izmir’de genç sanatın üretim dinamiği / 1

GÜLAY YAŞAYANLAR

“Genç sanatçıların İzmir’de tercih ettikleri ya da maruz kaldıkları sanat eğitimi; kişinin kendi sınırını sürekli zorlayan, alternatif olanakları gündemde tutarak ona yeni duyum koridorları yaratan bir mekansal ve zamansal deneyimdir aslında. Her sanatçı adayı burada bir yandan kendi kafkaesk hapishanesini yaratırken, diğer yandan özgürce üretilen şeyin sanatın sahiciliğine eklediği değeri fark eder… Ayrıca, içinde yaşadığımız coğrafyaya özgü hassasiyetlerin de bu sürece ait bir imge düzeni şekillendirdiğini anlar. Bu yüzden İzmir’de sanki bitmeyen bir kimlik inşaası ya da projesi bağlamında üretilen; karmaşık ve düzensiz görünen arayışlarla biçimlenmiş / kolajlanmış yapılar bir bir ortaya çıkmaktadır.”



Alpin Arda Bağcık, “İsimsiz”, 2014, Tuval Üzerine Yağlıboya. https://www.zilbermangallery.com/alpin-arda-bagcik-a198-tr.htm

2000’li yıllarla birlikte İzmir’de başlayan genç sanatçı hareketi, kentin sunduğu ya da mahrum bıraktığı değerlerin çelişkili bütünlüğü üzerinde halen yaşanmaya devam ediyor. Gerçekten de toplumsal ve kültürel yapının dışarda bıraktığı kendini ifade etme arayışı içindeki genç bireylerin, sanatsal bir dil oluşturma, kimlikli ve kişilikli olma yolunda yaşadıkları zorlukları tartışmak bile gereksiz. Öte yandan tarih, kültür ve kent belleği oluşturma yolundaki kolektif girişimlerin ağırlaşan seyri, bir türlü tüketilemeyen sanat ve sahiplenilemeyen sanatçı olgusu ya da var edilemeyen kültür ve sanat mekânları, görsel kültürün ve bilincin oluşumunu doğal olarak geciktirmektedir. Bu gerçeğe; ilişkisel yapılarda beliren eksik kodlara rağmen; bir kesimin kendini geliştirme ve eksik olanı giderme noktasında örneklediği bir kararlılığı belirli tespitler eşliğinde değerlendirmek ve anlamaya çalışmak daha doğru olacaktır.

Burada, genç sanat adı altında tasvir edilen şeyi anlama çabasına girişmeden önce, bu alanda verilen uğraşın niteliğinin ne olduğu tartışması daha fazla önem arz eder. Farklı yer ve mekanlarda ya da coğrafi şartlarda şekil değiştiren algılama-duyumsama faaliyetleri; bizatihi yeni kutuplar, yeni mekanlar ve yeni kahramanlar yaratır. Belli ki, sıradışı ve güncel olanın parçalarından oluşan alternatif bir bütünü (sanat nesnesi), yaratma pratiği her yerde oldukça cezbedicidir. Esas olarak burada ifade edilen şey, üretim hazzına yönelik bir mekanı kurgulamanın olanaklılığıdır. Ancak bu ortamın tesisiyle birlikte sanatçı kendi geliştirdiği formları ortaya koymakla yükümlüdür. Böylece, öznenin sığındığı itiraz sınırlarını iptal ederek ona özgünlük direnci kazandıran sezgisel katmanların varlığı ifade edilebilir hale gelir. Burada giderek yoğunlaşan anlam, farklı dil ve anlatım olasılıkları üzerinden, yeni duyumsama eşiğimizi zorlar ve dikkatimize mazhar olur. İzmir’de yaşanan şey, aslında özetle budur. İzmir’de biçimlenen sanat üretimi, büyük oranda ifade edilen şeyin niteliği ile standart üstü bir dil ve anlatım kurgusunun ürünü ya da sonucu olarak karşımızdadır.

izmir’de genç sanat: içsel deneyimlerin içerdiği özgünlük direnci üzerine

Dikkat edilirse, sıradan olandan yola koyularak ulaşılmış, düşünce ve duygunun yeni işlevlerini keşfederek görünür kılınmış tüm bu kurgu ve düzen çabaları; açık bir kişiselleşme arayışından gücünü almaktadır. Belki bu yüzden, İzmir’de yoğunlaşan sanatsal üretimin yer yer patolojik görünen belli safhaları; ciddiyetle temas içindeki mesafeli-tedirgin ruh halinden kaynaklanır. İşte tam bu noktada, harcanan zaman-emek-üretim ve kendini güvende hissetme ritüeli devreye girerek, yerini keşif amaçlı yeni zihinsel seyahatlara bırakır. Sanatçının geride bıraktığı deneyimler, sosyal ve kültürel belleği devreye sokan, anlam üretme çabaları, yani sanatsal olanı tayin etme vurgusu, burada bilinçli bir psişik inşa çabasının ürünüdür.

Özellikle eğitim sürecinde, derinlikli algılama deneyimleriyle başlayan kendiliğin keşfi meselesi, yeni kavramsal boyutlandırmalarla estetik bir arayışa dönüşür. Malzemenin farklı olanaklarını kullanarak üretilen ilk işler, fotoğrafik yorumlar kişinin kendi karakteri ve bütünlüğünü, algı dünyasının taze ve yeni bildirimlerini yansıtır. Farklılıklar üzerine işleyen öteki yaratıcı alana geçiş ise, daha çok sanatsal olanı hissetmek ve kişinin yeni görme aralıklarını keşfetmek gibi büyük oranda eğitimle elde edilen becerilerden oluşur hiç şüphesiz. Bu yüzden; genç sanatçıların İzmir’de tercih ettikleri ya da maruz kaldıkları sanat eğitimi; kişinin kendi sınırını sürekli zorlayan, alternatif olanakları gündemde tutarak ona yeni duyum koridorları yaratan bir mekansal ve zamansal deneyimdir aslında. Her sanatçı adayı burada bir yandan kendi karanlık alanını yaratırken, diğer yandan özgürce üretilen şeyin sanatın sahiciliğine eklediği değeri fark eder… İçinde yaşadığımız coğrafyaya özgü hassasiyetlerin de bu sürece ait bir imge düzenini şekillendirdiğini anlar. Bu yüzden İzmir’de sanki bitmeyen bir kimlik inşaası ya da projesi bağlamında üretilen; karmaşık ve düzensiz görünen arayışlarla biçimlenmiş / kolajlanmış yapılar bir bir ortaya çıkmaktadır.

Ayrıca ve doğal olarak; sosyal, siyasal ve kültürel etkilerle dönüşmekte olan ero-psişik katmanlar bu ekletik yapının tümleyenleridir. Genç sanatçının eğitim süreciyle başlayan sanat deneyimi, ya kurumsal bir kimliğe bürünme ya da bağımsız bir şekilde üreterek kente dahil olma süreçlerini kapsar. Bu deneyim esasında, öznenin bir tür kendini yeniden tasarlama romantizmi/pratiği ya da bir özgürleşme mücadelesi olarak adlandırabilir.

Özellikle genç sanatçıların, içinde bulunduğumuz dönemde mevcut olanakları yeterli bulmayarak, bireysel beklentileri ya da kültürel ihtiyaçlarının öncelikli arayışların içinde olması paradoksal bir durum gibi görünebilir. Kimlik, farlılık ve aidiyet gibi öznel değerlerden yola çıkarak kendini konumlandırma çabası içine giren genç sanatçının inşa ettiği kaygılar da bir o kadar bireyseldir. Öte yandan dış dünyaya, kente, doğaya ilişkin müdahalelerin bir direniş kültürü yarattığı günümüzde lanetli bir kolektif savaştan bahsetmek mümkündür. Aslında bu ortamda sanatçı için, psişik duyumlara bağlı şeylerin yapısı ve karakteri gibi hususlar, kendine yönelik epik bir yolculuğun mikro alanlarını oluşturur. Kurgulanan projeler ise; sosyal, ideolojik hafıza ağlarıyla örülü ilişkisel bir yapıya dönüşür. Ve bu yapı nesnenin işlevsel birlikteliyle güncel ve estetik olanın karakterini tanımlar.


IAN, İzmir, (Özel Ek) 2015, İstanbul 2016

ayrıca bakınız: https://saglamart.com/izmirde-genc-sanatin-uretim-dinamigi-ii