rachel whiteread: poltergeist ve döppelganger  / marazi bir hiçliğe ağıt

GÜLAY YAŞAYANLAR

“Bu iki anıt kulübe, türlü paranoyaları belleğinde saklı tutarak; kimlik, yer, mekân, aidiyet ve otorite tartışmalarının ya da çıplak hayata dair mutabık kalınan bir ilişkiler ağının merkezine oturmaktadır. Tamir edilmesi imkânsız, hafızasını yitirmiş ve çürümeye terkedilmiş birer organizma (hayalet) gibi, kendi psikolojik yüküyle baş etmek durumunda kalan rahatsız edici birer bilinçaltı formudur. Dahası, her ikisi de; zaaflardan ve ruhsal kayıplardan hareketle, insana özgü hassasiyetlere hitap eden arızalı bir görsellik içindedir.



Rachel Whiteread, Internal Objects

Rachel Whiteread; Döppelganger, 2020-21, Karışık Teknik Uygulama, (boyanmış çam, meşe ve kayın ağacı, oluklu sac levha), 380x445x450 cm. https://www.studiointernational.com/index.php/rachel-whiteread-interview-i-am-a-magpie-i-play-around-with-things-gagosian-gallery-london


İngiliz sanatçı Rachel Whiteread’ın [1], geçtiğimiz aylarda Londra Gagosian Gallery’de gerçekleştirdiği Internal Objects adlı sergi, buluntu malzemenin dönüşüm olanaklarından hareketle kurulan duygusal ortamıyla tüm dikkatleri üzerine çekti. [2] Önceki işlerinde daha çok geleneksel malzeme ve tekniklerle çalışan, aldığı negatif kalıplarla farklı bir psiko-sosyal gerçeklik etkisinin peşinde görünen sanatçı; son sergisinde ise hatıraları, tarihsel ve travmatik olguları, mimari pratiklerle birlikte daha düzensiz ve kırılgan bir şekilde ifade eden eleştirel bir zihin mekânı yarattı. Whiteread burada, fakir malzemelerle kurduğu iç dünya düzeniyle, psişik bir duyarlığa yaslanan kırık hikâyelerin üç boyutlu temsilini gerçekleştirdi.

Sergi; aslında, gergin ve huzursuz bir yaşamdan geriye kalan güncel göndermelere sahip işlerin yarattığı etkiyle marazi bir hiçliğe yakılmış ağıt olarak nitelenebilir. Bu tespite aracılık eden; buluntu malzemeyle üretilmiş ve beyazla boyanmış Poltergeist [3] ve Döppelganger [4] adlı iki baraka ise, ayrıntılı bir şekilde dramatize edilen harap hallerinin lirizmiyle sergide öne çıkar. İzleyeni yoğun bir ruhsal etki altına alan bu iki düzenleme, sanki bir fırtınaya yenik düşerek tahrip olmuş metruk mekânlara özgü kehanetlerle doludur.


poltergeist ve döppelgenger / metanetle yaratılan gerçeküstücü iki düzensizlik anıtı

Poltergeist ve Döppelganger; sanatçının bilinçdışına dair ifşaatlarıyla ya da kırılgan hayata dair bildirimlerle yüklü kamusal bir alan anıtı gibidir. Adeta bir afet görünümünü andıran bu barakalarda Rachel Whiteread, hatıraların yansıdığı çarpıcı ve yoğun bir tahayyülün içindedir. Bu yüzden de, parçalanmış yüzeyler arasındaki derinlikte sıkışan anlamlar üzerinden işleyen bu tahayyülün, metanetle yaratılan gerçeküstücü iki anıt olarak karşımızda durduğunu söylemek yanlış olmaz.

Bu iki anıt kulübe, türlü paranoyaları belleğinde saklı tutarak; kimlik, yer, mekân, aidiyet ve otorite tartışmalarının ya da çıplak hayata dair mutabık kalınan bir ilişkiler ağının merkezine oturmaktadır. Tamir edilmesi imkânsız, hafızasını yitirmiş ve çürümeye terkedilmiş birer organizma (hayalet) gibi, kendi psikolojik yüküyle baş etmek durumunda kalan rahatsız edici birer bilinçaltı formudur. Dahası, her ikisi de; zaaflardan ve ruhsal kayıplardan hareketle, insana özgü hassasiyetlere hitap eden arızalı bir görsellik içindedir.

Yaşamdan sıyrılmış, beyhude bir melankoliye atıflı bu iki beyaz barınak, bir yandan gerçeklik algımızı sarsarken, öte yandan tuhaf bir trajedi karşısına da itelemektedir bizi. Ayakta kalma ile yok olma arasındaki mesafeyi baskılayarak, izleyeni endişeli bir tuhaf gerilimin içine dahil etmektedir.

Kasvetli bir rüya sahnesini de andıran bu yapılar, bir yıkıntı estetiğiyle başetme çabasıyla biçimlenir kuşkusuz. Ama esasta, yaşamsal izlerin silindiği ve hatta bilinmeyen distopik bir zamanın tezahürüne dönüşen, kurmaca ile gerçeklik arasındaki saplantılı yolda yaşanan gerilimlerin keşfine yönelik mekânsal bir deneyimdir. Ve sanki, bu duyumsama ve üretim çabası; adlandırılamayan yeni-romantik savrulmanın da bir beyanıdır. Bir yokluk ahengi yakalayan, mecazen ölüme adanmış bir manifesto gibidir. Özetle; Rachel Whiteread’in zorlukla ayakta duran sessizlik içindeki bu hasarlı beyaz simulatif barakalarının; eksik olana vurgu yapan bir mahrumiyet ve mahremiyet temsiliyle kayıp zamanlara uzanan birer umutsuzluk yapıtı olduklarına dair hiç şüphe yoktur.



beyaz boya ile sıvanan sırlar

İhmal edilmiş tutku ve hazları boşluğa saçan, kaygı yüklü bu tekinsiz mekânların ısrarlı bir şekilde beyazla sıvanması, onları duygusal uyaranlara karşı daha kapalı, soğuk ve mesafeli kılar. Açıkça burada, taşlaşmış bir sıkıntıya tekabül eden, geri döndürülemez anlara, tarihsel suçlara, baskılanmış hayatlara ve yürürlükte olan eşitsizlik algoritmasına karşı estetik ideoloji üzerinden gerçekleşen bir yüzleşme söz konusudur. İç nesneler dinamiğinde gizlenen duyguların şekilsiz kalıbına evrilen Poltergeist ve Döppelganger, dokunma duygusunu silen, dondurulmuş bir şimdiki zaman tasavvurudur o yüzden… Yeni modern zamanlara özgü ruhsal bir kasırganın yarattığı evrensel bir kara anlatıdır ya da… Yeni kaos düzeninde, ötekine dair duyumsamalara ve kaybolan, istismara uğrayan tüm bilinçdışı mekanizmalara atıflı kafkaesk bir enkazdır.

Varoluşun sırlarla örülü kurulumuna dönüşen bu enstalatif yapılar, hassas bileşenlerden oluşmuş bir psiko-menzildir aslında. Rachel Whiteread, aynı zamanda bir hikâye anlatıcısı olarak travmatik sırlarını bu barınaklarda saklı tutmakta ama onları beyaza boyayarak ifşasını engellemektedir. Yine de; işe yaramakla yıkılmak arasındaki bir gerilimi yansıtan bu sahnelerde, sanki terapiye muhtaç bir bilincin zaman boşluklarını el yordamıyla yoklayarak; birbirine tutturma, parçaları yapıştırma, tamir etme ihtiyacı tüm şiddetiyle hissedilir. Kırılgan şeylere, içkinleşen nesnelere duyulan bu tuhaf ilgi, bu donmuş tasavvur üzerinden bir istisna hâli olarak günümüz kaos düzenine bariz göndermelerde bulunur.


çürümüş kolektif ruhun kayıp parçaları

Internal Objects’de aslında; sanatçının düşünsel deneyimi ve baskılanmış duyguları, sıradan nesneler aracılığıyla ortaya dökülmektedir. Burada geçici olarak inşa edilen bu barakalar ise, geçmişten şimdiye uzanan duygu kalıntılarına ve birikintilerine karşılık gelmektedir. Kirlerinden arınmış, yaşam izi olmayan bu iki (hayalet) barınak, hırpalanmış ruhsal bir yapıya mahsus kurgusuyla gizemli bir boşluğu içinde barındırmaktadır. Rachel Whiteread’in bu iki hasarlı-düzensizlik metaforuyla kurduğu çatışmalı ilişki, gerçeğin ve sıkışan gizli anların sorgulandığı bir ihlal serüvenine de kapı aralamaktadır. Bu bağlamda Poltergeist ve Döppelganger ile bulguladığı şey, bir şimdiki zaman uyarısına dönüşen ve kendi duyumsama deneyimleri üzerinden netleşen hümanist/eleştirel bir teşhirin önceliği olmaktadır. Çünkü; alter egonun hayaletimsi bir sunağıdır artık bu görüntü… Ya da pandeminin bıraktığı izlerin güncellenmiş, tedirgin edici, huzursuz evidir.

Poltergeist ve Döppelganger; gerçek anlamından sıyrılmış ve kabuk değiştirmiş kurgularıyla, sert ama o ölçüde duyarlı bir şekilde girişilen özdeşleşmenin yarattığı bir enerjiyle bizi sarsmaya devam etmektedir. Bu durum, dağılan benliğin aslında ayakta kalması adına harcanan, hasarlı yerleri onarma ve içe göçen bilinçdışını yeniden canlandırma gücüne ve çabasına doğrudan işaret etmektedir. Zira yeni dönemin sinizm ve muğlaklığa atıflı, dağınık ve narsisist karakteri; sürdürülebilir dünya düzenini zorlaştırmaktadır. O yüzden sanatçının androposen çağının zor olan temsili paradigmaları ve ilişkisel ağları içinde (küresel iklim krizleri, göç ve ırkçılığa kadar) güçlü bir özne olarak bu alana dahil olması, üretilen (hayalet) işlerin sahiciliğini bir kat daha arttırmaktadır.


Copyright © Gülay Yasayanlar 2021, All rights reserved.

[1]    Rachel Whiteread (1963), 1993 yılında Turner Ödülü’nü kazanan ilk kadın sanatçıdır. 1997 yılında Royal Academy’de düzenlenen Sensation sergisinde yer alan Genç İngiliz Sanatçıları’ndan biridir. Whiteread’in çalışmaları, ağırlıklı olarak sıradan ev içi nesnelerden alınmış negatif kalıplardan oluşur. Ev, oda ve binalara ait iç ve dış alanların kalıplarını çıkarır, mimari ayrıntılarıyla ilgilenir. Bu kalıpların “yılların izini ve kalıntılarını” taşıdığını ileri sürer. Esasta yapı parçalarının içkinliğine ve dinamik görselliğine odaklanmaktadır. (Bknz. https://en.wikipedia.org/wiki/Rachel_Whiteread)

[2]    Bkz. Rachel Whiteread, Internal Objects, 12 Nisan – 6 Haziran 2021, Gagosian Gallery, 20 Grosvenor Hill, Londra.

[3]   Rachel Whiteread, Poltergeist, 2020, Karışık Teknik Uygulama (boyanmış çam, meşe ve kayın ağacı, oluklu sac levha), 305x280x380 cm.

[4]   Rachel Whiteread, Döppelganger, 2020-21, Karışık Teknik Uygulama, (boyanmış çam, meşe ve kayın ağacı, oluklu sac levha), 380x445x450 cm.