mehmet güleryüz: toplumsal ve siyasal içerikle örtüşen sahici bir imgelem

MÜMTAZ SAĞLAM

“Mehmet Güleryüz’ün sanatında figüratif bir yapılanma içerisinde gerçekleşen imgelem, etkili bir görsellikle biçimlenmiş, eleştiri ve mizahla örtüşerek, sarsıcı bir tarzın görkemli üretimleri haline gelmiştir. Birçok sanatçının, mekânı resme nasıl dâhil edecekleriyle ilgili kaygıları sanat tarihi boyunca sürüp giderken, Güleryüz’ün imgeleminde figür-mekân ilişkisinin dayandığı sağlam kurgu güçlü bir çözüm olarak belirir. Buradaki mekân tasvirini, betimlenen olayın psişik gerilimi bütünleyen bir sahne olarak görebiliriz.


Mehmet Güleryüz, “Atatürk Çiçeği”, Ayrıntı, 2006, Tuval Üzerine Yağlıboya, 100×81 cm. http://www.mehmetguleryuz.com/

Türkiye’de 1980’li yıllarda yaşanan askeri darbe sonucu yapılanan iktidar odaklarının, her düzeyde süregiden yaşamı yıpratıcı bir şekilde değişime zorladığı çok açıktır. Özellikle, toplum-birey ilişkileri açısından görünen durumu irdelediğimizde siyasal boyutundan arındırılmış kişiliklerin, korku atmosferinde değişik travmalar içinde kaldıklarını söylemek durumundayız. Toplumsal yapıyı yeni bir değerler stratejisine göre yapılandıran bu değişimler, düşünen ve üreten kesimleri, psikolojide yabancılaşma sorunu olarak nitelenen marazi bir konumun içine hapsetmiştir. 1980’li yılların etkisiyle oluşan yeni ahlaki değerler ve siyasal kavrayışlar üzerinde tepkisiz ve duyarsız bir kitle yarattığı ortamda, sanat ortamı da ciddi bir dönüşüme zorlanmıştır doğal olarak. Siyasal söylemin ve eleştirinin uzağında biçimlenen arayışlar, daha çok sanat kavramının kendisini sorunlaştıran, dil olasılıklarını tartışan bir düzleme sürüklemiştir. Toplumsal yaşamda, kültürel alanda meydana gelen değişimleri, nihilist bir tavırla tepkisel bir söyleme dönüştüren, mecazlar kullanma yoluyla ironik bir dille bütünleştiren Mehmet Güleryüz ve Komet’de, bir ara dönemde tavır geliştirme konusunun ilginç bir örneğini buluruz. Özellikle, mekân algısı ve figüratif ifadelendirme tercihlerinde ulaştıkları yetkin görselliği aynı zamanda eleştirel, sahici ve estetik kılan Güleryüz ve Komet, bu aşamada daha kapsamlı bir bakışı hak etmektedir.

Öet yandan; 1970’li yıllardan evrilerek gelen ve yeni dönemde de karşımızda duran ve uzlaşma ya da ilişki kurma aşamasında zorluk yaşadığımız gelenek meselesine bakışın dönemsel imgelemi zenginleştiren etkenlerden biri olarak karşımıza çıkması rastlantı değildir. Öyle ki, reddedilme ya da dönüştürülme maksadıyla ele alınıp bir yabancılaştırıcı unsur haline getirilmiş, kültürel ve sosyolojik anlamını yitirmiş olan geleneksel olanın, bireyi niteleme gücü bir anda yeni bir olasılıklar alanı olarak belirmiştir. Geçmişin bir referans alanı olarak kullanılarak ilerleme sağlanabileceği yönündeki yaygın görüşler ise, Türkiye özelinde sanat düzleminde pek başarılı çözümler/örnekler üretmemiştir. Buradaki mesele, modernleşmenin yenilikçi ve ilerlemeci görünen estetiğinin, geleneksel olan ve onu koruyan muhafazakâr estetiğin reddini ve ötelenmesini önermiş olmasından kaynaklanmaktadır.

Geleneksel verilerin, geçen zamanı ve dönüşen mekânsal bağlantıları ya da tasavvurları daha gerçekçi ve etkili bir görsellikle ifade eder hale getiren bir referans alanı olarak kullanılması, içerik derinliğinin ve içkinliğin, kurguyu ve anlatıyı görsellikle buluşturan imgelemin imkanlarını yaratmıştır. Kurgusal düzlemin inşası; bunu mümkün kılan iradenin yeterliliği ve gücü, betimleme şansı bulduğumuz imge düzeni üzerinden anlaşılamaz sadece. İşleyen imgelemde, tahayyülün bir süreç ve sonuç olarak analizi ile anlatılmak istenen şeyin ilişkisi sorgulanarak anlaşılabilir. İmgesel düzlemde kurulan bağlantılar, derinleşen anlamlar, elde edilen psişik boyut, ancak üslup/dil işleyişi üzerinden kurulan ve resmi anlamlı ve zengin kılan okumalara zemin hazırlar. Bu kapsamda da Devrim Erbil ve Erol Akyavaş’ın gelişmiş bir estetik çözüm olarak beliren sanat anlayışlara bakmak gerekecektir.

psişik gerilimi bütünleyen bir sahne olarak resim

Mehmet Güleryüz resimlerini, aslında daha başlangıçta gelişim seyrini ve temel dinamiklerini ifadeci nitelikler üzerine belirlemiş bir yaklaşım olarak görmek doğru olur. İlk dönem çalışmalarında leke etkisi yaratan çizgi yoğunluklarıyla oluşturduğu saldırgan desenleri, bu saptamamızı doğrular niteliktedir. Kaba ve gülünç bir dille ifade bulan figürasyon, başvurduğu çarpıtma yoluyla siyasal karikatürün sınırlarını zorlar. Bozma ve çarpıtma temelli, ifadeci bir tarzı öngören bu bakış ve algılama doğrudan Güleryüz’ü radikal bir sanat söyleminin, sert ve eleştirel bir dilin sözcüsü haline getirir. Ki sözünü ettiğimiz 80’li yıllar; tam da bu eğretileme dilinin, plastik sanatlar ortamında işlevsel bir şekilde kullanıldığı, Güleryüz’ün sözünü sakınmadan söyleyerek muhalif konumunu netleştirdiğini bir döneme işaret eder.

Mehmet Güleryüz’ün sanatında figüratif bir yapılanma içerisinde gerçekleşen imgelem, etkili bir görsellikle biçimlenmiş, eleştiri ve mizahla örtüşerek, sarsıcı bir tarzın görkemli üretimleri haline gelmiştir. Birçok sanatçının, mekânı resme nasıl dâhil edecekleriyle ilgili kaygıları sanat tarihi boyunca sürüp giderken, Güleryüz’ün imgeleminde figür-mekân ilişkisinin dayandığı sağlam kurgu güçlü bir çözüm olarak belirir. Buradaki mekân tasvirini, betimlenen olayın psişik gerilimi bütünleyen bir sahne olarak görebiliriz. Mekân; figürü taşıyan, onu bir sahnede ve hareket halinde gösteren, resmin gerilimini, dinamizmini doğrudan paylaşan bir yüzeydir çoğu zaman. Buradaki diğer figüratif unsurlar ise; mekansal gerilimi, hareketi, şiddeti, tedirgin edici atmosferi besleyerek resme katkıda bulunmaktadır.

Mehmet Ergüven’in Sırdaş Görüntüler adlı kitabında, Güleryüz’deki mekânın tamamlayıcı ve pekiştirici özelliğiyle, resmin dinamik ve gerilimli durumunu nasıl paylaştığından ve yüzeyin bir “infilak alanı” haline gelmesini sağlayan belirtilerden söz edilmektedir.[i] Gerçekten de sanatçının birçok resminde şiddetin, olumsuz içeriğin hiç alışık olmadığımız şekilde etkili bir figür mekan ilişkisi üzerinden inandırıcı bir etkiyle resimlendiğini görmekteyiz. Bu etki, özellikle sanatçının desen tavrından kaynaklanan üslup sertliğiyle alakalıdır. Burada izleyiciyi içine alan imgelem; gergin ve endişeli bir bekleyiş hali yaratarak, benimsediği kışkırtıcı içerikle tepkisel bir paylaşımı önermektedir.


[i]  Mehmet Ergüven, Sırdaş Görüntüler, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1992.

ayrıca bakınız: https://saglamart.com/penturde-yenilenme-arayislari-1970li-yillar-ve-sonrasi