hakkı anlı: soyut-anıtsal bir bütünlüğün peşinde

MÜMTAZ SAĞLAM

Hakkı Anlı’nın, zor ve imkânsız görünen ilişki biçimlerinin denendiği sanat yaklaşımında, imgeyi öteleyen soyut-kapalı boşluğun yarattığı gerilimi duymak her zaman olasıdır. Bu eylem-biçim sürekliliği, kendi tinsel bütünlüğünü oluşturan bir estetik varoluşa adanmış gibi durmakta ve aslında sözel dilin katkılarına ihtiyaç duyulacak ölçüde dinamik ve içe dönük bir karanlığı simgelemektedir. Resmin mutlak dinamizmi, bu karanlıkta sonsuz bir öteleme ve reddetme eğilimiyle yeni bir dünyaya açılmakta, soyut-anıtsal bir bütünlükle karşımıza çıkmaktadır. Dahası, Anlı’nın resimleri, yarattığı algı modeli üzerinden modernist bir idealin aldığı karanlık ama o ölçüde mükemmel hâli-biçimi yansıtmaktadır.



Hakkı Anlı Atölyesinde, Paris 1987. (Fotoğraf: İbrahim Öğretmen) [https://www.e-skop.com/skopbulten/turkiye-sanat-tarihi-hakki-anli-ve-bir-yerel-modernizm-zamani/3735]


Hakkı Anlı’yı, genel sanat yaklaşımı itibariyle non-figüratif bir üslûbun eşiğinde görmek mümkündür. [i] Resmi, bir yüzey organizasyonu olarak benimseyen ve sürekli bir şekilde yeni kompozisyon olasılıklarını tartışan sanatçı, Paris Okulu [ii] bünyesinde lirik-soyut bir bağlamda değerlendirilen çok sayıda çalışma üretmiştir. Bu yaklaşım ayrıca, iç-dinamizmi pekiştiren ritmik renk lekelerinin yarattığı dışavurumcu bir niteliğe de hızla bürünmüştür.

Hakkı Anlı’nın Paris öncesi resimlerinde gözlenen figür algısı, soyutlama esasına uygun bir şekilde parçalanmış yapı unsurlarını düzenleyen bir Kübizm anlayışına göre şekillenmektedir. Bu bakımdan figürü önceleyen plastik değerlerin ifade edildiği bu yaklaşımı, ölçülü bir deformasyonla birlikte belirginleşen bir pratik olarak tanımlamak yerinde olur. Daha bu aşamada, biçimci araştırmalardan kurtulmak isteyen Anlı, daha hareketli bir anlatımın arayışı içindedir. Onu; non-figüratif bir düzeye taşıyan, konusuz ve nesnesiz bir resme yakınlaştıran gerekçeler neredeyse hazır gibidir.

Yani; başlangıçta ağır biçimci kaygılarla netleşen figüratif bağlantılar, arka planda duyumsanan leke etkileriyle soyut örüntü oluşturma potansiyeline sahip görünmektedir. Bu bakımdan Leopold Lévy’nin Türk resmi üzerinde oluşturduğu kübist çağrışımlarla yüklü biçimleme anlayışından payını alan Anlı, koyu tonlara olan ilgisiyle resmini daha psişik bir etkiye taşımasını bilecektir. Ve, 1950’li yıllara yılların ikinci yarısına dek süren Kübizm ilişkisi koparak, bir bağımsızlaşma arayışının hikâyesi hâlini alacaktır. Gerçekten de, burada kolayca duyumsanan modernist biçimlendirme kavrayışı, giderek kendi bütünlüğünü ve formel bağlantılarını iptal eden radikal bir dönüşümle geride bırakılmaktadır. Ve açıkça, Hans Hartung’u andıran nesnesiz ve figürsüz soyut ve dışavurumcu yorum deneyleri üzerinden dış dünya referansları net olmayan bir iç derinlik muhasebesinin sonuçlarına ulaşılmaktadır. Lirik bir duyarlık ve coşkuyla çeşitlenen bu yeni yaklaşım; ayrıca ağırlıklı olarak soyut düzenlemelere özgü yapısal sorunların tartışılmasına sırtını dayamaktadır. Sanatçı; ışık, renk, derinlik, hareket, denge ya da ritim gibi kavram ve sorunlara, sanki her kompozisyon deneyiminde yeniden ve ısrarlı bir şekilde çözüm aramaktadır.

Bu aşamada, dinamik, değişken ve soyut-dışavurumcu bir yaklaşım içinde hareket ettiğini gördüğümüz sanatçı, Paris’te geçen ve 1960-1990 yılları arasında tipikleşen figür bağlantılı soyutlamayı öneren bir resim anlayışına kavuşur. Bu aslında; Anlı’nın temel kavram ve sorunları tartışma ısrarının ürünü olan bir kompozisyon algısını kararlı bir şekilde koruduğu uzun bir dönemin başlangıcıdır. Leke alanlarının biçimsize atıflı figür çağrışımlarıyla boşlukta devindiği bu tasavvurda, yüzeye konumlandırılan imgenin, soyut/kavramsal bir düzenekte yaşadığı yeni bir eylem-zaman etkisi devrededir. Resim, basitleştikçe gücünü pekiştiren bir lirizm ile erotizmi buluşturan bir aşırılığa sürüklenmektedir. Ya da; söz gelimi, çoklu çıplak figür düzenlemeleriyle tuhaflaşan bir soyutlama ve leke-örüntü alanı oluşturma tutkusu, dışavurumcu bir iradeyle daha rahat ifade edilebilmektedir. Anlı’nın sanat yaklaşımı (aslında ve) artık, temel pentür kavrayışını yitirmeyen tutkulu bir üretim coşkusunun ürünlerinden, deneysel ve iddialı bir yaklaşımın sonuçlarından oluşmaktadır.



fantezist yorumlarla vurgulanan erotizm

Özellikle, 1965-1971 yılları arasında Hakkı Anlı’yı ilgilendiren boşluk ve döngüsel ritim olgusunun, figürü arayan bir sancılı sürece evrildiği gözlenir. Karanlık ve gerilimli boşlukta çıplak figürü çağrıştıran bir lekenin belirmesi ise gecikmez. Böylelikle cüretkâr pozlar içinde resme dahil olan bir ya da birden çok figür üzerinden yeni bir biçim-anlam ilişkisinin önümüzde belirmesi, soyut meselesinin evrildiği deneysel ve kavramsal bir sürece girildiği anlamına gelir.

Hakkı Anlı’nın resminde, çarpıcı pozisyonlar içinde kıvranan figürler üzerinden etkin hâle gelen erotik vurgular, belli ölçüde ironiyle beslenen gerilimli bir tartışmanın ürünü gibidir. Dahası, kimlik ve beden gibi kavram ve olgular üzerine gelişen tartışmalarının uzağında kalan bir cinsellik söylemine atıfta bulunan bu biçimleme, gerçek-dışı bir varlık kategorisine duyulan ihtiyacı açık etmektedir burada. Resmin soyut-dışavurumcu gerilimi üzerine kurulan bir yörünge değişikliği, içerik düzleminde sağlanan yeni bir katkı olarak görülebilir bu sapma hâli sonuçta. Cinsel çağrışımlara sahip bir leke organizasyonuyla imkânsız bir durum arasında kurulan absürt bağlantı, çarpıcı bir yorum olarak eklenmiştir sonuçta buraya. Beden ve görsel dil bağlantısı üzerine yapılacak tartışmalar için bir zemin yaratılmıştır sanki. Zaten, bu imge-figürleri, ileri yaş ruhsallığı ve kavrayışıyla ulaşılan bir duyarlığın dışavurulduğu fantezist yorumlar olarak da okumak da mümkündür.

Öte yandan, boşlukta asılı duran çıplak bedenlerin, müstehcen bir anlam yüküyle bu resim yaklaşımına yeni tatlar eklediğini belirtmek gerekir. Bir ara dönemde tezahür eden bu tür sıra dışı vurgular, saf ve geçici bir beden imgesiyle uzlaşan görsel dilin yerini sözel dile devrettiği bir dizi mizansen gibidir. Sanki, soyut form-biçim; bu evrede belirsizliği aşarak karşılığı olan bir imge-bedeni aramış, onu bularak özgün ve cüretli bir cinsellik söylemi için bir süreliğine kullanmıştır.


yeni bir dünyaya açılan soyut-anıtsal bir bütünlük

Hakkı Anlı’nın, zor ve imkânsız görünen ilişki biçimlerinin denendiği sanat yaklaşımında, imgeyi öteleyen soyut-kapalı boşluğun yarattığı gerilimi duymak her zaman olasıdır. Bu eylem-biçim sürekliliği, kendi tinsel bütünlüğünü oluşturan bir estetik varoluşa adanmış gibi durmakta ve aslında sözel dilin katkılarına ihtiyaç duyulacak ölçüde dinamik ve içe dönük bir karanlığı simgelemektedir. Resmin mutlak dinamizmi, bu karanlıkta sonsuz bir öteleme ve reddetme eğilimiyle yeni bir dünyaya açılmakta, soyut-anıtsal bir bütünlükle karşımıza çıkmaktadır. Dahası, Anlı’nın resimleri, yarattığı algı modeli üzerinden modernist bir idealin aldığı karanlık ama o ölçüde mükemmel hâli-biçimi yansıtmaktadır.


Mümtaz Sağlam, Copyright © 2022, Tüm hakları saklıdır. / All Rights Reserved.

Ayrıca bakınız: https://saglamart.com/paris-okulu

[i]       Hakkı Anlı (1906 -1991) Davut Paşa Ortaokulu ve İstanbul Lisesi’nde ortaöğrenimini tamamladı. İlk resim çalışmalarına H. Avni Lifij gözetiminde başladı. 1925-1932 yılları arasında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Namık İsmail Atölyesi’nde öğrenim gördü. İstanbul’da ortaöğretim kurumlarında resim öğretmenliği yaptı. 1941’de Yurt Gezileri kapsamında Kütahya’da çalışmalar yaptı. 1947 yılında Öğretmen-Bilgi-Görgü Kanunu uyarınca üç aylık bursla devlet tarafından Paris’e gönderildi. 1949 yılında yeniden Paris’e giderek Académie Frochet’de Jean Metzinger ile çalıştı. 1951 yılında yurda döndü. 1954’te ise Paris’e yerleşerek, 1990 yılına kadar resim çalışmalarını orada sürdürdü.

[ii]      Paris Okulu, 1950’li yıllarda Paris’te çeşitli ülkelerden gelen sanatçıların soyut ve dışavurumcu bir duyarlıkla biçimledikleri ortak anlayışın adıdır. Türk sanatçılarının aynı dönemde non-figüratif eksende gerçekleştirdikleri yeni ve başarılı deneyim sürecini Paris Okulu (Ecole de Paris) ile ilişkilendirmek ve bir görme/algılama önerisi halinde beliren Paris Okulu’nu; Çağdaş Türk Sanatını dünya sanat gündemiyle yakınlaştıran bir sürekli etki olarak değerlendirmek doğru olur. 


[*] Hakkı Anlı üzerine üç adet katalog-kitap yayını gerçekleştirilmiştir: 1-Necmi Sönmez, “İmge ve Heyecan”, Hakkı Anlı, Sergi Kataloğu, Milli Reasürans Sanat Galerisi Yayınları, Aralık 1997, İstanbul. 2- Necmi Sönmez, “Fırtına ve Heyecan”, Hakkı Anlı, Sergi Kataloğu, Galeri Nev Yayını, Mart 1998, İstanbul/Ankara. 3- Necmi Sönmez, Hakkı Anlı / Öner Kocabeyoğlu Koleksiyonu Kataloğu, Perko&Papko ve Kitap Yayınevi Ortak Yayını, 2008, İstanbul. Ayrıca yakın tarihli şu iki makalenin de burada zikredilmesi gerekir: 1- Ali Artun, “Hakkı Anlı ve Bir Yerel Modernizm Zamanı”, Sanat Dünyamız, Bahar 2007. (http://www.aliartun.com/yazilar/hakki-anli-ve-bir-yerel-modernizm-zamani/) 2- Necmi Sönmez, “Yel, Toz, Portreler: Hakkı Anlı”, Unlimited, (https://www.unlimitedrag.com/post/yel-toz-portreler-hakki-anli) Erişim Tarihi: 4 Ekim 2022.