nejad ve kent tasavvurları

MÜMTAZ SAĞLAM 

Nejad’ın kentsel imgelerle kurduğu zihinsel temas, yeni bir resim oluşturma olasılığının ön koşulu gibidir. Tam da bu yüzden; Nejad’ın resimlerindeki çok parçalı dinamizmi ve geçişli renk alanlarının oluşturduğu derinlik ve boşluk etkisini, organik ya da geometrik plan ayrımları hâlinde beliren mekân duyumsamasını bir kente, sokak ve cadde görünümüne kolayca bağlamak mümkündür. Bu saptama aslında, duygusal ve düşsel bir kent tasavvuru ile salt soyuta evrilmiş bir dil ve ifade aşkınlığının karşısında olduğumuzu gösterir. Zaten bağlantısızlık ve imge belirsizliği içinde tamamlanan pek çok resme, bu düşünceyi açık eden deneysel bir çalışma olarak bakılabilir. 



Nejad’da öne çıkan seyahat tutkusu; sanki, kısıtlı alan ve koşulları terk etme isteğiyle alâkalı olup, yer-mekân değişimiyle elde edilen bir özgürleşmeyi hedeflemektedir. Sanat üretimini pekiştiren esaslı bir ruhsal dinamiktir. Mekânın hükmettiği yörüngede, bir tahakküm alanı kurma ve onu aşmanın mücadelesini vermektedir açıkça… Resim pratiği, bir kendini arama ve bulma ya da hissetme adına yaşanan özgürleştirici bir eyleme dönüşmüştür. Bir tür yolundan sapma, normal ve sıradan yaşamın koşullarını aşma girişimi gibidir.

Nejad’ın duygusal kişiliği; Paris’te, çevresiyle güçlü referanslar üzerinden kurduğu iletişimi zamanla sorunlu hâle getirir. [1] Resimlerindeki nesnesizleşme, büyük oranda gerçeklikten kopmuş bu durumu anlatır. Dahası, basit ve engellerden arınmış sade bir hayata duyulan özlemi içtenlikle ifade eder. O yüzden de, Nejad’ın sanatında bir içsel gösteren hâlinde sıklıkla beliren kent imgelemi; gönüllü bir yer değişikliği istemini yansıtırken, bir içe kapanışın ürünü olan peyzajlara evrilir. Dolayısıyla kent gerçekliğine imgesel karşılıklar üreten ve kısa bir temas aralığında gözlemlerini resme dönüştüren Nejad’ın tasavvurları, salt bu nedenle, psikolojik gerekçelerle boyutlanan bir kavrayış derinliğine sahiptir. Önce yakın yerlerden başlayan, sonra Avrupa ve Amerika’dan Orta Doğu’ya, Orta Asya bozkırlarına ve Çin’e uzanan geniş bir coğrafyada, aslında duygulu ve coşkulu olduğu kadar hüzünle yoğrulan gözlemlerini de yansıtır. Bitmeyen bir özgürlük arayışına dönüşen bu süreç, sanki bir kaçış serüvenini anlatan hikâyelerle doludur. 


gergin bir resim öngörüsü [2]

Seyahat tutkusu, hiç kuşkusuz Nejad için, kendini bağımsız hissedebilmenin bir imkânıdır. Kent resimlerinin bu derece etkili ve güçlü yorumlar halinde belirmesinin nedeni aslında büyük oranda budur. Marsilya, Chartres, Marsilya, Venedik, Toledo, Madrid, Roma, Varşova, Bağdat, Kahire, Londra, Semerkand, Buhara ve New York’ta gerçekleşen bu duyumsamanın farklılığı, değişim arzusunun içsel ve derin katmanlı bir karşılığı olarak aynı zamanda estetik bir kaliteye, bütünlüklü bir etkiye sahiptir. Nejad, resimsel eylemin içinde kalarak ve tam motivasyonla çalışmakta, içsel düzlemde gerçekleşen düşünce ve akış/dışavurum olasılığını azami düzeye çekmektedir. Nejad’ın kent resimleri; duygusal ve zihinsel süreçler hâlinde beliren; mümkünse ruhsal bütünleşmeyi yansıtan, bilinçdışının karşılığını aradığı biçimsel verilerle donatılmış bir durumdadır. Bu kapsamda erken tarihli (1947) bir kent tasviri olarak karşımıza çıkan Venedik, kenti simgeleyen mimari unsurlarla yüzey, yapı ve doku gibi hususlar bağlamında yaşanan bir ayrışma ve bağımsız betimleme çabasının belirtilerini içerir. [3] Ve bir bakış mesafesinde kalan Nejad burada soyut bir peyzaj düşüncesine yakınlaşmayı dener. O yüzden zihinlere yerleşmiş bir kente ilişkin imgeleri çağrıştıracak fırça hareketleri ve lekeler yüzeyde fazlasıyla mevcuttur. Yine de Venedik, Nejad’ın renk alanı dinamizmi ya da gerilimi üzerine yapılandırdığı genel soyutlama anlayışının ötesinde biçimlenmiştir. Ancak renk alanları içinde bağımsız ve titreşimli bir ritimle sağladığı bir aradalık; burada görsel etkinin varlığına ve sürekliliğine işaret etmektedir. Aynı yıl tamamladığı Ayasofya adlı iç mekân resmi de dikkat edilirse, bu parçalı dağılımın ve terk edilmeye çalışılan referans netliğinin önemli bir başka örneğidir. [4]




Sanatçının yine 1947 yılında resimlediği Cennet adlı triptik kompozisyon da yine bir kente hasredilen son derecede etkili bir çalışmadır. İmzasının yanına Floransa ibaresini yazan Nejad, sağ ve sol kanatta bağlantısız görünen iki soyut kompozisyonu, ortadaki büyük panoda kuşbakışı çizilmiş kent haritasını andırır bir düzenlemeyle birlikte takdim eder. [5] Deneysel farklılıklar içindeki bu sunumu, harita-resim prensibi ya da görselliğini, bir soyutlama pratiğiyle ufalanmış parça birimleri kentsel alan dokusu ve gerçekliğiyle buluşturan özel bir çalışma olarak değerlendirmek yerinde olur. Özellikle orta kısımda beliren yazı+resim uygulaması, açık bir katmanlı biçimler oluşturma ve tezyin telaşıyla tamamlanır. Dolayısıyla Nejad, aşırılaşan boyama performansını, tasarımsal endişelerle disipline etmekte gibidir. Dahası, biçimsel dağılımı kontrol altına almak için belirgin taşıyıcı hatlar geliştirmekte, çizgi-renk dengesi içinde yeni bir düzen-ızgara öngörüsüne ulaşmaktadır. Zaten Nejad’ın resmini karakterize eden tüm duygusal, aşırı ve akışkan ifadelendirme, soyut-somut algının kesiştiği bir aşamada, referanslarını gizleyen uyumlu-ritmik ve dinamik bir görselliği hedefler. Ve Nejad, bu gergin biçimleme düzleminde saydam, titreşimli, birim biçimleri ve renk alanlarının eşzamanlı hareketini ve sürekliliğini plastik bir bütünlük içinde ustaca tesis etmektedir. Cennet’in bol referanslı bir harita estetiğiyle ifadelendirilmesi de, bu kente (Floransa) verilen ayrıcalıklı önemi ve kentle yaşanan coşkulu bütünleşmeyi anlatabilmek içindir. Cennet, süreklilik içindeki kesintili çizgi dinamizmine vurgu yapan heybetli bir duygu, doku ve ritim analizidir bu yüzden… 

Bu süreçte, 1947-1949 yılları arasında Nejad’ın kentsel temalı bir yerleşimle ve kent dokusuyla alâkalı resimlerinde sıklıkla ziyaret ettiği Chartres kenti büyük ayrıcalık taşır. [6] Paris’in kuzeyinde yakın bir yerleşim olan Chartres’ı, giderek daha soyut bir algıyla kentsel olan arasında yakaladığı estetik dil ayrıcalığını pekiştirdiği bir gözlem alanı hâline getirir. Erken dönem Paris yıllarında bir çizgi ve tasarım olgusuyla, renk ve biçim unsurlarını özdeş kılan bütüncül ve şiddetli yeni soyut mekânsal bir durumlar elde etme çabası, Chartres’e atıflı çok sayıda resimde yaşanır. Görsel referansların Doğulu ve Batılı kökenlerini buluşturan, sentezleyen sonuçların, soyut mekânsal düzenlemeler halinde canlı, akışkan ve asimetrik ama dengeli düzenlemeler hâlinde belirmesi de yine bu resimlerde açıkça gözlenir.

Sözgelimi, 1947 tarihli Chartres adlı panoramik görüntüde okunur bir imge bulmak zordur. Çizgi-renk karmaşası, çizginin süreklilik içinde oluşturduğu alanlarda yerçekimsiz ve düzensiz bir yığılıma neden olur. 1949 tarihli bir diğer Chartres adlı çeşitlemede de keza, biçimler yönsüz ve dikine gelişen çizgisel hatların ritmik düzeninde yan yana sıralanır. 1949 tarihli olan başka bir versiyonda ise, soyut ve basit bir ev-bina sıralı düzeni dışında, kentsel aidiyeti temsil eden hele herhangi bir imge ya da belirti içermediği görülür. Soyut resim yapılanması, kent imgesine odaklı bir uzaklaşma içinde düzlemsi ve boyutsuz yapılarla, renkli alan ilişkisinin dengeli çözümünü bir bakış disiplin içine alarak görmemizi sağlamaktadır burada.

1951 yılında gerçekleştirdiği İspanya gezisinin görsel notları üzerine yatay bir kompozisyon olarak tertiplenen Madrid adlı resim, üç renkle kurulan alan gerilimiyle ve özellikle de kırmızı rengin yüzeyi istilâ eden etkisiyle dikkati çeker. [7] Neredeyse mimari bir disipline bağlı kalınarak düzenlenen bu resim, parçalı renk alanı dinamizmini disipline etme hikâyesiyle kente dair genel gözlemini bütünleştirir. Bu tür resimlerde simgesel yapı-imge referansına ihtiyaç duymayan Nejad, kendi Madrid tasavvuruyla başbaşadır. Yani, zihninde beliren soyut dinamik bir kent imgesinin peşindedir. Ve bu resimde görsel bir ipucu dahi barındırmayan soyut bir iddia, tez ya da katılık söz konusudur. Duygusal yaklaşımıyla beliren renk tercihleri burada yerini ciddi bir biçimde öne çıkarılan yüzey tasarımı tartışmasına bırakmaktadır. Büyük oranda ışık ve renk etkilerinin yapısal renk alanlarının bir anlık tespitiyle yakalanmış bir ayrıntı-ritim kesinliğini ifade etmektedir. Nihayetinde Madrid, tıpkı Varşova ve Manhattan N.Y. gibi Nejad’ın sanat kavrayışı ve kapasitesini dorukta ifade ettiği bir düzleme karşılık gelmektedir. 

Bu arada, Nejad’ın 1959 tarihli Varşova adlı iki ayrı kompozisyonu, son derecede basit kurgularıyla parçalı ev-bina imgelerinin yalnızlığına ve ilişkisizliğine adanmış gibidir. [8] Neredeyse temel plastik öngörülerle yetinilen bu iki çalışma, Nejad’ın duygusal bir arayış sonucu buluştuğu bir Doğu Avrupa kentiyle arasında beliren ilişkisizliği ifşa eder. [9] Kent topografisine, bu denli orantısız bir indirgemeyle ağır ve hüzünlü bir psikolojik boyut eklenmiş, sanki yaşanan ayrışmanın işaretleri fazlasıyla  resimlere yüklenmiştir. Bu bağlamda son derece etkili, güçlü ve aykırı bir gösterim hâline gelen bu iki resim, mütevazı kuruluşlarıyla aşkınlaşan soyutlama eylemi arasında adeta kıvranmaktadır.


Mümtaz Sağlam, Copyright © 2024 / All Rights Reserved.

Ayrıca Bakınız: https://saglamart.com/nejad-lirik-bir-duyumsama

NOTLAR

[1] Nejad Melih Devrim (1923 İstanbul – 1995 Nowy-Sacz / Polonya) / Annesi ressam Fahrelnissa Zeid’in teşvikiyle erken yaşta resimle ilgilenmeye başlamıştır. 1941 yılında Güzel Sanatlar Akademisi Leopold Lévy Atölyesi’ne giren sanatçı, Yeniler Grubu hareketi içinde yer alır. 1946 yılında gittiği Paris’te, Paris Okulu bünyesinde lirik-soyut estetiğin uygulayıcılarından biri olarak önemli sergilere katılır. Resimlerinde mekânı ve ritmi sürekli bir sorun olarak algılayan Nejad, sanat yaşamının her döneminde yerel, kültürel bağlantılarına açık göndermelerde bulunur. Başta Bizans mimarisine yönelik atıflarıyla dikkati çeker. Aynı şekilde, İstanbul’un sunduğu geniş kültürel miras, mozaikler, seramikler, vitraylar sanatçının mekan kavrayışıyla ilişkili, yalınlaştırılmış, indirgenmiş ama etkileri yoğun kaynaklar halindedir. Ayrıca bakınız: [https://www.galerinevistanbul.com/tr/artists/46-nejad-devrim/biography/]

[2] Nejad’ın sanat tavrına yönelik “işlek, çizgisel, şehvetli ve gergin” söcüklerinden oluşan bu niteleme Lydia Harambourg’a aittir. Bknz. Lydia Harambourg, Nejad (Katalog-Kitap), Galeri Nev Yayını, Editör: Haldun Dostoğlu, Metinler: Haldun Dostoğlu, Maria Devrim, Lydia Harambourg, Ferit Edgü, Jacques Lassaigne, Weronika Devrim ve Necmi Sönmez, İstanbul, Ağustos 2001.

[3] Nejad, Venedik, 1947, Tuval Üzerine Yağlıboya, 32×70 cm. (Maria Devrim Koleksiyonu)

[5] Bknz. Nejad, Ayasofya, 1947, Tuval Üzerine Yağlıboya, 72×57 cm. (santralistanbul Koleksiyonu) Ayasofya iç mekânı, bu denli farklı bir algıyla üslûpla belki de daha önce anlatılmamıştı. Görkemli iç boşluğa bağlı olarak ifade edilen uhrevi alan tasviri, alan geçişlerine bağlı bir bakış farklılığının marjinal konumunu hemen belirgin kılar.

[5] Nejad, Cennet, 1947, Tuval Üzerine Yağlıboya, Triptik, 61×92 cm. (Maria Devrim Koleksiyonu)

[6] Nejad Paris’te yaşadığı ilk yıllarda Chartres kentine çok sayıda ziyaret gerçekleştirir. Sanatının salt soyuta yöneldiği bu süreçte, kent temalı ilk çalışmaları ve çok sayıda isimsiz çalışmayı bu kentte gerçekleştirir. Bknz. Nejad, Chartres, 1947, Tuval Üzerine Yağlıboya, 112×60 cm. (Maria Devrim Koleksiyonu), Nejad, Chartres, 1947, Tuval Üzerine Yağlıboya, 72×60 cm. (Cemal Şener Koleksiyonu), Nejad, Chartres, 1949, Tuval Üzerine Yağlıboya, 54×65,50 cm. (TC Merkez Bankası Sanat Koleksiyonu)

[7] Nejad, Madrid, 1951, Tuval Üzerine Yağlıboya, 40×80 cm. (Pascale-Cüneyt Genç Koleksiyonu), Ayrıca bakınız: Nejad, Toledo, 1951, Tuval Üzerine Yağlıboya, 40×79,5 cm. (Maria Devrim Koleksiyonu)

[8] Nejad, Varşova, 1959, Tuval Üzerine Yağlıboya, 60×73 cm. (Milyo Sabuncu Koleksiyonu). Ayrıca Bakınız: Nejad, Varşova, 1959-60, Tuval Üzerine Yağlıboya, 27×35 cm. ve Nejad, Elveda Varşova, 1961, Tuval Üzerine Yağlıboya, 92×135 cm. (Özel Koleksiyon)

[9] Nejad 1960 yılında bir yıl süreyle Varşova’da yaşar, aynı yıl resim anlayışında radikal izler bırakan Orta Asya ve Moskova gezilerine çıkar.