william kentridge: enkaz, travma ve iz

MÜMTAZ SAĞLAM

William Kentridge; postmemory’ye atıflı resimlerini, aşındırmaya dayalı, silinen görüntüleri yeni bir çizim eylemiyle kaplayan ve bu şekilde ulaşılan benzer yüzeylerin katmanlandığı bir yapılandırma içine sürükler. Bu, açık bir şekilde palimpsest bir durumun ya da dokunun oluştuğunu gösterir. İzlenen görüntü düzlemi, bu katmanlı yapının bir ara kademesidir yalnızca. Palimpsest burada, üst üste yığılma paradigmasının uzağında, farklı bir eksiltme ve ekleme pratiğiyle yüzeyin dönüştüğü artık alan gerçekliğine evrilerek sonuçlanan yöntemsel bir tercih olarak çıkar karşımıza. Üstelik aynı hikâyeyi, mekân ve zamanından bağımsızlaştırmadan katmanlaştırır, derinlikli bir hâle getirir.



Zamanın ister istemez aşındırdığı geçmiş ile bu geçmişe ait izler, William Kentridge’in örneklediği ifade modelinde de görüldüğü gibi, yakıcı bir hatırlama veya anma imgelemiyle yeniden gündeme taşınabilir.[i] Tam da bu noktada, yeni bir durum ve kavram olarak öne çıkarılan post-memory; geride kalan, sorunlu bir geçmişle ilgili olarak, şimdiki zamanda yeni bir tasavvur biçimini başlatma halidir. Bellekle ilişkili yeni bir kavrayışa işaret eden ve bakışa yön veren bu algı değişimi, esasen apartheid sürecinde yaşanan biyopolitik dönüşümün ve dayatılan uzlaşma stratejilerinin gerekçeli bir biçimde sorgulanmasını sağlamaktadır.[ii]

Marianne Hirsch 1997 yılında; bellek sonrası, unutma ve hatırlama gibi konular üzerinde çalışırken, meselenin kuşak farklılığı ve kişisel tarihle olan içkin bağlantısı üzerinde durur ve postmemory’nin normal bellek anlayışından farklılaştığını belirtir. Hirch’in öngörülerini günümüzde yeniden değerlendiren Beschara Karam ise, post-memory’i zamansal ve mekânsal bir sürgün hâli olarak niteler. Burada geride bırakılmış, yok edilmiş, unutulmaya yüz tutmuş bir geçmişin varlığı üzerinde durularak, postmemory’nin esasen bu geçmişi bir hatırlatan tarihselci bir yeniden canlandırma pratiği olabileceğinden bahsedilir.[iii] Anıların, geçmişin sahiplenilmesi ve empati çağrışımı anlamında da zaten pek çok kez belirleyici bir kavram ve durum olarak kullanılmıştır. Hatırlama edimini işler hale getiren bu tür pratikler; Kentridge’in kişisel tarih bağlantısı ve tanıklığı üzerinden işleyen kültürel ve kolektif bir travmanın izlerini takip eden çalışmalarını da hiç kuşkusuz doğrudan içermektedir. Hatırlatma isteği ve empati çağrışımı, Kentrigde’in anlatılarında mevcut bulunan tanıklıklar, belgeler ve görüntüler üzerinden olanaklı kılınmakta; söz konusu travmatik durumla ilgili canlandırma ise, temsil biçimler üzerinden etkili bir şekilde gerçekleştirilmektedir.[iv]

Dolayısıyla bu temsil biçimi, alternatif bir anma söylemi içinde kendini kurmakta ve geliştirmektedir. Kentridge’in görsel anlatı olanaklarının multi-disipliner bir yörüngede çeşitlenerek immersive bir enstalasyona dönüşmesi de bu arayışın bir sonucu olabilir. Kolektif hafıza ile unutma kavramlarının, hatırlama talebi üzerine yapılanarak dolayım kazanması ve özgün bir söylem üretmesi, yeni hikâye ve olay derinliğine ulaşılması bakımından önemlidir. Çoğu kez bağlantısız görünen bu açılım, esasında görsellik üzerinden birbirini bütünleyen bir aura etrafında, gölge biçimlerle akışkan ve melez görüntüler üreterek kendini yenilemeye devam etmektedir.


resim yüzeyinin dönüştüğü artık alan ve palimpsest

Kentrigde’in sanatını karakterize eden zaman ve değişim vurgusu, özellikle animasyonlara dönüşen ve kaotik manzara serilerinden oluşan görüntü düzleminde kolayca duyumsanır. Yıkıma uğrayan ve geçip giden zamana ait mevcut izlerin silinerek yok edilmesi aslında tam da mümkün olan bir şey değildir. Zaten önce resmedilen, sonra silinen ama bir türlü resimde yok edilemeyen de zaten geriye kalan bu izlerdir. Çoğu yerde şiirsel bozum olarak nitelenen bu manipülatif yaklaşım, metruk alanlara ilişkin manzaralar halinde bir çöküş sürecini ve değişim fikrini çatışmalı bir şekilde canlı tutmaktadır. Trajik belirlenim, burada desen tekniğini zenginleştiren mavi ve kırmızı kalem ya da tebeşir müdahaleleriyle netleşmekte ve bir haritalandırma çabası ve canlandırma telaşıyla karşımıza çıkarılmaktadır. Söz gelimi kısa film ya da flipbook mizansenine evrilen yapısıyla devam eden bu hareketin temsil gücü ve yeteneği; aksak ritimli bir görsel alan oluşturmaktadır. Karşılıklı kitap sayfalarına aktarılan ve basit canlandırma teknikleriyle gerçekleştirilen bu tür grotesk sunumlar; aynı zamanda palimpseste dönüşen bir yapısallık içinde, hayalet çizimlerle dolu, geçici ve ürkütücü bir etkiye sahiptir.

Yinelersek eğer, Kentridge; resimlerini, aşındırmaya dayalı, silinen görüntüleri yeni bir çizim eylemiyle kaplayan ve bu şekilde ulaşılan benzer yüzeylerin katmanlandığı stop-motion’a uygun bir yapılandırma içine sürükler. Bu, açık bir şekilde palimpsest bir durumun ya da dokunun oluştuğunu gösterir. İzlenen görüntü düzlemi, bu katmanlı yapının bir ara kademesidir yalnızca. Palimpsest burada, üst üste yığılma paradigmasının uzağında, farklı bir eksiltme ve ekleme pratiğiyle yüzeyin dönüştüğü artık alan gerçekliğine evrilerek sonuçlanan yöntemsel bir tercih olarak çıkar karşımıza. Üstelik aynı hikâyeyi, mekân ve zamanından bağımsızlaştırmadan katmanlaştırır, derinlikli bir hâle getirir.

Sembolik anlamda oluşan bu artık alan; ayrıca, bellek kaydı işlevini gören kitap formu, sözlük ya da ansiklopedi sayfası görseli halinde, üzerine alıp taşıdığı şeyleri de bir kalıntı imasıyla değerlendirir ve  geçmiş zamana kaydeder. Kentridge’in eskitilmiş üretim alanı; parçalı, katmanlı ve kademeli geçişlerle (palimpsest durumu kodlayan) karşılıklı bir uzlaşımı yansıtmaktadır.


bir psiko coğrafyanın koordinatlarını yeniden belirlemek

Kentridge’in farklı yöntem ve tekniklerle dile getirdiği sarsıcı gerçekçilik, aslında tarih-toplum ilişkisinin ürünü olan kolektif belleği deşen derinlikli bir açılıma sahiptir. Aynı zamanda; psikolojik gerekçelerle ilişkili, travmatik izlerin peşine düşen tuhaf görüntüler bu etkiyi güçlendirmektedir. Özellikle manzaralar, üzerine işaretlenmiş işlemlerle bir psikocoğrafyanın koordinatlarını belirler gibidir. Manzaranın bu şekilde bir haritaya dönüşümü, açıkça kişisel tarih izlerini barındıran bellek kayıtlarının zihinlere yeniden kazılmış halini yansıtmak için elverişli bir çözüm olarak görünmektedir.

2000’li yıllarla birlikte doğrudan harita kartonlarını (ya da replikalarını) kullanmaya başlayan sanatçı, anlatılan hikâyeye gerçeklik ve mekân derinliği kazandıran, zamanın akışı hakkında bilgi veren bu büyülü meta-nesneye ayrı bir ilgi duymaktadır. Özellikle geçmişin izlerini barındıran eski haritaların, muğlak olan şeyleri mekânsal bağlam içine çektiğini, varlıklarına yeni anlamlar eklediğini ve inandırıcılıklarını pekiştirdiğini düşünür. Haritayı bir fikir üretme düzlemi olarak kabul eden Kentridge; onu bir coğrafyayı ve tarihini sahiplenmenin etkili bir aracı olarak görmektedir.

Tıpkı harita örneğinde olduğu gibi, imge ve nesne katkılarıyla zenginleşen görüntünün çekiciliğine kapılan Kentridge, kendi çizimlerini sürekli manipüle ederek; aşırı, dinamik ve geçişli bir görselliğine ulaşmakta, her durumda deneysel bir müdahaleye maruz bırakmaktadır. Böylece, desen-resim fikrinin olasılıklarını da bir şekilde geliştiren, ironik bir betimleme ve kaba bir biçimleme üzerinden duyumları harekete geçiren tekinsiz bir görsel alana ulaşmaktadır. Şiddet, korku ve gerilim içeren pek çok hadisenin tuhaf çevrimi olan bu alan, giderek retro kalıntılardan oluşan marjinal görsel bir deneyimi yansıtmaktadır.

Sonuçta; William Kentridge, tarihsel kayıtların içinden çıkan sorgulamalarıyla, karanlık ve sorunlu bir alana ilişkin anlamı, kullanışlı bir görsel dil üzerinden görünür hale getiren önemli bir sanatçıdır. Yapıtları, bir simgesel dili kodlayan göstergeler dizisi olarak çeşitlenmektedir. Çizim yaklaşımını ise tarihsel tipolojinin izdüşümleri olarak geliştirdiği bir gölge oyununa çeviren sanatçı, uzam-zaman ilişkisini başka coğrafyalara sürükleyen deneylerle karşımıza çıkmaktadır. Yenilenen bu tasavvurun unsurları, ideografik[v] bir hadise şeklinde kavranan bir görsellik üzerinden, anonimleşen siluetlerle birleşerek belirsiz bir alanın içine çekilmektedir. Neredeyse Dadacı bir tavır içinde; çelişkiler ve mizâh ile anlamını bulan bir kodlamaya başvuran sanatçının, parçalı ve çok disiplinli melez bir estetiğin görselliğine ve karmaşık düzenine dayalı biçimsel bir dili kavradığı açık bir biçimde ortadadır.[vi]

Kentridge; uygulamakta olduğu melezlik stratejileri uyarınca; otorite fikriyle yüzleşmeye, gözlemci bir ruhun ya da mağdurun tanıklığı üzerinden gücünü alan yeni ve yakıcı hikâyeler anlatmaya devam etmektedir.


Mümtaz Sağlam, Copyright © 2022, Tüm hakları saklıdır. / All Rights Reserved.

[i]  William Kentridge (1955, Johannesburg, Güney Afrika) Apartheid, sömürgecilik, totaliterlik ve bunların kalıcı etkileri konusunda geliştirdiği eleştirel bakış açısıyla tanınan bir sanatçıdır. 1990’lı yıllarda yaptığı çizimlerde anlattığı hikâye uyarınca oluşan her değişikliği fotoğraflayarak inşa ettiği basit kurgulu animasyonlarıyla dikkatleri çekmiştir. Aynı zamanda baskıresim, performans ve heykel gibi üretim ve ifade biçimlerine, multi-medya kombinasyonlarını birleştiren çözümlere ve tekniklere de ilgi duymuştur. Tiyatro ve opera gibi prodüksiyonlarda tasarımcı ve yönetmen olarak görev almıştır. Kentridge’in çalışmaları, büyük oranda yakın tarihi kaydetme düşüncesiyle, geçmişin kalıntılarından beslenen estetik bir duyarlıkla yeniden yapılandırılmış parçalardan oluşan bir kurmaca olarak tanımlanabilir. Görsel alanın bir yapı-söküm pratiğiyle parçalaması ve yeniden düzenlemesi fikri, bu yaklaşımın özünü belirlemektedir. (Ayrıca bkz. https://www.mariangoodman.com/artists/49-william-kentridge/)

[ii]  Apartheid: Güney Afrika Cumhuriyetinde 1948-1994 yılları arasında resmî devlet politikası olarak iktidarda bulunan Ulusal Parti hükûmeti tarafından uygulanan, ekonomik ve sosyal etkileri bugüne dek sürmüş olan, bu doğrultuda çıkartılan yasalarla ırk ayrımcılığını savunan sisteme verilen addır.

[iii]  Bkz. Beschara Karam, “William Kentridge’s Animated Drawings for Protection as a Postmemorial Aesthetic”, de Arte, 2014, https://www.tandfonline.com/loi/rdat20  (Yayın Tarihi: 24 May 2017, Erişim Tarihi: 1 Nisan 2022 )

[iv]  Bkz. Beschara Karam, A.g.k., https://www.tandfonline.com/loi/rdat20  (Yayın Tarihi: 24 May 2017, Erişim Tarihi: 1 Nisan 2022)

[v]  İdeografi: yazıda kelimenin harfleri gösterilmeden doğrudan doğruya fikri ifade eden işaret olarak tanımlanmakta olup kısaca Çince ve Japonca gibi bazı yaşayan dillerdeki veya Antik Mısır dili gibi bazı ölü dillerdeki, harflerin (sesi temsil eden işaretlerin) bulunmadığı yazı sistemlerinde kullanılan, bir sözcüğü veya bir fikri temsil eden grafik semboldür. Bknz. https://tr.wikipedia.org/wiki/İdeografi)

[vi]  Bkz. https://www-musee–lam-fr


William Kentridge ile ilgili diğer yazılar: 1- https://saglamart.com/kentridge-city-deep  2- https://saglamart.com/kentridge-weigh-all-tears 3-https://saglamart.com/kentridge-weigh-all-tears 4- https://saglamart.com/william-kentridge