ekrem yalçındağ: resimde yeni bir süreklilik ve yayılım hâli

MÜMTAZ SAĞLAM

Ekrem Yalçındağ; geometrik ve soyut formlarla özenle kurduğu bir yapıyı, sanki bertaraf etme eğiliminde gibidir. Resmi başka bir şekilde algılamamızı önermekte; resmin biçim dilini sarsan farklı bir gönderme alanı yaratmakta; resmi bütünleyen mekânı (boşluğu) daha da rasyonel bir şekilde kavramaktadır.  Böylece resmi kuşatan fantastik boşluğu, daha gerçekçi ve dekoratif bir konuma taşımaktadır. Bu sayede ortaya çıkan uzamsal çakışma ise, Yalçındağ resminin temel varoluş dayanaklarından biri hâline gelmektedir. Çünkü; resmin mevcut plastik niteliğine yeni bir resim tanımlamasını olanaklı kılacak şekilde müdahale eden yeni bir katman, düz ve bütünlüklü etki sağlayacak biçimde resme eklenmektedir. Dolayısıyla bu çift katmanlı fantastik yapılanmayla resim, daha kurgusal ve soyut bir karaktere evrilmektedir. 


Ekrem Yalçındağ, Balmoral Şatosu / Castle Balmoral, #9, 2009, Tuval Üzerine Yağlıboya, 200×200 cm. (Sanatçının İzniyle)

Ekrem Yalçındağ’ın 2000’li yılların başında ürettiği resimlerde, ızgara sistemini (grid) andıran geometrik desenlerle oluşturulan bir düzen anlayışı dikkatimizi çeker.[1] Monokrom renklerle kurulmuş yüzey üzerinde yapılandırılan bu uygulama, kavramsal ve/veya deneysel bir yönelimin sonucu olarak karşımıza çıkar. Bu vesileyle kısmen somutlaşan motif, sonsuz tekrarla resim yüzeyini homojen bir etkiyle perdelemeye başlar. İçi boş, geometrik ve soyut çizgisel bir düzenlemenin, resmi saydam bir zar gibi örtmesi, aslında oldukça ilgi çekici bir plastik hadisedir. Bir anda resmi alıştığımız kavram ve açılımların ötesine taşır. Çözümü olanaklı bir dizgeyi okuma imkânını ihlâl edecek şekilde; resmi, mutlak plastik değerler üzerinden yorumlamayı öneren bir uyarıya dönüşür.[2]

Gerçekten de Yalçındağ bu uygulamayla; özenle kurduğu bir yapıyı, sanki bertaraf etme eğiliminde gibidir. Resmi başka bir şekilde algılamamızı önermekte; resmin biçim dilini sarsan farklı bir gönderme alanı yaratmakta; resmi bütünleyen mekânı (boşluğu) daha da rasyonel bir şekilde kavramaktadır.  Böylece resmi kuşatan fantastik boşluğu, daha gerçekçi ve dekoratif bir konuma taşımaktadır. Bu sayede ortaya çıkan uzamsal çakışma ise, Yalçındağ resminin temel varoluş dayanaklarından biri hâline gelmektedir. Çünkü; resmin mevcut plastik niteliğine yeni bir resim tanımlamasını olanaklı kılacak şekilde müdahale eden yeni bir katman, düz ve bütünlüklü etki sağlayacak biçimde resme eklenmektedir. Dolayısıyla bu çift katmanlı fantastik yapılanmayla resim, daha kurgusal ve soyut bir karaktere evrilmektedir. 


biçimci bir kararlılığa doğru 

Bu düzenleme anlayışı aslında Yalçındağ’ın değişim arzusuyla biçimlenen resim mantığını iyice belirginleştirir; bu anlayışın idealize ettiği bir biçimselliği yansıtır. Sanatçının 2000’li yıllar boyunca ürettiği pek çok kompozisyonda bu yaklaşımın etkileri bariz biçimde gözlemlenebilir. Neredeyse Balmoral Şatosu resimleri ile birlikte başlayan bu denemeler, tam anlamıyla resmin maddiliği üzerine yoğunlaşan düşüncelere dayanır.[3] Sergilenen aşırı idealizm, çarpıştırılan plan ayrışmaları; aynı zamanda denge, kurgu ve simetrinin önceliğine zarar vermeyecek bir seviyede tutulur. Burada içerik yoğunluklu bir aşırılığa, anlatımcı ve göstermeci tavra rastlamak zordur. Yeni bir resim anlayışı oluşturma kararlılığıyla, sabırlı ve tutarlı bir görsel ideolojinin yapılandırılmaktadır… İdeolojik karakterini ve kimliğini oluşturan bu resimlerle 2010’lu yıllarla birlikte ortaya koyulan açılımın, tektonik bir altyapı ve kurgu düşüncesinin sanatçıya sağladığı esnek alanda gerçekleştiğini görmek gerekir. Nitekim Yalçındağ, bir yüzey çakışmasının radikal biçimci kararlılığı ve katılığından çoğu zaman uzaklaşmak da istemektedir. Bu yüzden geometrik biçimlerle kurulan düzenlemenin kısmen devre dışı kaldığı lirik varyasyonlarla kendini yenileyen bir tarzın varlığı, zaten hemen dikkati çeker. Artık, lirizm ve doğaçlama gibi hususların göz ardı edilmediği, hatta bir denge unsuru olarak benimsendiği yeni bir süreç söz konusudur. 

Ve/fakat, tasarımsal niteliği baskın olan bu anlatılarda asgari ölçülerde olsa da, içsel-tinsel bir içeriğin dolaşıma girmesi, her zaman tartışmalı olacaktır. Bu nedenle, Yalçındağ resmini; dekoratif algılama ve önerilerle zenginleşen anlam ilişkilerine rağmen, soyut ve mesafeli alanda biçimlenen deneysel bir paradigma olarak görmek kaçınılmazdır.


Mümtaz Sağlam, Copyright © 2023, Tüm hakları saklıdır. / All Rights Reserved.

Ayrıca Bakınız: https://saglamart.com/ekrem-yalcindag-iptal-edilmis-bir-zamanda-sonsuz-bir-yineleme

[1]  Ekrem Yalçındağ (1964) Frankfurt, Berlin ve İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor. 1993 yılında İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nü tamamlar. 1994-1999 yılları arasında Frankfurt am Main’deki Städelschule’de Hermann Nitsch ve Thomas Bayrle ile sanat hayatına devam eder. 1990’lı yılların ilk yarısında resimlerinde sıklıkla kullandığı karakteristik soyut çiçek formlarını bulur ve geliştirir. Soyut, dekoratif ve geometrik öğelerle ilgilenmeye başlar, ayrıca duvar resmi uygulamalarına da ilgi duyar. Infinity, Camouflage, Sokaktan İzlenimler, Wichy, Renkli Siyahlar ve son olarak Natures gibi serilerinde çok sayıda resim üretir. Monokromun olanaklarını keşfetmeye devam edereki kırmızı ve yeşil renklerde eserler yaratır. 2020 yılında Infinity serisi için geliştirdiği renk tekniğini, uzamsal derinlik algısını görünür kılan yuvarlak biçimli tuvallere de uygular. Ekrem Yalçındağ, son çalışmalarında ise, doğanın formlarını temsil eden eski işini uygularken, teknik repertuarını önemli ölçüde genişletir: Dev boyutlu tuval düzenlemelerinde, yağlı boya tekniğini ahşapbaskı ve serigrafi ile birleştirir. Bu eserlerini ilk kez Viyana’da Kunstforum Wien’de ve Dubrovnik Modern Sanatlar Müzesi’nde sergilemiştir. [https://www.ugdubrovnik.hr/en/index.php?file=exhibitions/the-museum-of-modern-art-dubrovnik]

[2]  Burada hiç kuşkusuz ki; matematiksel oranlara, teknik ayrıntılara yüz vermeyen ve tasarımı belirleyen bir iradenin varlığı söz konusudur. Özellikle tekrara dayalı görsel vurgular, ritmik ve düzenli hâlleriyle yarattıkları dinamik etkiyle; izleyicide dinginlik ve esenlik duygusu uyandırır. Hatta kısmî esnekliklerle sürdürülebilen motifleme ya da modelleme sistemiyle belirgin hâle gelen decentral etki, resmin uzamsal boyutunu mistik bağlantılar üzerinden tuhaflaştıracak derecede aşırıdır. Ancak yüzeyde gerçekleşen bu akışkan sürekliliğin, yayılım ve geçişme hâlinin esas nedeni, anlamı derinleştirecek ölçüde yinelenen bitimsiz desen, modelleme tercihiyle ifade bulan biçimci bir kararlılıktır. 

[3]  Balmoral Şatosu adlı seride yer alan resimler, Yalçındağ’ın yer döşemelerine atıflı, kısmî derinlik yanılsaması içeren ve özellikle küp formatını temel şematik birim alan olarak benimseyip sıklıkla kullandığı çalışmalarından oluşur.