bekir sami çimen: lirizmle buluşan özgün bir söylem

MÜMTAZ SAĞLAM

“Böylece, Bekir Sami Çimen’in dış-dünyaya atıflı kurgusunu somutlayan soyut düzenekler, ilk aşamada yarattığı mesafeli bir algı aralığından psikolojik yönelimli yorum ve anlam olasılıklarını da devreye sokar. Belli ölçüde, bu dingin yapılanış eleştirel bilincin katkısıyla biçimlenmiş bir ruhsal yapıyla buluşturur bizi. Ancak yine de Çimen’de, resim deneyiminde belirginleşen öznel izlenimlerden ve gözleme dayalı dış-dünya referanslarından çok, iç-dünya kodlarından beslenen yaratıcı bir iradenin egemenliğinden bahsedilebilir.


Sanatının temel karakterini soyut ve şematik bir algı zemininde geliştiren Bekir Sami çimen; söz konusu görsel alanı dinamik bir tasarım olgusu halinde bugünlere dek taşıyan bir yaklaşım içindedir. 1970’li yılların ilk yarısında Berlin’de gerçekleşen sanat/tasarım eğitimi sürecinde belirginleşen ve soyut bir düzlemde renk şeritleriyle oluşturulan bu görsel alan, gerçekten de Çimen’in baştan beri tutarlı bir “resim-yüzey” tartışmasının içinde olduğunu gösterir.

Sanatçı son çalışmalarında, yatay bir eksende çeşitlenen soldan sağa yönelen renk şeritleriyle geçişli ve dinamik bir etkiyi farklı kompozisyon olasılıkları ile tartışma eğilimindedir. Merkezde tutulan daha doğrusu resmin tüm plastik sorunu haline gelen bu zengin görsel etki, bitimsiz bir dizi tasarımsal denemenin gerekçesi durumundadır… Ve büyük bir titizlikle ve sabırla oluşturulan her resim kurgusu; sanki yüzeydeki algısal bütünlüğü, ilk aşamada salt-soyut bir kompozisyon niteliğine taşımaktadır. İzleyicinin ancak (ve sadece) kullanılan renklerin temsil değerleriyle ilgili bir kanaldan içeriğe bağımlı bir anlatıma yönelebileceği ortadadır. Bu mantıkla hareket edildiğinde; rengin dış dünyanın simgeleri olarak anlam bulabileceğini, ancak bu derece basit bir ilişkinin (sözgelimi mavinin denizi-gökyüzünü simgelemesi gibi), sahnesi olarak algılanmasının ise Çimen resmini açımlamakta yeterli olmayacağı açıktır. Dolayısıyla resme yön veren kısmî imgesel çağrışımları bir somutluğa ulaştırma düşüncesinden ziyade; ya da rengi, doğrudan bir anlatım aracına çevirmeden önce, bağımsız ve mesafeli bir gözlemle ve daha çok algı psikolojisine yönelen bir sorgulama ile bu resme yaklaşmak gerekir.

Yeniden (kullanılan dilin plastik niteliğini kavrayarak) düşündüğümüzde; çimen’in soyut öngörülü düzeninde, genellikle yatay eksende gelişen yoğunluğu az sayıdaki dikey çizgilerle dengeleyen bir sistemin tayin edici olduğunu kolaylıkla görebiliriz. Burada yoğun leke etkili ve kütlesel oluşuma müdahale eden dikey hareketin; yalın, net ve düz bir-iki çizgi ile ifadelendirildiği özellikle vurgulanmalıdır. İşte bu karşıtlama esaslı denge çabası, tasarımın dinamik karakterini bütünlemektedir. Sistematikleşen bu kurgunun yarattığı buluşma ve çatışma sonucu ortaya çıkan “titreşimli ve geçişli renk alanları”nın ise giderek “ölçülü bir kendiliğindenlik izlenimi” yaratarak resmi lirik bir boyuta sürüklediğini söylemek yanlış olmaz.

Ayrıca Çimen’in “doğa-insan” ilişkilerini indirgeyerek temsilî işlevler yüklediği renk dizgesi ve şerit istifleri; farklı tasarım kaygılarıyla biçimlenen bir dünya görüşünün de ifadesine zemin yaratır. Bu kapsamda giderek “renk” sorunu üzerine düğümlenen anlatı, çimen’in resmindeki içerik yapılanmasını da belirleyecek bir etkiye sahip olmaya başlar… Söz konusu temsilî renk tercihleri, tümel bir biçimde resmi niteleyen soyut yapılanmaya rağmen dış-dünyaya (gündelik hayatın dinamizmi, kentsel doku ya da kirlenen doğa vb.) yönelebilen; tipik manzara kurgusunun öngördüğü uyum ve düzen duygusunun da karşımızda olduğu hissini uyandırır. Hatta; üst üste ve yan yana dizilen renk şeritlerinin saydam ve yarı-saydam ilişkileriyle çeşitlenen yeni ara-katmanlar ve yüzeyler, manzara düşüncesine özgü derinliği anımsatan bir perspektifi geçişli bir dille biçimlemiş gibidir. 

Böylece, Çimen’in dış-dünyaya atıflı kurgusunu somutlayan soyut düzenekler, ilk aşamada yarattığı mesafeli bir algı aralığından psikolojik yönelimli yorum ve anlam olasılıklarını da devreye sokar. Belli ölçüde, bu dingin yapılanış eleştirel bilincin katkısıyla biçimlenmiş bir ruhsal yapıyla buluşturur bizi. Ancak yine de (her dönem ve yaklaşım için geçerli olmak üzere) Çimen’de, resim deneyiminde belirginleşen öznel izlenimlerden ve gözleme dayalı dış-dünya referanslarından çok, iç-dünya kodlarından beslenen yaratıcı bir iradenin egemenliğinden bahsedilebilir.

Örnekse; sözünü ettimiz bakış açısı, boşluğu bir kavram olarak çimen’in resminde temel sorunlardan biri haline getirir. Özellikle resim yüzeyinde yaratılan büyük alanlar; doğrudan doğruya biçimlenen bir boşluk algısını ifade eder. Yoğun ve dinamik renk alanlarını dengeleyen bu karşıtlayıcı, daha geniş ve büyük alanlar hep boşlukla alâkalı görünür. Boşluğu cisimselleştiren az renkli-dokusal daha dingin bir yapılanış burada önceliklidir. Boşluğun görsel dille ifadelendirilmesi sürecinde çimen, bu görsellik düzeniyle çağdaş geometrik ve soyut resmin güncel sorunlarıyla da ilgili görünür. Zaten bu rasyonel algı çeşitlemesi; dinamiğini aldığı Doğu kültürü ile birleşince lirizmle de buluşan farklı ve özgün bir söylem alanı halinde çıkar karşımıza… Bekir Sami Çimen’in vurgularında netleşen farklılık, bu renk tercihleri ve ilişkilerinde ortaya çıkan titreşimlerdedir somutlaşır çoğu kez. Sonuçta “akan zamanı”, bir süreklilik hadisesi bağlamında kavrayan tinsel bir boyut sarar resim atmosferini. Rasyonel biçimleme kendini karşıtlayan bir tinsel değer skalası ile buluşur burada.

Neredeyse soldan sağa ve yatay bir eksende yan yana ve/veya üst üste bindirilen bu zaman kayıtları; soyut düzlemde renkle düğümlenen steril ve net bildirileri üretir aslında. Çünkü herşey bu resimlerde yeteri kadardır. Yani gerektiği ölçüde kullanılmıştır. Ve resim (sanat); salt duygu/coşku ifadesiyle yükümlü bir gösterim esasına dayanmaz burada. Türk Resminde  örneğine az rastlanacak ölçüde sakin ve tüm dinamizmini içselleştiren, düşünce düzeyinde görsel dile dönüştüren bir sanat tavrını buluruz karşımızda.

Sanat yaşamının her döneminde resmi bir “tasarım olgusu” şeklinde kavrayan Bekir Sami Çimen; geliştirdiği ve örneklediği soyut-şematik dille; çağdaş bir algılama noktasında duyarlı bir resim pratiğini ve estetiğini ısrarla savunmaya devam etmektedir.


Metnin İngilizcesi için tıklayınız: https://saglamart.com/bekir-sami-cimen