpışma parodisinin kurgusal zeminini hazırlar. Bu doğrultuda Ray’in çalışması, çarpışma eyleminin duygulanımları hakkında da sarsıcı önerilerle doludur: Örnekse, ölüm kavramının çağrıştırdıklarıyla bizi zihinsel bir kapışmaya davet etmektedir. Trajiği ötelenmiş sahneye ölümü kopyalayarak şizofrenik bağlantıları alt-üst etmektedir. Yapay yöntemle elde edilen bu duygusal düzende, uzamın kışkırtıcılığından türeyen yeni, tuhaf ve tekinsiz tahayyüller geliştirmemize neden olmaktadır.

Daha doğrusu imgenin tahakkümü altında gerçekleşen sanatsal anlatı, Ray’in kendi temsil değerleriyle alâkalı olan ve psişik yüzleşmeye dönüşen bir gösteri ihlâli içindedir. Kurulmuş bu kaza senaryosuna kaçınılmaz bir şekilde iliştirilen hız-zevk ve ölüm anının çağrışım zenginliği ile birlikte oluşturduğu anlam, standart algının bozulmasına sebeb olmaktadır. Dahası her şey bir gösteriye dönüşmekte, bakan özne ile nesne arasındaki menzil-mesafe kayganlaşarak muğlak bir düzenek olarak yeniden sunulmaktadır.

charles ray: bakışın ürettiği oyunsu vahşet

Aslında Ray bu sunumla sahnenin gerçekliğini; kışkırtıcı bir yanılsamayı temsilin merkezine alır. Gösteri söylemi de zaten bu noktada devreye girer ve gösterdiği her şeyi bağlamından geçmişinden, amaçlarından ve sonuçlarından tecrit eder.Böylece esas niteliğini terk eden gösteri, her türlü otosansüre rağmen enkaz fikrine atıflı hayalet bir imgenin baştan çıkarıcılığına kapılır. İmgenin anlam gösterisine dönüşen bu düzenlemede gerçeğin ağırlığı açıkça askıya alınır.

Bu yüzden; çarpık çamurluğun fiberglas kalıbındaki aktarım, açık bir romantizm hali, fetişleşmiş bir işçilik ritüelinin eseri olarak görünür. Melankolik ve renksiz bu gölge heykeli, anlatıyı aslından uzaklaştırarak dönüştüren ve gerçekliğin parçalarını tekrar kurgulayarak yeni bir temsil sahnesi yaratan bir düşünce deneyimidir. Tam olarak, izleyiciden talep edilen provokatif bir özdeşleşmedir. Kristeva’ya göre, “özdeşleşme, imgesel olanı ve insanın anlamdaki endişeli macerasını deşer.”Böyle bir düzlemde, bir yandan izleyenin içine daldığı tekinsiz bir uzam inşa edilirken, diğer yandan da yeni bir temsil stratejisinin kalıbı alınmaktadır sanki. Aslında, tahrik edici bir ölüm metaforu gibi duran nesne-hayalet heykel, sonuçta belleksiz masum bir ortamın meditatif göstereni haline gelmiştir. Dönüştürülmüş/parçalı ve sahte imge tasvirleri ile iç yüzü bilinmeyen akışkan bir ritm elde edilmiştir. Aynı zamanda bu yapay evrende duyguların özneyi nasıl harekete geçirdiğiyle alâkalı cüretkâr bir varlık sorgulaması devreye sokulmuştur.

Sonuçta nesne-heykel olarak tezahür eden sanat yapıtı ile çatışmalı tutkuların rol aldığı oyun enkaz alanı hızla tahrif edilerek yeni anlatı taslaklarına zemin hazırlanmaktadır. Artık kalıbı alınan her parça, bir çarpık arabadan çok parçalanmış bir beden, yeni bir imge heykeldir. Renksiz solgun bir auradan sızan haz unsurları dolaşıma sokulmuştur burada. Ve artık bu sahnede, hurda arabadaki kan izlerinden eser yoktur…


Notlar

1 Guy Debord, Gösteri Toplumu, Çeviren: A. Emekçi – O.Taşkent, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2006, s.196.

2 Julia Kristeva, Ruhun Yeni Hastalıkları, Çeviren : Nilgün Tutal, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2007, s.194.

(rh+ sanart, Sayı: 40, Mayıs 2007)

ayrıca bakınız: https://www.charlesraysculpture.com/