nejad: psişik bir zihin-mekân olgusu

GÜLAY YAŞAYANLAR

Nejad’ın sanatını belirleyen değerlerin başında hiç kuşkusuz, çatışmalı geçmişiyle ve karmaşık belleğiyle alâkalı resim vizyonundan gücünü alan aşkın bir nevrotik bilinç gelmektedir. Formel bir bakışın hızlı bir şekilde işleyen zihinsel bir mücadeleye evrildiği, soyut bir imge ve renk ya da biçim hâlini aldığı yoğun ve katmanlı bu yaratıcı süreçte, sentezci bir irade hep devrededir zaten. Sözgelimi, gördüğü bir manzarayı kendine ait kılması, imgesel bir dönüştürme sorunundan öte, bir duyumsama ayrıcalığıdır esasen. Görünenin renk ve lekeyle ifadesi; temsilin (soyut öngörünün) kaydedilme anına yönelik duygusal bir kalkışmanın nedeni olup, akışkan formların ard arda tuval yüzeyinde yerini aldığı bir renk ve ışık zenginliğine denk gelmektedir burada. Dahası, renkli bir varyasyonun oluşumu anında denetlenebilen ve muhtemelen düşüncenin öncelikle fırçaya bulaştığı, derin bir hissediş ile gerçekleşen bir algı retoriği tüm heybetiyle karşımızdadır. 



Nejad (Devrim), resimlerinde ebedi olanın bağlantılarını bağımsız renk alanlarıyla kuran ve yapısal pek çok problemi aykırı bir öznellik ruhuyla çözen bir sanatçıdır. [1] Gezdiği ve gördüğü yerleri tuval yüzeyinde anlatan, soyut renk birleşimlerinden oluşan çoklu bir düzen anlayışını ustaca geliştirmiştir. Özellikle çeşitli Avrupa ülkelerine, Kuzey Amerika, Orta Asya ve Çin gibi coğrafyalara yaptığı geziler sırasında gözlemlerini resme dönüştüren içsel, analitik ve hazcı bir yaklaşımın ayakta tutulduğu duygusal bir hiyerarşiden bahsetmek mümkündür.  


yeni bir dil ve ifade kavrayışı

Nejad’ın sanatının hakiki niteliğini, tüm zamanlarına yayılan kendilik durumu ve farklı olma hâlini, aslında üretim sürecindeki dilsel anlamın kuruluşunda aramak gerekir. Çünkü burada yeni bir dil ve ifade kavrayışının tesisine dönüşen ve kendini sürekli yenileyen psikolojik bir yoğunluk söz konusudur. Bu aşamada resimlerde gözlenen sembolik görsel efektler ise, çağrışım ürünü olan ve soyutlanmış olana yönelik bir özdeşliğe işaret ederken, görüntüye benzemez olanın dolambaçlı bir öyküsüne; seyahatlerin, düşünmenin ve kendinden uzaklaşmanın izdüşümüne de dönüşmektedir. O yüzden; Nejad’ın sanatını belirleyen değerlerin başında hiç kuşkusuz, çatışmalı geçmişiyle ve karmaşık belleğiyle alâkalı resim vizyonundan gücünü alan aşkın bir nevrotik bilinç gelmektedir. Formel bakışın hızlı bir şekilde işleyen zihinsel bir mücadeleye evrildiği, soyut bir imge ve renk ya da biçim hâlini aldığı yoğun ve katmanlı bu yaratıcı süreçte, sentezci bir irade hep devrededir zaten. Gördüğü bir manzarayı kendine ait kılması, imgesel bir dönüştürme sorunundan öte, bir duyumsama ayrıcalığıdır esasen. Görünenin renk ve lekeyle ifadesi; temsilin (soyut öngörünün) kaydedilme anına yönelik duygusal bir kalkışmanın nedeni olup, akışkan formların ard arda tuval yüzeyinde yerini aldığı bir renk ve ışık zenginliğine denk gelmektedir burada. Dahası, renkli bir varyasyonun oluşumu anında denetlenebilen ve muhtemelen düşüncenin öncelikle fırçaya bulaştığı, derin bir hissediş ile gerçekleşen bir algı retoriği tüm heybetiyle karşımızdadır. 


renge bürünmüş bir düşünümsellik

Bu eylem-zaman aralığında Nejad, gizemli ve aykırı bir yaklaşımla, resmin ara evrelerine, renk ve ışığa nüfuz ederek, her seferinde kendine yeni bir ruhsal mekân yaratmaktadır. Bu ayrıcalıklı ve sorgulayıcı mekânı, etkili bir analiz ruhunun sürekliliğinde beliren ve silindikçe kendini yenileyen coşkulu tezahürlerin modernist bir takdimi, ya da anlamın yeniden tanzimi olarak görmek gerekir. 

Nejad’ın bir türlü görünmeyen ve kavranması güç olan imge-renk yapılanması, onun geçmişini kuşatan bellek yığınından ve eylemlilik hâlinden gücünü alır. Haz ve coşkularını, bilinçli bir güdüyle tuval yüzeyine taşıyan ve değişebilen estetik bir enerjiye dönüştüren, bu şekilde öz varlığını besleyen bir düşünümselliğin renge bürünmüş anlatımı söz konusudur burada. Dolayısıyla bu noktada; yani Nejad’ın sanat yaşamında etkili olan renk seçimlerinde, rastlantısal olmayan bir sezgiyle gezdiği kentlerin psikolojisini renk üzerinden algılayan ya da ışığının ritmini yakalayan bir içe-bakış yönelimi’nden söz edilebilir. Bu doğrultuda ürettiği soyut renk kompozisyonlarında var olan mekânsal dinamizm, Doğu’nun ışığından nasibini alan ve her an açığa çıkmaya meyilli düşünceleri ve hayal edilebilir uzamları hatırlatmakla yükümlü gibidir. Bu resimleri oluşturan ve ama hiç dinmeyen duyumsallık ve haz ivmesi, çoğu kez mekânı şiirsel hâle getirirken, kimi zaman da içsel gerilimin temellendiği bir ifade boyutunda başkalaşarak kendi aurasını yaratmaktadır. Bu bakımdan Nejad, ustaca giriştiği bir müzakere alanında, her türlü tanımlanabilir imgeyi yadsımakta, ya da onları aşkın ve özgürleşmiş bir zaman dilimine taşımaktadır. Böylelikle bu resim yaklaşımı; renk ve ışığın değişken ve dış kaynaklı gösterenlerin koşullarına göre dağılımından bağımsız bir şekilde psişik bir zihin- mekân olgusu ve zamanın izi olarak olarak netleşmektedir. Sanatçı, şizo-analitik kavram ve yargılarla tüm duyumsal etkenlerin gücünü elinde tutarak, her resminde yeniden tasarlanan hakiki bir estetik yapıyı bu şekilde ortaya çıkarmaktadır. 


doğulu bir hissedişin ayrıcalığı

Öte yandan; Nejad’ın resimlerinde, şeylerin ruhunu kazıyan ve sezgileriyle kavramları renge dönüştüren Doğulu hissedişi, tüm yüzeye kutsal bir metnin parçası gibi yayan ve sanki sınırsız lirik soyut bir temsil evreninden saçılan istisnai durum olarak nitelemek de mümkündür. Sonuçta, sanatını bir tevazu ritmiyle biçimleyen Nejad, duyumların özünü yakalayan bir kavrayışı benimseyerek, düşünümsel biçimlemeyi sessizce ve ustaca, hatta deneysel bir keşif hâlinde ısrarla sürdürmeyi bilmiştir.  


Gülay Yaşayanlar, Copyright © 2024 / All Rights Reserved.

Ayrıca Bakınız: https://saglamart.com/nejad-manhattan-ny

[1] Nejad Melih Devrim (1923 İstanbul – 1995 Nowy-Sacz / Polonya) / Annesi ressam Fahrelnissa Zeid’in teşvikiyle erken yaşta resimle ilgilenmeye başlamıştır. 1941 yılında Güzel Sanatlar Akademisi Leopold Lévy Atölyesine girmiş, Yeniler Grubu hareketi içinde yer almıştır. 1946 yılında Paris’e yerleşen sanatçı, 1950’li yıllarda Paris Okulu bünyesinde lirik-soyut estetiğin uygulayıcılarından biri olarak açılan önemli sergilere katılır. Resimlerinde mekânı ve ritmi sürekli bir sorun olarak algılayan Nejad, sanat yaşamının her döneminde Bizans Sanatına ve mimarisine ve Doğulu kültürel bağlantılara açık göndermelerde bulunur. [https://www.galerinevistanbul.com/tr/artists/46-nejad-devrim/biography/]