gülay yaşayanlar: bir “tür ötesine sapma” meselesi

MÜMTAZ SAGLAM

Gülay Yaşayanlar’ın yaklaşımının da adlandırılamaz, açıklanamaz yanının yorumlanabilirliğini düşünerek, olası boşluğunu paylaşma isteğiyle girilen bu çaba sonucunda tıpkı khôra bağlamında benzer sözler üretmek mümkün: Bu yaratıcı eylem de, öncelikle organik bütünlüğü olan; kaynak ve köken bağlantısızlığı içinde kendine bağımsız bir yayılma oluşturmaktadır. Farklı, yeni ve özgün yapılar üretmektedir. Doğrudan bilince-belleğe temas eden aralıklarda biçimlenmekte, kavramsal ve sıra dışı bir yapı anlayışına sahip görünmektedir. 


Gülay Yaşayanlar, “Belirsiz Şeyler”, #56, 2015, Kağıt Üzerine Akrilik Mürekkebi, 70×50 cm. https://saglamartspace.com/gulay


Tahayyül ve Mesafe resimlerinde tam olarak adını koyamadığımız bir varlığa; oluş şekli, gerekçesi, dönüşümü ve anlatımı üzerine pek çok şey söylendi. Tanımlama ve betimleme düzeyinde, düşünsel bağlantıları tespit edilmeye çalışıldı. Kimi yerde bir simge, bir metafor haline getirildiği iddiasıyla, yorumlar pekiştirildi. Daha çok da, birkaç kalıp/prototip üzerine geliştirilen bu kurmacanın bilincin ve belleğin izlerini yansıtan bir taşıyıcı karakter üzerinde duruldu.

Dolayısıyla bu bilinmez ya da tanımlanamaz bütüne; khôra kavramı üzerinden giderek; bilginin, düşüncenin, duygunun sınandığı, kavranılamaz, henüz ve hala tamamlanmamış olanı deneyimleyen göstergeler olarak bakmak yerinde olacaktır. Derrida’nın khôra hakkındaki söylemi, doğal veya meşru bir logos’tan değil; melez, piç hatta yozlaşmış bir usavurumdan beslenmektedir. Yolundan çıkmış usavurumun tür ötesinde bir türe işaret etmek için yapılan bir sapmayla ilişkili olduğu bahsi de oldukça dikkat çekicidir… Derrida aslında khôra‘yı kavram ve durum olarak takdim ederken; burada bir türlü olmayan şeyin, olamazlık sürecini anlatan en olmuş ifadesi ile bizi karşılamaktadır. Geliştirdiği yorumlar, sırrını koruyarak birbirini takip etmekte; anlatılamaz olanın belirsiz türevleri bir bir sıralanmaktadır. [1]

Gülay Yaşayanlar’ın yaklaşımının da adlandırılamaz, açıklanamaz yanının yorumlanabilirliğini düşünerek, olası boşluğunu paylaşma isteğiyle girilen bu çaba sonucunda tıpkı khôra bağlamında benzer sözler üretmek mümkün: Bu yaratıcı eylem de, öncelikle organik bütünlüğü olan; kaynak ve köken bağlantısızlığı içinde kendine bağımsız bir yayılma oluşturmaktadır. Farklı, yeni ve özgün yapılar üretmektedir. Doğrudan bilince-belleğe temas eden aralıklarda biçimlenmekte, kavramsal ve sıradışı bir yapı anlayışına sahip görünmektedir. 

Ayrıca, söz konusu anlatı düzeni; farklı bir tahayyül biçimini, bir türlü adlandıramadığımız muamma içeren kapalı yapılar üzerinden benliği, belleği ve bilinci deşen aşırı (yabansı) bir deneyime dönüşmüş durumdadır. Kullanışlı hale getirdiği imgeler ise, “hiçi taşıyan ve bu hiçin sonsuz yineleme ve sonsuzluk olan bitip tükenmez süreçten kaçmaması için yok edilişi engelleyen” ısrarını simgelemektedir.[2]

Aslında olamayan şey‘e dair belirsizlikler üzerine inşa edilen bu eleştirel yaklaşımda, çıkarım ve tespit düzeyinde tartışmalı pek çok görüş üretildi. Nitekim ortaya konulan şeyin duyumsanır niteliği, söz gelimi queer tahayyül üzerinden yürüyen morfolojik bir okumayla sanki daha çok ön plana çıktı. Bir oyalanma ve orada kalma süreci açıklayabileceğimiz bu yaklaşım da, hiç şüphesiz “şey’in kendisinde; muğlak ve belirsiz ama yoğun iç yapısında kaybolmaya” dönüşmüştür.  


Bkz. Mümtaz Sağlam, Gülay Yaşayanlar / Tahayyül ve Mesafe, Mas Matbaası, Eylül 2015, İstanbul.

[1]  “Khôra, ne duyumlanabilir ne de kavranabilir olandır, üçüncü bir türe aittir.” Bknz. Jacques Derrida, Khôra, Çeviri: Didem Eryar, Kabalcı Yayınları, Şubat 2008, İstanbul, sf. 13-15.

[2]  Maurice Blanchot, Sonsuz Yineleme / Sonradan, Çeviri: S. Rifat Kırkoğlu, Kabalcı Yayınları, İstanbul, 1998, Aralık 1999.

see: https://saglamart.com/gulay-yasayanlar-conceptual-characteristics-of-creative-action