abidin dino: güçlü bir çizgi sembolizmi

MÜMTAZ SAĞLAM

Abidin Dino’nun görsel diline sinen aykırı ve güce-iktidara karşı direnç içeren eleştirel ve tepkisel tavrı, doğal olarak bu görsel dili dışavurumcu bir niteliği de sürükler. Böylelikle zenginleşen ve çeşitlenen bu resim ve desenler, imgesel ve soyut düzleme taşınan ironiyle biçimlenen güçlü bir çizgi sembolizmiyle dramatik, gerçekçüstücü ve ifadeci bir niteliği barındırır. Zaten Abidin’in çizgi dili, tematik bağlamlara özgü değişim gücünü, insan gözlemiyle alâkalı bir bütünleştirme ayrıcalığından alır. Çizginin bu derecede kesintisiz akışını mümkün kılan ve soyutlanmış bir görsellik hadisesi hâlini alan şey ise, aslında aşkın bir desen performansından ibarettir.



Edebiyat ile resim ilgisini yaşamı boyunca koparmadan canlı tutmasını bilen Abidin Dino, kendini ressam olarak görür.[i] Abidin için Bir Yaşam Öyküsü Denemesi kaleme alan Jean-Pierre Deleage; onun Osmanlı minyatürü ve hat sanatlarının çizgisini sürdüren, gerçeküstücü kaynaklarda onları yeniden canlandıran görsel bir sanatçı olduğunu söyler. Yepyeni bir figüratif anlatım dili yaratan Abidin, Deleage’a göre gerçeküstücülerden alınan bir bilinçaltı estetiği üzerinde hareket etmektedir.[ii]  

Abidin, deseni başlı başına bir sanat dili, bir üretim tarzı olarak benimser. Bu yüzden, pek çok tematik çalışma dizisinde çizgi dilinin görsel olanaklarını kullanır. Desenin; doğrudanlığı, samimi, sürekli ve akışkan görselliğiyle yetinir. Çoğu kez bu pratik görselleştirme imkânını bir günlük tutma alışkanlığı içinde sürekli kılar. Tematik bağlam gereğince, çizgi ve leke eşliğinde bu görsel etkiyi resimsel düzeye ve bütüne çeker. Böylece daha etkili, dinamik karşıtlıklar içeren ifadeci bir gerilim ve gerçekçilik etkisi tesis edilir. Zaten; Abidin’in resim dünyası; malzeme olarak kâğıt ve mürekkepten oluşur. Teknik tercihlerinin kökeninde büyük oranda hat sanatına ve Uzakdoğu’nun hattı andıran siyah-beyaz resimleri duyduğu yakın ilgi yatar. O yüzden rengi sadece gerekli olduğu hallerde kullanır.


türler ve teknikler arasında gezinen parçalı bir bütünlük

Abidin; desenlerine, gerçek ve gerçek ötesini bir arada duyumsatan, estetik gücünü geleneksel olana bağlayan bir çıkarım olarak bakar. Dahası; desenlerini bu bağlamda gizemli, tutkulu, dinamik ve soyut bir görsellik üzerinden Doğulu kavrayışla buluşturur. Sözgelimi El çizimlerini; parmakları birbirine dolanmış soyut ve parçalı birleşimleri, erotik duyumsamalarıyla mizâh dolayımında görünür kılar. El’i fetiş hâline getirerek ikonik bir tasvir unsuru olarak çeşitlemesi, gizil/simgesel bir temsilin öznesi (yani kendisi) getirmesi hiç de şaşırtıcı değildir. Bu yüzden, el sözcüğü ve formu, artık Abidin’le özdeş gibidir. Yani (artık) el, saplantılı bir tutku nesnesidir. Abidin bu çizimlerin, onu yansıtan birer portre olduğundan ısrarla söz eder. Dahası, Edgü’nün deyimiyle Eller’de seyreden gözün içinde kaybolup gittiği gerçekle düş karışımı bir evreni bulur.[iii]

Abidin’in sanatı, çizgi-desen türü ya da meselesi üzerinden tanımlanabilir. Örnekse; bu dile olan güçlü ve özel bağınını dile getirdiği ve leke etkileriyle zenginleştirdiği İşkence Resimleri’nde, otoriter yönetimin insanlık dışı davranışlarına maruz kalan insanları anlatır. Siyasi görüşleri nedeniyle sakıncalı hâle gelen, iki kez sürgüne gönderilen Abidin’in ülkeden ayrılma nedeni de zaten işkence ve hapis vaad eden bu karanlıktan kurtulma çabasıdır. İşkence Resimleri, acıyı kendi bedeninde hisseden Abidin’in evrensel bir çığlığına dönüşmüştür.[iv] Benzer şekilde Acının Resimleri’nde, bu kez yine bir ıstırap sürecindeki çaresizliğini, içine düştüğü ruhsal gerilimi, maruz kaldığı yoğun acıyı ve ölüm duyumsamasını anlatır.[v] Hayata bakışını niteleyen kara mizâhla yoğrulmuş bu hastane günceleri de etkili bir desen dizisidir.

Her zaman temaya uygun dil arayışı içinde olan Abidin, özetle belirtmek gerekirse Eller’de soyut, simgesel ve arındırılmış çizgisel bir dili, İşkenceciler’de siyah-beyaz kontrastını ve çizgi lirizmiyle bağdaştıran lekeci bir tavrı; Kuvâyi Milliye Destanı resimlemelerinde çok çizgili yoğun ve dekoratif anlatımcı bir dili, Çiçekler’de ise lekenin akıcı, soyut ve kozmik niteliğini aramış ve bulmuştur. Ayrıca manzara yorumlarında, Uzun Yürüyüş ile Antibes Resimleri/Pencereler ve Açılar’da indirgenmiş soyut geometrik form-leke tercihleriyle yapılanan bir plastiği, uygun gelecek bir dil seçeneği olarak yine keşfetmiş ve uygulamıştır. Bu resimler aslında; Güney Fransa görüntülerinin renk ve kitle etkilerine indirgendiği bir mekânı ve zamanı dengeleme pratiğidir. Burada, figürden arınmaya çabasının neden olduğu gerilimle kurulan bir kütle-manzara varsayımı, güçlü düzenlemelere dönüşmekte gecikmez. Bu parçalı-lekeli manzara yorumlamaları; sarı ve kahverengi ağırlıklı bu uzaysal alan düzenlemeleri, açıkça modeline öteleyen, betimleme ilişkisini minimalize eden ve Abidin’in düş gücünün alanına girerek tamamlanan bir tasavvurdur.

Bu arada çok bilinen ve payşaşılan Çiçekler serisi de; kan ağlayan ve doğada var olmayan bir Abidin yaratısı olarak nitelenir.[vi] Dolayısıyla bu imgeler, çiçek resmi olmaktan öte, çiçekten edinilen düşünüş resimleridir. Çiçekler, Abidin’in belki de çizgiyi ötelediği leke etkileriyle yetindiği önemli bir dizidir. Arka plana yerleşen yatay leke düzeni, üstüne ya da önüne aldığı isimsiz bir çiçek motifine adanmış bir silüeti taşımaktadır burada. Tipik bir vazoda çiçek imgesini çağrıştıran bu görüntü, aynı oranda mekanik, metalik, soyut ve simgesel bir düzenlemedir. Söz konusu çiçekler kimliksizdir. Güzel olmaları da bu ortamda olası değildir. Adana’da sürgün günlerinde gözlemlediği dingin coğrafyanın, Çukurova’yı süsleyen ve yeniden yaratan turuncu ve mor çiçeklerin dokusunun, yıllar sonra bu diziye yansıdığı, tasviri belirleyen temel dinamik olduğu bellidir.[vii] Çiçekler’de duyumsanan kozmik atmosfer, Abidin’in Çernobil faciasıyla ilgili dizi resimleriyle ve işkence resimleriyle bir duygu bağı içinde gibidir. Sentezlenen bu görsellik, Anadolu’nun yoksulluğu ve doğasıyla katlanan tümüyle düş ürünü olan bir lirizmi yansıtır. Bu çiçekler, doğa gözlemini ya da keşfini tamamlayan, sosyal ve siyasal gerçekliğin bütünlediği muhayyel bir armaya çoktan dönüşmüştür.  

Abidin Dino’nun görsel diline sinen aykırı ve güce-iktidara karşı direnç içeren eleştirel ve tepkisel tavrı, doğal olarak bu görsel dili dışavurumcu bir niteliği de sürükler. Böylelikle zenginleşen ve çeşitlenen bu resim ve desenler, imgesel ve soyut düzleme taşınan ironiyle biçimlenen güçlü bir çizgi sembolizmiyle dramatik, gerçekçüstücü ve ifadeci bir niteliği barındırır. Zaten Abidin’in çizgi dili, tematik bağlamlara özgü değişim gücünü, insan gözlemiyle alâkalı bir bütünleştirme ayrıcalığından alır. Çizginin bu derecede kesintisiz akışını mümkün kılan ve soyutlanmış bir görsellik hadisesi hâlini alan şey ise, aslında aşkın bir desen performansından ibarettir.


mistik bir duyumsama, gerçeküstücü bir imgelem: abidin dino

Abidin’in sanat yaklaşımı üzerine yapılacak bir araştırma, mevcut yayınların ne kadar yetersiz ve az sayıda olduğunu gösterecektir. Sanatçının hayat hikâyesine, yazılarına gösterilen ilgi, ne yazık ki birçoğu ikon düzeyine evrilen desen ve resimlerinden esirgenmiş gibidir. Abidin hiç kuşku yok ki, karmaşık ve dağınık görünen bir üretim dünyası içindedir. Ama bu durum, resim ve desenlerinin kültürel bağlantılarının zenginliğiyle, edebî zevki ve tercihlerinin çokluğu ve çeşitliliğiyle ilgili olabilir.[viii]

Büyük bölümü sürgünde geçen bir hayatın ve sanat üretimin parçalı ve yoğun ritmine, plastik potansiyeli, gücü ve farklılığı bağlamında mutlaka bakılması gerekir. Abidin’in siyasal tavrıyla iç içe yürüyen sanat pratiğini, yarattığı karmaşık ama nitelikli bütünü değerlendirmek, bir süreklilik içinde ortaya çıkan görsel çeşitliliği anlamlandırabilmek neredeyse bir zorunluluktur. Bu kapsamda Abidin ile ilgili sergi ve yayın çalışmaları içinde olan Ferit Edgü’yü, aynı şekilde kırk yılı bulan duyarlı ve sorumlu galericilik yaklaşımı için Galeri Nev’i takdir etmek gerekir.[ix]

Bugünden geriye doğru baktığımızda Abidin’in sanatında; pek çok dizinin birbirine bağlandığı gelenekle, duygu, düşünce ve inançla ilişkili verilerin belirginleştirdiği bir dil geliştirme çabası ve Doğulu referanslara dayalı bir ifade-söylem arayışı karşımıza çıkar.[x] Aynı oranda bu dili, Batılı düşünce sistematiğiyle, ideolojik göndermelerle güncelleyen bir içerik oluşturma kararlılığı ile desteklediği görülür. Ayrıca Abidin’in bu yaklaşımı, mistik bir duyumsamayla ve imgelemle pekişmekte, gerçeküstücü ve simgesel bakımdan zenginleşmektedir. Dolayısıyla Abidin’in çizim-resimleme yaklaşımı, mevcut çalışma konusunun niteliğiyle buluşan bir dönüşüm, dil zenginliği olarak görebileceğimiz bir değişim kapasitesine sahip bulunduğunu açıkça göstermektedir.


Mümtaz Sağlam, Copyright © 2022, Tüm hakları saklıdır. / All Rights Reserved

Ayrıca Bakınız: https://saglamart.com/selim-turan-bir-savrulma-seruveni

[i]       Abidin Dino (1913-1993) İstanbul’da doğdu. Ailesi aynı yıl Cenevre’ye, 1920’de de Paris’e yerleşti ve 1925’te İstanbul’a döndü. Robert Kolej’de iki yıl devam ettiği eğitimini yarıda bırakarak resme ve karikatüre yöneldi. Akademik bir eğitim görmeden resim çalışmalarına devam etti, karikatür ve yazıları çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlandı. 1933’te d Grubu’nun kurucuları arasında yer aldı. Sovyet yönetmen Sergey Yutkevich’in davetiyle 1934’te Leningrad’a giderek Lenfilm stüdyolarında çalıştı. 1937’de Paris’e yerleşti ve Tristan Tzara, Pablo Picasso, Gertrude Stein, Jean Cocteau ve André Malraux’yla dostluklar kurdu. Librettosu Stein’a ait Faustus Lights the Lights operasının set ve kostümlerini tasarladı. 1938’de Türkiye’ye dönerek Yeniler Grubu’nun kurucuları arasında yer aldı. 1939’da New York Dünya Sergisi’ndeki Türk pavyonlarının düzenlenmesinde görevlendirildi. 1940’ta siyasi nedenlerle Adana’ya sürüldü. 1944’te yazdığı tiyatro oyunu Kel yasaklandı. 1952’de yine Paris’e yerleşti. 1966’da Londra’daki FIFA Dünya Kupası’nı konu alan Goal! adlı belgeseli çekti. Paris’e yerleştikten sonra Türkiye’deki ilk sergisi 1969’da Galeri Bir’de açıldı. 1979’da UNAP (Fransız Plastik Sanatlar Birliği) onursal başkanlığına seçildi. Dino, ressam kimliğinin yanı sıra illüstrasyon, karikatür, seramik, heykel ve film alanlarında da üretken bir sanatçı olmuş, sanat ve politika konularında pek çok makalesi de yayımlanmıştır. [https://www.sakipsabancimuzesi.org/sanatci/346]

[ii]      Jean-Pierre Deleage; Abidin Dino ya da Kanatlanan El / Bir Yaşamöyküsü Denemesi, Çeviren: Samih Rifat, I. Basım, Ekim 2007, İstanbul, sf.113-114.

[iii]      Ferit Edgü, Abidin, Sel Yayıncılık, Genişletilmiş III. Basım, Şubat 2015, İstanbul. sf. 131.

[iv]      Abidin Dino, İşkence/Torture, Metin: Ali Artun, Türkiye İnsan Hakları Vakfı Yayınları, Ankara 1994.

[v]      1967 yılında yaşadığı böbrek rahatsızlığı nedeniyle ameliyat olan Abidin Dino, hastane günlerini günce formatında hem yazmış hem de Acıyı Çizmek adıyla resimlemiştir. İlk kez Paris’te sergilenen Acıyı Çizmek serisi, 1988 yılında Ada Yayınları tarafından kitap olarak yayınlanmıştır.[v] Abidin çizimlerini acı tutanakları olarak nitelerken, Edgü bu trajik beyan dolayımında biraz da bu resimlerde bir tür hafiflik, yokluğun simgesi olan beyazlık varlığın simgesi olarak da siyah ile kendini ince alaya, yaşamını ve hastalığını hafife alan bir alaysama bulur.

[vi]      Bkz. Abidin Dino, “Doksan Çiçek Dokunsan Çiçek” Kişisel Sergi, Vakko Sanat galerisi, 1977, Ankara.

[vii]      Jean-Pierre Deleage; Y.a.g.k., sf.75.

[viii]     Edgü’nün Abidin’e karşı gösterdiği ilgi, sanki bir sıkı bir dostluktan öte, çok yönlü üretimin yarattığı yakın takip isteği ve yaşanmışlıklardan kaynaklanır. Bu bir çeşit ona ulaşma, onu daha yakından tanıma ve anlama isteği ile de ilişkili olabilir. Edgü, Abidin ile geçen yıllarında, muhtelif nedenlerle yazdığı metinleri bir tanıkların belgesi olarak 2003 yılında bir araya getirir. Ölümünün onuncu yılına denk gelen bu tarihte, Abidin’in sürgünde yaşayan, sıla özlemi çeken yanına vurgu yapar öncelikle. Ressam ve yazar kimliğinin izlediği tema, hep bir sıla özlemi meselesidir sanki ona göre.

Bkz. Ferit Edgü, Abidin, Sel Yayıncılık, Genişletilmiş III. Basım, Şubat 2015, İstanbul.

[ix]      Galeri Nev kurulduğu 2 Mayıs 1984 tarihinde ilk sergisini Abidin Dino ile gerçekleştirir. Bu sergiler geçen yıllarda devam eder. Bu arada düzenlenen sergilerle eşzamanlı olarak, sanatçının dizi ve dönemlerini tanıtan kataloglar da yayınlanır. Böylece Abidin’e ait gizemli görsel ifade süreçlerinin bir rehberi olarak bu önemli çalışmalar, güvenle Abidin’e yaklaşmayı, anlamayı mümkün kılmaktadır. Galeri Nev 2003 yılında Abidin’in 100. doğum yıl dönümünde 100 desen içeren bir kitap ve sergi hazırlamıştır. [https://galerinev.art/tr]

Bkz. Deniz Artun, “Nev’i Şahsına Münhasır Bir Tarihçe: Abidin Dino ile Galeri Nev’in İlişkisi, Sanat Dünyamız, Sayı: 133, Mart-Nisan 2013, sf. 27-36.

[x]      Açıkça ve her zaman görülebileceği üzere Abidin’in görsel kayıtları, çizgi-leke organizasyonuyla yinelenmiş ve istiflenmiş sıradışı ve gerçek dinamizmle ifade edilmiş çözümlerle doludur. Deleage; bunu Abidin’in Osmanlı minyatürlerine olan yakın ilgisine bağlar. Aşamalı kavramsal derinlik, figür/nesne gruplarını istifleme ve eşzamanlı kavrayış, bu betimlemelerinde Abidin’e referans teşkil etmiş olabilir.

Bkz. Jean-Pierre Deleage; Y.a.g.k., sf.96.