sezer tansuğ: bir duyuş ve düşünüş biçimi olarak sanat eleştirisi

MÜMTAZ SAĞLAM

“Sezer Tansuğ’da belirginleşen bu diyalektik bakış, güncel yönelimleri de kapsayan bir üretim sürecini sistemli bir hale getirme çabası olarak özetlenebilir sanki. Kitap ve makaleleri, alışık olmadığımız ölçüde nitelikli ve özgün yorumlarla yetkinleşen bir bakışa sahiptir. Özellikle 1980’li yılların başından itibaren kaleme aldığı metinlerde sergilediği çağdaş eleştiri bilinciyle, yeni ve evrensel niteliği tartışılmayan üslûp araştırmalarına, sanatçıların gelişim doğrultularına açık destek ve yön veren bir isim olduğu unutulmamalıdır.


Sezer Tansuğ; plastik sanatları ortamımızda çağdaş eleştirinin yetkin örneklerini veren bir isimdir, sanat eleştirisinin bir duyuş ve düşünüş biçimi olarak gelişimine öncülük etmiştir. https://saglamart.com/bes-gercekci-turk-ressami


Sezer Tansuğ; sanat yapıtını, yerel ve ulusal kaynaklarını yitirmeksizin; Doğu ve Batı kültürlerinin karşıtlık durumunu uzlaştıran kavramsal boyutta bir çözümlemeyi dener. Bir sentez çabasıyla özdeş hale gelen bu süreçte, yapıt öncelikli bir okuma için gerekli olan zemini oluşturmaya çalışır. Eleştiride sanat tarihçilerine özgü mesafeli bakışı aşarak, okuru bir yorum kalitesiyle buluşturur. Aynı zamanda metnin içinde gerilim yaratan tespitlerine gelenek ve tarihten gelen sağlam referansları ilişkilendiren bir yöntemi devrede tutarak yeni ve farklı anlamların peşine düşer. Bu tavrıyla; yani, sanatsal üretimin kaynak ve kökenlerini araştırırken, aynı zamanda Türk ve Doğu sanatı ile estetiğinin karakteristik verilerini bir çağdaşlık sorunsalına çevirerek bize yeniden kavratması önemli bir hamledir hiç kuşkusuz. Sözgelimi, Osmanlı minyatürüne bakışımızı değiştiren bu yaklaşım, erken dönem Türk ressamlarında gözlenen tevekküle dayalı algılama üzerinde de yeterince açıklayıcı görünür.

Plastik sanatlar alanında bir düşünce adamı olarak da hep ön planda duran Sezer Tansuğ; zikrettiğimiz sentez iradesi bağlamında, tartışılan sorunları belirleyen kavramlara, duyuş, düşünüş biçimlerine öncelik verir. Tarihçi kimliğiyle bu hareket alanı içerisinde kalarak, yapıt dolayımında  biçimlenen kapsamlı bir hesaplaşmaya yönelir. Yapıtı niteleyen pek çok bulguyu değerlendirir, özgün bir çözümlemeye ulaşmaya çalışır.

Ayrıca, Tansuğ; Türk plastik sanatlarını çağdaşlık tanımı ve kapsamı çerçevesinde bir sistematik yörüngeye oturtmaya çalışır. Minyatürden tuval resmine akan birikimi, sanatta yenilenme çabaları dahilinde ele alarak, Batılılaşma adı verilen bürük ve sürekli bir projenin gelişimi içerisinde, geleneksel üretim tekniklerinin eşliğinde değerlendirilmesi gerektiğini önerir. Bu doğrultuda asker kökenli ressamların bu yenilenmede üstlendikleri rolü tartışır; özellikle de 1914 Kuşağı ve Müstakiller hareketi  üzerinden sanatta ulusal bilincin yerleşmeye başladığı hassas bir dönemin koşullarını etüt ederek, sanatçıların ülke sorunlarına karşı duydukları sempati ya da tepkilerin görsel sonuçlarıyla ilgilenir.

Tansuğ’da belirginleşen bu diyalektik bakış, güncel yönelimleri de kapsayan bir üretim sürecini sistemli bir hale getirme çabası olarak özetlenebilir sanki. Tansuğ’un çalışmaları, alışık olmadığız ölçüde nitelikli ve özgün yorumlarla yetkinleşen bir bakışa sahiptir. Özellikle 1980’li yılların başından itibaren kaleme aldığı metinlerde sergilediği çağdaş eleştiri bilinciyle, yeni ve evrensel niteliği tartışılmayan üslûp araştırmalarına, sanatçıların gelişim doğrultularına açık destek ve yön veren bir isim olduğu unutulmamalıdır.

Sezer Tansuğ; eleştiri metnini, yapısal bütünlüğünü koruyan bir çizgide, güçlü bir anlatımı öngören etkili bir dille, yaratıcı bir karşılaştırma ve çözümleme eylemi olarak görür ve onu özgün boyutlara taşır. Sonuçta; içerik derinliğiyle başkalaşan bu duyarlı eleştirel yaklaşım, dinamik bir akış içinde, klasik sanat tarihçisi bakışını aşan bir üslûp düzeyine ve kaliteye ulaşır.


Sezer Tansuğ / 1930 yılında Erzurum’da doğmuştur. 1942 yılında ailesi ile birlikte İstanbul’a yerleşir. Haydarpaşa Lisesini bitirdikten sonra 1949 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümünde öğrenim gördü. Üç yıl süreyle bu üniversitede asistan olarak çalıştı. Kabul edilmeyen doktora tezini 1961 yılında Şenlikname Düzeni adıyla yayınladı. Askerlik görevini tamamladıktan sonra 1958 yılında sinemayla ilgilenmeye başladı, Bu sürede ilk kısa metrajlı çizgi filmimiz olan Amentü Gemisi Nasıl Yürüdü? adlı filmin çekiminde görev alır. 1960 ile 1975 yılları arasında sanat tarihi uzmanı olarak Ayasofya Müzesinde çalışır. 1964 yılında burslu olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunur. 1971 yılında İstanbul İktisadi Ticari İlimler Akademisi Gazetecilik Yüksek Okulu’nda Sanat Tarihi dersleri vermeye başlar.1977-1979 yılları arasında ise İzmir’de bulunur ve Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Öğretim Görevlisi olarak çalışır. Ardından 1982 yılındaki emekliliğine kadar Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema-TV merkezinde çalışmaya devam eder. Şenlikname Düzeni, Okname, Karşıtı Aramak, Sanata Yaklaşım, Resim Klavuzu, Halil Paşa ve Çağdaş Türk Sanatı adlı kitapları yayınlanan Tansuğ; 1955 yılında başladığı yazarlık serüvenini 1998 yılındaki ölümüne dek devam ettirmiştir.