ekrem yalçındağ: iptal edilmiş bir zamanda sonsuz bir yineleme

MÜMTAZ SAĞLAM

Ekrem Yalçındağ resmi üzerinde oluşan “görsel etkinin Doğulu karakterini belirleyen hususların neler olduğu” sorusuna, biçim dilinin şekilsî niteliğinden çok düzen ve uyumla ilintili kavramlar üzerinden giderek yanıt aramak daha doğru olacaktır. Yalçındağ’ın kullandığı biçimsel dizgeler ve sembolik dilin bağlantıları, Doğulu bir estetik algı ve imgelem üzerinde gelişen bir eylem için uygun bir zemini yaratır.


Ekrem Yalçındağ, “İsimsiz”, 2017, Tuval Üzerine Yağlıboya, 150x150cm.
https://www.invaluable.com/auction-lot/ekrem-yalcindag-1964

Ekrem Yalçındağ [1] resmindeki yapılanmanın genelde Doğu kültürü, Bizans ve Osmanlı Sanatı’nın görsel verileriyle ilişkili olduğu söylenir. Ancak bu bağlantıyı doğrudan açığa vuran herhangi bir durumu resim üzerinde tespit etmek olası değildir. Öne çıkarılan geometrik ilişkiler ve düzen kalıpları ile istif ve tekrar mantığı da tam olarak incelendiğinde Yalçındağ’ın aynı oranda Batılı bir duruş sergilediği de iddia edilebilir. Dolayısıyla bu resmin, “geometrik-soyut öngörülerle ve hesaplarla elde edilmiş bir dekor algısı” içinde olmasına karşın; Batılı bir yönelim dahilinde kendiliğinden oluş halinin gereklerine uygun bir şekilde yapılandığı, daha dinamik ve değişken bir görünüme sahip olduğu açıktır.

Aslında Yalçındağ resmi üzerinde oluşan “görsel etkinin Doğulu karakterini belirleyen hususların neler olduğu” sorusuna, biçim dilinin şekilsî niteliğinden çok düzen ve uyumla ilintili kavramlar üzerinden giderek yanıt aramak daha doğru olacaktır. Yalçındağ’ın kullandığı biçimsel dizgeler ve sembolik dilin bağlantıları, Doğulu bir estetik algı ve imgelem üzerinde gelişen bir eylem için uygun bir zemini yaratır.

Yine de, Yalçındağ’ın işlerinde, doğrudan inançla ilgili, iç-huzurunu tesis eden ve/veya geleceğe ilişkin endişeler taşıyan bir anlayışın izlerini tam olarak bulmak mümkün değildir. Bu resim yaklaşımının içerdiği bazı mistik vurguları ayrıştıran ve belirleyici hale getiren uzlaşım içindeki bir iradenin niteliğini anlamak gerekir. Burada gerçekleşen tezyine, söz konusu yaratıcı iradeyle bütünleşen bir iç-huzurunun ya da soyut bir dil üzerinden tartışılan varlık düşüncesinin yön verdiği iddia edilebilecektir belki de… Bu noktada soyut dilde oluşan evrensel nitelik, Ekrem Yalçındağ’ın metni olarak geliştirilen semantik bağlam üzerinden sentez ve temsiliyet koşullarıyla birleşerek resmi yeniden okumanın imkânlarını sunmaktadır.

Yalçındağ’ın bıraktığı kalem izi, kurduğu metnin görsel karakteri ya da sergilenen tekrar ritüeli de, gerek başlangıç gerekse sonuç aşamasında Doğu-Bizans bağlantılı ve İslamî tanım ve kavramlarla buluşturmaz izleyeni. Doğulu karakter yalnızca; sergilenen efor ve ısrarda, nesne ve imgeden bağımsızlaşma düşüncesinde, odaksız bırakılmış bir anlatının denge ve simetri tutkusunda, büyük ölçüde (yine) sergilenen performansın insana iyi gelen saflık ve yoğunluk kalitesinde ortaya çıkar. Ornamentin geometrik değil de algoritmik esaslı bir tekrara dayandırılması, hiyerarşik bir imge kurulumu ve istif düzeninin iptal edilmesi ve kompozisyonun bir oluş esprisi dahilinde (o anda) belirginleştirilmesi ise; Doğulu yapı ve karakteri zaafa uğratan unsurlar olarak hep dikkati çeker. Peşine düşülen ornamentin, mutlak güce, mutlak düzene, uyum ve güzelliğe atıflı ideolojik ve plastik nitelikleri, Yalçındağ’ın resim konseptinin kaynak ve kökenleri için yeterli düzeyde açıklayıcıdır aslında…


[1]  Ekrem Yalçındağ,  (1964), 1985-1989 yılları arasında İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde öğrenim gördü. 1993 yılında aynı üniversitede Resim Anasanat Dalı yüksek lisans programını tamamladı. 1994-1999 yılları arasında Frankfurt, Staedelschule’de Prof. Hermann Nitsch atölyesinde çalıştı. Çalışmalarını İstanbul ve Viyana’da sürdürüyor.