georg baselitz: benzersiz ve tamamen bireysel*

MÜMTAZ SAĞLAM

Baselitz son dönemde, görüntünün baskıresim ve transfer teknikleri ile elde edilen ilkelsi niteliğini kullanan bir aktarım sürekliliği içindedir. Yere serilmiş tuvallerin yüzey ve doku karakterini şablonlar ve bezler kullanarak, kaydırma ve sıyırma ile dokusal etkisini peşinen tespit eden sanatçı; kendiliğindenliğe bağlı gerilimli ve kısıtlı görsel alanı yukarıdan kontrol ederek onu resimsel hedeflerine taşıyan müdahalelerde tamamlamaktadır. Bu şekilde haritalandırılmış bir alana dönüşen yüzey, deneysel manipülasyonlara daha açık bir hâle getirilmektedir. 



Georg Baselitz, Displaced Persons/Yerinden Edilenler, 2020, Oil, dispersion adhesive, and nylon stockings on canvas / Tuval üzerine yağlıboya ve yapıştırılmış naylon çoraplar, 195×310 cm. [https://gagosian.com/exhibitions/2021/georg-baselitz-springtime/]

Georg Baselitz, özellikle 1980’li yıllardan bu yana basit ve dolayımsız konu tercihleriyle hareket eder. [1] Çoğalan resim dizileri, her koşulda ihlâlci bir duyarlığa ve grotesk bir biçimlemeye öncelik verir. Dışavurumcu sanat geleneğini yeni bir algılama düzeyine ulaştıran bu yaklaşım; parçalı ve çarpıtılmış figürleri içeren baş aşağı asılmış tuvalleriyle biçimsel referansları sarsar, kararlı ve muhalif tavrıyla tüm dikkatleri üzerine çeker. 

Baselitz; aslında, resimleri ters çevirme eylemiyle geleneksel bağlantıların ötesinde kendine yer aralayan, mevcut resim algısını kıran ya da genişleten bir anlayış içindedir. Yenilikçi bir resim yapma ya da sunma yöntemi keşfederek, kendine alan genişliği yaratır. Resmin yapısını soyut ve düzlemsi kılan, anlık ve kendiliğinden oluşumlara bağlayan bu gelişme, radikal bir algılama önerisi sunmakta, çalışmalarına aykırılık ve sıradışılık kazandırmaktadır. Bu durum ayrıca, Baselitz‘in sanatında özgün ifade ve soyutlama olanaklarına ve biçimsel deneylere odaklanmasını sağlamaktadır. Bu şekilde ulaştığı söylem; zaten, dışavurumcu niteliğini her zaman koruyan, üslûp geçişlerine izin veren karma bir dil ve anlatıma doğru evrilmiştir. Hiç kuşkusuz ki resmi baş aşağı asma eylemi; resmi yapma, ona bakma ve onu anlama süreçlerini değiştiren radikal uygulamadır.


negatif biçimlerle ve aykırı anlamlarla buluşma deneyimi

Baştan beri Georg Baselitz; tahripkâr bir tarzla ve cüretle girişilen bir biçim bozma hareketiyle, tepkisel, ironik ve mutlak görselliğe adanmış sıra dışı bir ikonografik düzeni oluşturmayı ister. Tam da bu nedenle, modernizmin gelişim sürekliliğini sekteye uğratan, mevcut algılamalardan kopan ve daha çok gelecek zamanın gelişmeleriyle bağlantılı görünen bir farklılık ve yenilik arayışı içindedir. 2000’li yıllara ulaşan süreçte, kültürel ya da duygusal kopuşlarla ilişkili negatif bir duyumsama üzerinden aykırı anlamlarla buluşan bir durum söz konusudur. Bütünlüklü bir plastik boyut hâlinde izleyeni karşılayan bu tuhaf yaklaşım, yarattığı mesafe ile basit ve soyut figür-nesne simgeselliği içinde kendi kuruluşunu sorunlaştırmakta gecikmez. Ve, anlatımcı niteliğini neredeyse iptal eden bir kopukluk hâli içine girerek; donuk, kasvetli ve rahatsız edici bir görselliği kutsamaya başlar. Bu doğrultuda, değişim sürekliliği içinde kalmaya çalıştığı, figüratif örüntü geliştirme gibi bir yeniliğin peşinde olduğu görülür. Baskıresim teknikleri ve imge transferiyle çeşitlediği figür örüntülerini, işlevsel çizgilerle tamamlayan; düz, düzensiz ve bulanık görüntüler elde eden duygusal bir tavır içindedir. 

Bu arada, Baselitz’in sanat yaşamının tüm evrelerinde etkin olan desen-çizgi tutkusu ise, biçimleme serüveninin belirgin ve işlevsel bir görsel unsuru olarak karşımızdadır. Genel bağlamda bir yıkıntı estetiği nitelemesi ile açıklanabilen ve resmi zenginleştiren ayrıntılı ve duyarlı vurgular hâlâ desen yordamıyla gerçekleştirilmektedir. Doğrudan kağıt üzerine fırça dokunuşlarıyla toparlayıcı ve sınırlayıcı hareketlerle oluşturduğu desenler, çizgisel bir bütünlükleriyle epikleşen bir söylemi karakterize etmektedir. 

Georg Baselitz’in çalışmaları aslında baştan bu yana, yenilikçi bir karşı hamle ilkesi üzerinde kurgulanmış gibidir. Özellikle son sergilerinde büyük ve heybetli yüzeylere taşınan görüntü, yenilenmiş bir tavır ve düşüncenin ürünü olarak enerjik bir tasavvur hâlinde karşımıza çıkarılmaktadır. Bu şekilde sanatçı, aşırılaşan yüzey-boyut görselliğiyle ve köklü değişim olasılıklarıyla biçimlenen ve kendiliğinden beliren içerik-anlam ilişkilerini, figüratif örüntüler üzerinden yansıtmayı denemektedir. O yüzden bu enerjik üretim, her değişim hamlesinde genelde soyutlanmış çizgi ve leke düzenlemeleriyle distorsiyona uğratılmış anıtsal etkili figür düzenlemelerine yer vermektedir. Deformasyon katılığı içinde ve karanlık zeminde kalan yadsıma eğilimli bir soyutlama tarzının da sonucu olan bu figürasyonu, melankolik veya distopik tasavvurla ulaşılan kişisel tarih, ortak hafıza ve tahayyül içerisinde anlam derinliği kazanan bir görünüm olarak nitelemek mümkündür. Burada gerçekleşen soyutlama, özellikle Frank Auerbach, Willem de Kooning ve Jackson Pollock’a gibi sanatçılara yönelik güçlü atıflarla serbest bir düzeye ulaşır. Manipülasyona meyilli parçalı bir figür-form diyalektiğinin ürünü olan, geç döneme özgü duygusallıkla ve gerçekçi bir bakışla ağırlaşan ve boşlukta uçuşan (ölü) bedenlerin hâlâ baş aşağı sunulduğu görmek ise yeterince ilginçtir. 

Kolayca görüleceği üzere Baselitz, belirli sürelerde tematik bir alan-çerçeve içinde, yoğun bir üretimin içinde kalmaktadır. Son dönemde, görüntünün baskıresim ve transfer teknikleri ile elde edilen ilkelsi niteliğini kullanan bir aktarım sürekliliği içindedir. Yere serilmiş tuvallerin yüzey ve doku karakterini şablonlar ve bezler kullanarak, kaydırma ve sıyırma ile dokusal etkisini peşinen tespit eden sanatçı; kendiliğindenliğe bağlı gerilimli ve kısıtlı görsel alanı yukarıdan kontrol ederek onu resimsel hedeflerine taşıyan müdahalelerde tamamlamaktadır. Bu şekilde haritalandırılmış bir alana dönüşen yüzey, deneysel manipülasyonlara daha açık bir hâle getirilmektedir. 

Georg Baselitz’in üretim sürekliliğinde, üslûp deneyimleri üzerinden değişen biçimleme anlayışı, aslında tümel karakterini koruyan bir akışkan bütünlüğe sahiptir. Geriye doğru bakıldığında hayata ve sanata karşı uzlaşmaz bir direnç gösteren ve/fakat geçen zamanın izlerini de dikkatle belirginleştiren bir aktarım esasına göre hareket eden bu yabansı ve mesafeli bakışı, günümüz sanatını niteleyen en özgün yaklaşımlardan biri olarak görmek gerekir. 


Mümtaz Sağlam, Copyright © 2024 / All Rights Reserved.

Ayrıca Bakınız: https://saglamart.com/baselitz

* “benzersiz ve tamamamen bireysel” nitelemesi için bknz: https://ropac.net/artists/28-georg-baselitz/

[1] Georg Baselitz, 1938’de Alman Demokratik Cumhuriyeti’nde Saksonya Bölgesinde kırsal bir yerleşim olan Deutschbaselitz’de doğdu. 1957’de, Doğu Berlin Güzel Sanatlar ve Uygulamalı Sanatlar Akademisi’nde resim eğitimi aldı. Aynı yıl, Batı Berlin Sanat Akademisi’ne geçti ve çalışmalarını 1962’de orada tamamladı. Kariyerinin başlangıcında resme egemen olan iki akıma, Doğu Bloku Sosyalist Realizmi ve Batı soyutlamasına alternatifler arayan Baselitz, bu ana akımların dışındaki sanatla ilgilenmeye başladı. Art Brut, Dada ve Sürrealizm’in yanı sıra Varoluşçu edebiyattan esinlendi. 1969’da eserlerini baş aşağı oluşturmaya ve sergilemeye başladı. Bu yenilik, figüratif konularının psikolojik yükünü korurken kompozisyonlarının soyut niteliklerini vurgulamasını sağladı. 1980’li yıllardan bu yana uluslararası sanat dünyasında derin bir etkiye sahip olmuş olan Baselitz, 20. yüzyılın ikinci yarısında Alman sanatını şekillendiren, II. Dünya Savaşı’nın neden olduğu travma ve trajedilere tepki olarak, benzersiz ve tamamen bireysel kalan sanatsal bir üslûp geliştirdi. Bknz. https://www.whitecube.com/artists/georg-baselitz