abdülmecid efendi: haremde beethoven/yeni bir siyaset ve saray imgesi

MÜMTAZ SAĞLAM

Abdülmecid Efendi / Şehzadenin Sıra Dışı Dünyası / Sakıp Sabancı Müzesi, 21 Aralık 2021- 1 Mayıs 2022, İstanbul. (Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, Sabancı Holding’in desteğiyle Türkiye sanat tarihinde derin izler bırakmış, kendisi de önemli bir ressam olan, hat, müzik ve edebiyat ile de ilgilenen, pek çok sanatçının ve kurumun da hamiliğini üstlenmiş Abdülmecid Efendi’nin hayatı ve sanatı üzerine kurgulanan “Şehzade’nin Sıra Dışı Dünyası: Abdülmecid Efendi” sergisini 21 Aralık 2021 – 1 Mayıs 2022 tarihleri arasında sanatseverlerle buluşturuyor.) https://sakipsabancimuzesi.org/sergiler-ve-etkinlikler/sergi/16

“Bir saray mensubu olan Abdülmecid Efendi’nin, Batılı bir yönelim içinde entelektüel bir kimlik ve yaşam biçimi oluşturma kararlılığı, yetkin görsel sunumu ve ressam kimliği ayrıca önem taşımaktadır. Tıpkı oryantalist temalı resmin başvurduğu zamanı ve mekânı manipülatif bir gerekçeyle dönüştürme, melezleştirme, belirsizleştirme yöneliminin bir benzeri Abdülmecid Efendi’nin saray yaşamından bir kesit sunduğu bu resminin; genel temsil kapasitesi bağlamında tartışılabilir.


Abdülmecid Efendi, Haremde Beethoven / Ahenk, 1915, Tuval Üzerine Yağlıboya, 154×211 cm, MSGSU İstanbul Resim ve Heykel Müzesi. https://irhm.msgsu.edu.tr/

Abdülmecid Efendi’nin 1915 tarihli Haremde Beethoven/Ahenk adlı kompozisyonu, Osmanlı sarayında yaşanan gündelik hayat değişiminin gösterişli bir açıklaması gibidir. Şehzade Abdülmecid Efendi; kullandığı simgeler üzerinden çok açık göndermeler yoluyla Batılılaşma kararlılığı içinde adeta alınan mesafeyi anlatmak istemektedir. Herbiri ayrı ayrı çalışılmış olan ve kendi yalnızlığı içindeki figürler arasında bir ilişki neredeyse hissedilmez. Ancak, sağdan başlayan bir yol üzerinde resmin en gerisine ve oradan sol kısmı izleyerek yine ön tarafa gelen hareket bir şekilde sağlanmıştır. Beethoven’in büstü, tuval resim, piyano, keman, kontrbas, yerdeki kitaplar ve en gerideki atlı heykelcik, herbiri aşırılık içeren bir gösterge olarak bu mekânın gerçekliğini adeta iptal ederek; bir tasarım kurgu haline çevirmektedir. Abdülmecid’in imgelemi; oysa kendi yaşamı, tercihleri, düşünce dünyası bağlamında oldukça gerçekçidir. Ve fakat görselleştirme yaklaşımında, imgelerin salt bir anlam dünyasına-mesaja yönelik dağılımı, bir siyaset ve saray imgesi oluşturma çabası, tüm görsel etkiyi sorunlu hale getirmektedir. Burada bir saray mensubu olan Abdülmecid Efendi’nin, Batılı bir yönelim içinde entelektüel bir kimlik ve yaşam biçimi oluşturma kararlılığı, yetkin görsel sunumu ve ressam kimliği ayrıca önem taşımaktadır. Tıpkı oryantalist temalı resmin başvurduğu zamanı ve mekânı manipülatif bir gerekçeyle dönüştürme, melezleştirme, belirsizleştirme yöneliminin bir benzeri Abdülmecid Efendi’nin saray yaşamından bir kesit sunduğu bu resminin; genel temsil kapasitesi bağlamında tartışılabilir. 1915 yılının sosyal ve siyasi ortamı, tarihsel koşullar bu modernist kavrayış ve imgelemin aslında bir özlem olmakla birlikte, tartışılabilir bir değişim iradesinin, bir saray mensubunun fırçasından çıkan dramatik bir ifadesidir.

Osman Hamdi Bey’in 1908 tarihli Silah Tacirleri mizanseni, aslında sanatçının kurgu- düzen anlayışını belki de en olgun ve sorunsuz işleyen öreklerinden biridir. Haremde Beethoven’den sekiz yıl önce yapılan bu resim; konumu, figürleri, kullanılan mekân ve kostüm tercihleri açısından Abdülmecid Efendi’nin tam aksi yönünde bir yönelimi örnekler. Haremde Beethoven, eğitim görmüş kadın imgesine öncelik veren, kadının sarayda temsil ettiği statüyü anlatmak isteyen bir resimdir. Batılı eğitim gören, klasik müzik icra eden, yeni bir tipoloji içinde bir sosyal sınıf olarak Batılı kadın olgusuna dikkat çekilmektedir. Modern Osmanlı imgesi üzerinde; resim, heykel, müzik gibi sanatlara ilişkin simgeler üzerinden işleyen bir imgelem üzerine çalışılmaktadır. Sanatçının köşkünde konuya uygun bir ortamın, nesne düzeninin bir sahneleme mantığı ile bir araya getirildiği bilinmektedir.[1]  Mekân tasarlanmış, figür grubu ayrı ayrı çalışılarak eskizlerinden hareketle pek çok eşya ile ilişkili bir şekilde kompoze edilmiştir. Abdülmecid Efendi, esasında mekân derinliği olan ve bir öyküden çok durumu anlatan sınırlı ve kısıtlı bir imgelemi, hazır unsurlar ve kayıtlar üzerinden hareketle oluşturmuştur. Muhayyel olan sadece birleştirme fikri, kurmaca düşüncesidir. Ancak kurmaca bilinci, kolajlama düşüncesi henüz bir yöntem ve teknik olarak kavramsal bir farkındalık arz etmemektedir. En azından Abdülmecid ve çağdaşı ressamlarımız için…


[1]  Bkz. Eylem Yağbasan. “Abdülmecid Efendinin Resimlerinde Konular ve Üslup”, Hanedandan Bir Ressam Abdülmecid Efendi, Yapı Kredi Yayınları, Ağustos 2004, İstanbul, (Hazırlayan Ömer Faruk Şerifoğlu), sf.87.

ayrıca bakınız: https://saglamart.com/huseyin-zekai-pasa