gilbert & george: saplantılı ve anti-elitist bir bakış

GÜLAY YAŞAYANLAR

Gilbert & George’un son çalışmalarını kuşatan ve yeni-modern zamanları imleyen korku, kaygı, huzursuzluk ve gerginliğin neden olduğu yabancılaştırıcı etkiler; kaçınılmaz bi̇r şeki̇lde kolektif kimliğe yönelik tehditleri arttıran ya da mevcut travmaları tetikleyen simgesel bir imgelemi dayatmaktadır. Dahası; eşitsizlik ve şiddet gibi hususlara vurgu yaparak güvencesiz yaşam alanlarını sunan bu imgelem ve sıradan insanı merkeze alan bu yabancılaştırıcı söylem; toplumsal ve ruhsal bir erozyonun baskın hâle getirdiği bir körleşme durumuna da karşılık gelmektedir. Neredeyse her resimde yinelenen meş’um bedenlere ait ikonik parçaların etrafa saçılmasının bir nedeni de, aslında yaşanan kolektif çöküş psikolojisinin, tutkulu bir arzunun egemenliğe rağmen bir ölüm beklentisini belirginleştirmesidir. 



Sanat hayatlarının başından bu yana çalışmalarında kendi bedenlerini kullanan Gilbert & George; cinsellik, ırk, din, ahlâk, kent ve para gibi kavramları tartışmaya açan aykırı bir sanat yaklaşımının münzevi/ikonik özneleri durumundadır. Ontololojik gerekçelerle bir alt-üst oluş psikolojisine yaslanan bu sanat tavrını ve yarattığı fantastik dünyayı gözleyen her deneysel okuma girişimi ise, her şeyden önce ilginç ve heyecan verici bir deneyimdir. 


nihilist bir yapı ve düzen anlayışı 

Gilbert & George’un postmodern ve avangard olarak nitelenen sanat yaklaşımı, görüntülenen nesne ve varlıklarla, arzulanan birer figür-imge olmaktan çıkarak grotesk ve gerçeküstücü hatta katartik etki sağlayan imajlarla bütünleşmiş durumdadır. Burada kullanılan sıra dışı imge ve formlar, insan ruhuna yönelik bir saldırının unsurları olarak netleşmekte ve izleyenleri bu tuhaf imgelem karşısında hareketsiz bir konumda bırakmaktadır. 

Öte yandan Gilbert & George’un bu tuhaf imgelemi ve yabancılaştırıcı söylemi, travmaları yücelten bir yaklaşımla devasa imgelere dönüşmekte, çok parçalı yapısıyla negatif hazlara atıflı içselleştirilmiş toplumsal acıları rahatsız edici bir şekilde yansıtmaktadır. Esasen bu imgelem, resim yüzeylerinde dolanan ve birer atık hâline indirgenmiş siluetler, bedenler, portreler, meyve ve bitki görüntülerinin cinsel çağrışımları üzerinden  özgürlüğüne kavuşmaktadır. Özellikle bir cinsellik imgesi ya da bir gizlenme alanına dönüşen bitkiler, kolektif bilinçdışının nelerden ibaret olduğunu, tutkulu ve aynı zamanda saldırgan bir tavırla ifşa etmektedir. 

Dolayısıyla Gilbert & George’un paranoya ve mazoşizm sınırlarında dolaşan incelikli ve ustaca kurulmuş işleri, yaşadıkları dünyayı ve rehin alınmış öteki yaşamları da anlatan saplantılı bir bakıştan gücünü alır. Adeta korku ve gerilim hikâyelerini andıran birbirine eklemlenmiş bu foto-kolajlar; zamanın ruhuyla alâkalı yeni psişik durumları; fantazmagorik senaryolara sahne olan karanlık alanları ve baş döndürücü bir boşluğu karşımıza çıkarır. 

Söz konusu çok parçalı düzenlemeler, ayrıca dijital teknolojiyle yapılan müdahalelerle herkes için sanat mottosunu öne çıkararak ulaşılabilir olmayı hedefler. Bu amaçla, kışkırtıcı bir yığına dönüştürülen devasa boyutlu fotografik görüntüler, aslında iki ayrı sanatçı kimliğin parçalı ve karmaşık dünyasını gözler önüne serer. Uygulanan parçalı kare birimler, çerçevelediği görüntünün bütüne dair olandan daha fazla şey içermesine neden olur. Böylelikle tüm fotoğrafın fetişizminin, daha yakın kılınan bir teşhirle görünür hâle geldiği, kimliklerin ise abartılı ve aykırı yönleriyle daha detaylı bir şekilde ifade edildiği açıktır. 


deformasyona odaklı bir fantezi

Gilbert & George’un son dönem çalışmalarını kuşatan ve yeni-modern zamanları imleyen korku, kaygı, huzursuzluk ve gerginliğin neden olduğu yabancılaştırıcı etkiler; kaçınılmaz bi̇r şeki̇lde kolektif kimliğe yönelik tehditleri arttıran ya da mevcut travmaları tetikleyen simgesel bir imgelemi dayatmaktadır. Dahası; eşitsizlik ve şiddet gibi hususlara vurgu yaparak güvencesiz yaşam alanlarını sunan bu imgelem ve sıradan insanı merkeze alan bu yabancılaştırıcı söylem; toplumsal ve ruhsal bir erozyonun baskın hâle getirdiği bir körleşme durumuna da karşılık gelmektedir. Neredeyse her resimde yinelenen meş’um bedenlere ait ikonik parçaların etrafa saçılmasının bir nedeni de, aslında yaşanan kolektif çöküş psikolojisinin, tutkulu bir arzunun egemenliğe rağmen bir ölüm beklentisini belirginleştirmesidir. 

Dolayısıyla burada sonsuza dek ayakta kalacak bir yaşam felsefesinin adeta ölümsüzlük rüyasını gerçekleştiren nihilist bir yapı ve düzen anlayışı ile karşı karşıyayız. Yaşanan her ruhsal karmaşa ya da dağılma, Gilbert & George’un hezeyanlarını su yüzüne çıkarmakta; seks, hırs, umutsuzluk, ölüm, para ve din gibi meseleler psikolojik ve felsefî bağlamda anlamını yitirmekte, parçalanan bir yorumla şeylerin kurgusu yerinden edilmektedir.    

Gilbert & George; saplantılı ve anti-elitist bir perspektifin baskın olduğu resimlerinde mistik, ironik ve melankolik bir dil geliştiren kutsanmış birer kahraman olarak, yeni hikâyeler yaratmaya devam etmektedir. 


Gülay Yaşayanlar, Copyright © 2023 / All Rights Reserved.

Ayrıca Bakınız: https://saglamart.com/the-paradisical-pictures

Gilbert & George (Gilbert Proesch – d. 1943, San Martin de Tor, İtalya) ve (George Passmore – d. 1942, Plymouth, Birleşik Krallık) 1967’de Saint Martin’s School of Art’da tanıştılar. O tarihten bu yana birlikte  yaşadılar ve çalıştılar. Bir süre ünlü The Singing Sculpture adlı performanslarını elleri ve yüzleri renkli metalik tozlarla kaplı bir şekilde Londra sokaklarında gerçekleştirdiler. Ardından fotoğraf tekniklerini kullanarak oluşturdukları büyük boyutlu kolaj düzenlemeleriyle sanatlarını daha geniş kitlelere yaydılar. Londra’nın hareketli bir göçmen ve işçi sınıfı mahallesi olan Doğu Yakasında yaşamayı tercih ettiler. Atölyelerini burada kurarak bölgenin toplumsal ve siyasal koşullarında ortaya çıkan yaşantıyı yakından gözlediler, yerel kültürü sıra dışı bir görsellikle yansıttılar. Bakınız. https://www.lehmannmaupin.com/artists/gilbert-george/biography