namık ismail: sahipsizliğe mahkûm çıplak bir beden

MÜMTAZ SAĞLAM

Namık İsmail’in; mevcut hâliyle, düpedüz izleyiciyi sarsan bu kompozisyonun, Türkiye’de gelişen plastik sanatlar ortamının tanık olduğu en radikal çıplak yorumlarından biri olduğu kesindir. Dolayısıyla Yatan Çıplak, öncelikle kadın bedenini, erotizmi sunmaya kararlı bir beden tasavvuru halinde yapılandırmıştır ve bu resim, sanki başkaca bir şeyi içermemektedir. Bir seansta çözümlenmiş görünen, isabetli bir kütle belirlenimiyle güç kazanmış, mütevazı bir atölye pratiği olmaktan çıkan gösterişli beden bir tasvirine dönüşmüştür.


Namık İsmail, Yatan Çıplak, 1925?, Mukavva Üzerine Yağlıboya, 78×63 cm. (İzmir Devlet Resim ve Heykel Müzesi ve Galerisi Koleksiyonu / https://muzeler.org/tc-kultur-bakanligi-resim-ve-heykel-muzesi–837490)

Namık İsmail’in[i] çıplak figür kompozisyonlarında, tensel duyumu önceleyen bir yaklaşım söz konusudur. Dönemin estetik algısına egemen olan izlenimci pratiğin kısmen dışında kalan bu biçimci ve dışavurumcu yaklaşım, hiç kuşkusuz resmin plastik bütünlüğünü hedefleyen bir iç-disiplinin ürünüdür. Işık etkilerinin dinamik ve serbest bir fırça tekniğiyle ustalıklı bir şekilde takibiyle şekillenmektedir ve figürün yapısını ve hareketini ifade etmede son derecede başarılıdır.

Bu kapsamda; esaslı bir doğaçlamanın ürünü olarak görünen ünlü Yatan Çıplak adlı kompozisyonun, anatomik kaygıların ötesine geçen bir duyarlıkla belirginleşen ve doğrudan erotik duyumsamaya neden olan bir kapasitesinden bahsetmek gerekir. [ii] Burada, bu dinamik fırça performansının ürünü olan, resmin genel bütünlüğünden sıyrılarak kendini gösterme ısrarı içinde olan bir çıplak beden imgesi, gösterişli bir şekilde tam karşımızda durmaktadır. Kendini değil de bedenini sunarak apaçık erotizme bulanan bir model, yüzü gizlenmiş hâliyle bir mesafe yaratarak izlenmeyi talep etmektedir.[iii] Böylece, cüretli bir duruşu betimleyen imge, bir erotik duyumsamaya evrilmekte; izleyicinin haz beklentilerine karşılık gelen öznel bir tasavvurun gerilimli ve gizemli nesnesi haline gelmektedir.[iv]

Aslında bu kompozisyonda, çok sıradan bir şekilde gösterilmeye çalışılan şey; algı alışkanlıklarımızı zorlayacak düzeyde bir gösterimle çıplak bedene sinen cinselliğin doğrudan sunumudur. Neredeyse Origin of the World’u çağrıştıran bu resim, şaşırtıcı gerçekliğini perdeleyen suskunluğuna rağmen, verilen pozdaki cüret ve davetle izleyeni tahrik etmeye son derecede hazırdır. Model ve pozu arasında gözlenen, çekinme ve cüret etme arasında kıvranan duygu durumu, cisimselleşen gövdenin azametiyle müstehcen etkiyi iyice pekiştirmektedir. Mahrum bırakıldığımız portre; sahipsizliğe mahkûm bedeni bir torso heybetiyle ortada bırakmaktadır.

Yinelersek; Namık İsmail, ortak erotik beklentilere karşılık gelen bu kompozisyonu aracılığıyla çıplaklığı alışık olmadığımız ölçüde sıradanlaştırma eğiliminde gibidir. Belki de bir model etüdü-deneyimi bağlamında öncelikle bir tuş ve leke organizasyonuyla ilişkili görsel sorunların çözümüyle uğraşmaktadır. İyi bir icrayla ulaşılacak olan mükemmel görsellik ya da sonuç  önemlidir burada. Bu nedenle, çıplak figürün pozundan güç kazanan ero-psişik etkinin/boyutun, bir hedef ya da sonuç olarak baştan devrede olup olmadığını bilmek gerekir.

Ancak; mevcut hâliyle, düpedüz izleyiciyi sarsan bu kompozisyonun, Türkiye’de gelişen plastik sanatlar ortamının tanık olduğu en radikal çıplak yorumlarından biri olduğu kesindir. Dolayısıyla Yatan Çıplak, öncelikle kadın bedenini, erotizmi sunmaya kararlı bir beden tasavvuru halinde yapılandırmıştır. Bir seansta çözümlenmiş görünen, isabetli bir kütle belirlenimiyle güç kazanmış, mütevazı bir atölye pratiği olmaktan çıkarak gösterişli beden bir tasvirine dönüşmüştür.


[i]       Namık İsmail (1890-1935), 1914 Kuşağı ressamlarındandır. Özellikle figüratif kompozisyonlarını Yeni Türkiye’nin değişim hamleleriyle paralel değerlendirmek gerekir. İsmail, özellikle Almanya’dan sirayet eden dışavurumcu yorum ve renk anlayışıyla özgün bir tavır geliştirir. Fırça hareketlerini ışığı ve formu aynı anda belirleyen bir güce kavuşturur. Kuşak arkadaşlarına göre daha az renk kullanır. Koyu ve kahverengi tonların hâkimiyeti söz konusudur. Büyük kısmı Eski Türkçe imzalı olan resimlerinde savaş sonrası gittiği Almanya’da Max Liebermann ve Lovis Corinth’in atölyelerinde çalışma fırsatını yakalar. İsmail’in çok fark edilir bir şekilde teknik gelişimi burada gerçekleşir. Bu süreç, ayrıca sanatçının politik ve kültürel bilincinin de biçimlenmesini sağlar. Sosyalist hareketin Türkiye’deki çalışmalarına destek olur. Toplumcu kaygılarla kaleme aldığı yazı ve çevirileri bulunmaktadır. 1927 yılında, Sanayi-i Nefise Mektebi müdürlüğü görevine getirilmiştir. (Bknz. Aykut Gürçağlar, “Namık İsmail / Ressam ve ilk Güzel Sanatlar Akademisi Müdürü”,Antikdekor, Sayı: 122, Ocak 2011, sf.112-120. – Namık İsmail, Hazırlayan: Zeynep Rona, Yapı Kredi Yayınları, Aralık 1992 İstanbul. – İ. Safa Günay, Büyük Türk Sanatkarı Namık İsmail, Borok Matbaası, 1937, İstanbul.)

[ii]      Namık İsmail, Yatan Çıplak, 1925?, Mukavva Üzerine Yağlıboya, 78×63 cm. (İzmir Devlet Resim ve Heykel Müzesi ve Galerisi Koleksiyonu). Bu resim, pek çok kaynakta farklı tarihlerle ilişkilendirilmektedir.

[iii]      Mehmet Ergüven 1988 yılında kaleme aldığı bir denemesinde, İsmail’in çıplağa yaklaşım biçimini ele alarak, aynı dönemde üretilen Mahmut Cûda’ya ait bir başka çıplakla kıyaslar. Bkz.Mehmet Ergüven, Sırdaş Görüntüler, Yapı Kredi Yayınları, 1995, İstanbul.

[iv]      Örnekse, Lucien Arkas Koleksiyonu’nda bulunan 1932 tarihli Hicap adlı kompozisyon, iddialı ve özenli kuruluşuyla İsmail’in çıplakları arasında önemli bir ayrıcalığa sahip olup, yine etkili bir beden etüdü sunar. Kollarıyla yüzünü kapatan, oturan çıplak model resmine verilen Hicap adı, bir bakıma, modelin pozuyla oluşan gerilimli ero-psişik bir durumu dengeleyen bir isimlendirme gibidir. İsmail burada, merkezde tuttuğu figür/bedenle yetinmez, modeli çevreleyen iç-mekânı detaylandırır. Sol arka kısma yerleştirdiği bir ayna ile farklı ve alışık olmadığımız bir yansıma elde ederek ikinci bir derinlik alanı ve etkisinin peşinde kompozisyonu zenginleştirmeyi dener.