Profi III

ibrahim çallı: kendini sürekli yenileyen bir tavır

MÜMTAZ SAGLAM

İbrahim Çallı, figürle boy ölçüşmekten çekinmeyen cüretli tavrı ile, akademik formasyonu genel biçimleme ve boyama yaklaşımına çok başarılı bir şekilde uyarlayan bir sanatçıdır. Figür-mekân ilişkilerindeki yapısal sağlamlık, irdeleyici analitik bakış, çoğu kez onu izlenimci ilkelerle çelişkili gösterir. Hatta Cézanne’ı  anımsatan duyumsamalar, yapısallık kavramını çağrıştıran planlı anlatım arayışları ya da portrelere yansıyan ve olağandışı bir rahatlıkla biçime dönüşen karakter analizi, her zaman için özgür bir alanda kendini yenileyen bir resimle karşılaştırır izleyeni.



İbrahim Çallı, “Çınaraltı”, Tuval Üzerine Yağlıboya, TCMB Sanat Koleksiyonu. https://sanalmuze.tcmb.gov.tr/

İlk ve ortaöğrenimini Çal ve İzmir’de tamamlayarak 1899 yılında İstanbul’a yerleşir. 1906’da Şeker Ahmet Paşa’nın oğlu İzzet Paşa’nın yönlendirmesi ile Sanayi-i Nefise Mektebi’ne girer. 1910 yılında birincilikle mezun olur. Aynı yıl düzenlenen Avrupa sınavında başarılı olarak “resim tahsili” yapmak üzere devlet tarafından  Paris’e gönderilir. Savaş nedeni ile 1914 yılında İstanbul’a dönmek zorunda kaldığı Paris’te Fernand P.Cormon Atölyesi’nde çalışır. Namık İsmail, Hikmet Onat, H. Avni Lifij aynı dönemde Paris’te birlikte çalıştığı Türk ressamlarıdır. Paris dönüşü 1914 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi’ne Salvatore Valéri’nin yardımcısı olarak atanır. 1947 yılında emekli olana dek Akademi’deki görevine devam eder.

1914 Kuşağı’na öncülük eden, hatta o dönem sanatçılarına “Çallı Kuşağı” denilmesine yol açan bir üne sahip olan İbrahim Çallı, izlenimci etkide figür, portre, peyzaj ve ölüdoğa türlerinde çok sayıda eser üretmiştir. Ayrıca değişik dönemlerde toplumsal konulara ilgi duyarak, büyük figür kompozisyonları çalışır. Çok sayıda nü boyayarak, çıplak figürün Türk Resmi’nde bir konu alanı olarak benimsenmesini sağlayan sanatçılardan biri olmuştur.

Öte yandan Türk Resim Sanatı’nda sivilleşmenin, sivil kaynaklara yönelmenin başladığı süreci temsil eden sanatçıların başını çeken İbrahim Çallı, “akademik realizmi” de çağrıştıran bir “izlenimci yorum” tekniğine sahiptir. Coşkulu bir anlatıma dönüşen boyama/biçimleme sürecini aşkın bir yoğunlaşma ile gerçekleştiren sanatçı, yakaladığı içsellik boyutuyla tavrını zenginleştirir. Özellikle beyazı ustalıkla kullanarak, soğuk renk armonilerini çağrıştıran görsel bir etkiyi sürekli kılar. 1930 yıllara kadar bir kısmı savaş ve Atatürk konulu ya da toplumsal içerikli kompozisyonlara da ilgi duyan, ancak değişim olasılıklarını gündemde tutmaktan çekinmeyen Çallı, son dönemlerinde ölüdoğa ve peyzaj ağırlıklı çalışmaları tercih etmiştir. Özet olarak Çallı, figürle boy ölçüşmekten çekinmeyen cüretli tavrı ile, akademik formasyonu genel biçimleme ve boyama yaklaşımına çok başarılı bir şekilde uyarlayan bir sanatçıdır. Figür-mekân ilişkilerindeki yapısal sağlamlık, irdeleyici analitik bakış, çoğu kez onu izlenimci ilkelerle çelişkili gösterir. Hatta Cézanne’ı  anımsatan duyumsamalar, yapısallık kavramını çağrıştıran planlı anlatım arayışları ya da portrelere yansıyan ve olağandışı bir rahatlıkla biçime dönüşen karakter analizi, her zaman için özgür bir alanda kendini yenileyen bir resimle karşılaştırır izleyeni.

İbrahim Çallı’nın özellikle 1940’lı yıllara gelen süreçte, Ulusal Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin önderlerinin portrelerine yönelik bir dizi çalışma yaptığı bilinmektedir. 1917’de “Şişli Atölyesi” bünyesinde başlayan savaş konulu resimleri cumhuriyet döneminde de devam etmiş, Atatürk ve İsmet İnönü portreleriyle çeşitlenen bir zenginlik içerisinde 1940’lı yıllara dek sürmüştür. Söz konusu Atatürk ve İnönü portrelerinde dönemin atmosferinde toplum önderlerine karşı duyulan şükran duygularının ve saygının ifade edildiğini de görmekteyiz. Aşırı düzeyde bir betimlemeye başvurmaksızın, soyutlamaya yönelik lekeci bir biçimleme endişesiyle tinsel içeriği bütünleyen farklı bir portre yorumu sunulur bu resimlerde. Koyu lekelerle hızlı bir şekilde boyanan gövde, tüm dikkatleri lekeci-soyut bir zarafeti içeren portre değerleri üzerinde yoğunlaştırır. Çallı’nın olasılıkla 1950’lerde kontrplak üzerine boyadığı ve sıklıkla tekrarladığı bilinen “Çınaraltı” adlı peyzaj çalışmasının Emirgan Korusu’ndan esinle yapıldığı bilinmektedir. Bu yorumların tümünde değişmez eleman olarak ele alınan çeşme, mekânsal aidiyeti belirleyen esas yapıdır. Öyle ki, Çallı’nın bu çok figürlü park yeri ve dinlence temalı çalışma dizisinde, yıllara göre renk yaklaşımı ve soyutlama düzeyi açısından farklılıklar bile görülür. “Çınaraltı” adlı kompozisyon benzerleri arasında, Çallı’da söz konusu edilen izlenimci duyarlığı ve etkileri belki de en iyi içeren çalışma olarak öne çıkar. Koyu değerleri ve beyazı kullanma alışkanlığını, izlenimci paletin gereğine uyarak kontrol altına aldığı bir süreci, renk ve ışık etüdünü kapsar. Sol tarafa eklenen Boğaz görüntüsü ise, resmin derinlik etkisini, diyagonal eksende gelişen ilginç kompozisyon yapısını zenginleştirir. Biçimleri sınırlayan bir kontur etkisi ile resmi saran, kuşatan sarı rengin yarattığı ışıklı atmosfer, sakinlik ve huzur arz eden bir dinlenme anının tümleyenidir sanki…


ayrıca bakınız: https://saglamart.com/cumhuriyet-modernizmi

İbrahim Çallı (188-1960) İlk ve ortaöğrenimini Çal ve İzmir’de tamamlayarak 1899 yılında İstanbul’a yerleşir. 1906’da Şeker Ahmed Paşa’nın oğlu İzzet Paşa’nın yönlendirmesi ile Sanayi-i Nefise Mektebi’ne girer. 1910 yılında birincilikle mezun olur. Aynı yıl düzenlenen Avrupa sınavında başarılı olarak resim tahsili yapmak üzere devlet tarafından Paris’e gönderilir. Paris’te Fernand P. Cormon Atölyesi’nde çalışır. Paris dönüşü 1914 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi’ne Salvatore Valéri’nin yardımcısı olarak atanır. 1947 yılında emekli olana dek Akademi’deki görevine devam eder. 1914 Kuşağı’na öncülük eden, hatta o dönem sanatçılarına Çallı Kuşağı denilmesine yol açan bir üne sahip olan İbrahim Çallı, izlenimci etkide figür, portre, peyzaj ve ölüdoğa türlerinde çok sayıda eser üretmiştir. Ayrıca çok sayıda nü boyayarak, çıplak figürün Türk Resmi’nde bir konu alanı olarak benimsenmesini sağlayan sanatçılardan biri olmuştur.