gilbert & george: çok parçalı görüntü, süreklilik ve tekrar

MÜMTAZ SAĞLAM

Gilbert & George’un resimlerinde aşırılaşan biçim ve içerik çatışmasını düzenlemek adına yarım yüzyıl önce geliştirdiği ve aralıksız kullandığı ızgara uygulaması, bir bakıma etrafını saran gerçekliklerin, kültürel ve toplumsal çağrışımların göstergelerini yüklediği yeni bir harita olarak okunması normaldir. Dijital teknolojiden alınan destekle daha elverişli hâle gelen imge yükleme, değiştirme, transfer ve çoğaltma imkânları da, yine harita tasarımını andıran bir konumlandırmayı anlamlı kılmaktadır. 


Gilbert & George’un izleyiciyi sarsan ve çoğu kez tepkisiz bırakan resimlerini, son derece karmaşık ve manipüle edilmiş bir görüntü evreni olarak tanımlamak mümkündür.[1] Performatif bir süreçte biçimlenen, dahil olmakta zorlandığımız ya da çekindiğimiz bu görsel alan; resim yüzeyinde imlenen sözcüklerle kodlanır, tematik bir bütünlüğe çekilerek yeni biçimsel yapı unsurlarıyla zenginleşir.


bir yansıtma stratejisi ve uygulaması olarak grid sistemi

Gilbert & George resimlerini, baştan bu yana karmaşık dünyalarını tuhaflaştıran, bir yapıntı hâli görselliğine dönüştüren siyah metal çerçeve uygulamasıyla yatay ve dikey eksenlere böler. 1970’li yıllarda toplumsal hayatın, homofobik gerekçelerle parçalanan ya da sınırlanan özel hayatın metaforu olarak benimsenen bu eşit dörtgenlerden oluşan taksim etme yaklaşımı, zamanla görüntüye müdahale eden, plastik varoluşa anlam ve ayrıcalık katan bir arayüz olgusu hâline getirilir. Görüntü bu şekilde (parçalama ve çerçeveleme suretiyle) kontrol altına alınarak, resmin görsel niteliği parıltılı bir vitray görselliğine taşınır. Ayrıca bu uygulamayla, iki boyutlu yüzeyin fotografik görüntü üzerinden sergilediği sahte derinlik etkisini kırılır, gerçek dışı bir düzlem farklılığı yakalanır. Resme kademeli bir derinlik katılarak, mekân gerçekliği hissi arttırılır. [2]  



Çerçeve (frame) ve ızgara (grid) meselesi; tam da bu yüzden hazır görüntü unsurlarını kullanan Gilbert & George’u, doğrudan ulaştıkları görsel etkilerin yapay doğasına bağlı kalmaktan korumaktadır. Ayrıca bu şekilde; görüntü parçalarının dinamik bir aradalığı ile tesis edilen, içerik sağlayıcı katkılarla tamamlanan bir kolaj pratiğinin, geleneksel anlamda talep ettiği gerekliliklere yanıt verilmekte, kesme ve yapıştırma işleminin kavramsal dinamiğini harekete geçiren bütüncül bir yaratıcı eylemle resim-anlatı düzlemi ortaya çıkarılmaktadır. 

Tek tek çerçevelenmiş ve yan yana iliştirilmiş çok parçalı bir sunumu öngören bu uygulamanın istikrarlı bir şekilde kullanımı, aslında Gilbert & George’un yaşam biçiminin, davranış ve düşünce tarzının da bir karşılığı gibidir. Özellikle 1980’li yıllarla birlikte, ızgara sistemiyle parçalı hâle gelen düzenlemenin, içerdiği görüntülerin farklılığı nedeniyle tekdüzeliği aştığı, bağımsız bir düzenlemenin kavramsal gerekçeleriyle enstalatif bir etkiye büründüğü görülür. Aynı şekilde bu yıllarda renklenen görüntü, artık tek bir özgül alanı sınırlamaz. Katı bir modüler sistemin yeniden yorumlanmasına ve tüm yüzeyin bir vitray görselliğine ulaşmasına neden olur. Dahası geleneksel resim düşüncesine uygun bir düzenlemeyle, resmin içerdiği yoğunluğu ve çeşitliliği, hatta gerilimi aktarmayı mümkün hâle getirir. Gilbert & George’un neredeyse tüm çalışmalarında görülen, birim alanlar yaratan, bir yansıtma stratejisi ve uygulaması olarak varlığını sürdürür.  

2000’li yıllarla birlikte, yüzeydeki görüntünün sürekliliğine zarar vermeyen bu uygulama, dijital kolajlar hâlinde üretilen fotografik imgeyi yapaylaştıran, deneysel ve kavramsal eğilimin bir göstergesi olarak yerini korur. Resmi, dağınık imajların disipline edildiği çerçeveli bir bileşen olarak bütünler. Izgarayla bölünmüş paneldeki görüntü, bütünlüğünü arka planda devam ettirir. Dolayısıyla resmi eşit aralıklarla simetrik bir biçimde bölen bu uygulama, yüzeysel etkinin imge-mekân gerçekliğine kavuşturulmasıyla gerçekleştirilen manipülatif bir eyleme dönüşür. Büyük boyutlu yüzeyleri, ekran görüntüsü efektinden uzaklaştıran, küçülten ve parçalayan, geriye iten, yarattığı ön ayrım duyumsamasıyla ona derinlik kazandıran bir estetik katkıdır.

Öte yandan, siyah dörtgen çerçeve düzeneğiyle resim yüzeyinin kaplanması, adeta bir koordinat sisteminin oluşturulması, imgeleri konumlandırma ve ilişkilendirme yönünden haritalandırma pratiğini de çağrıştırmaktadır. Çünkü burada resmi oluşturan unsurlar geriye itilerek sanal görüntü vurgusunu hafifleten çerçevelerin içine almakta, imgelere bir dolayım imkânı ve mekânsal bağlam yaratmaktadır. Bu noktadan bakıldığında, çağdaş sanat ve tasarım alanında çeşitlenen haritalandırma pratiğinin değişmez önsel unsurları olan ızgara / grid sistemi ve yatay-dikey eksenlerle örtüşen çerçeveleme eyleminin; iki boyutlu tasarımlara derinlik etkisi sağlama bakımından müdahale eden bir çözüm olduğu görülür. O yüzden Gilbert & George’un aşırılaşan biçim ve içerik çatışmasını düzenlemek adına yarım yüzyıl önce geliştirdiği ve aralıksız kullandığı ızgara uygulaması, bir bakıma etrafını saran gerçekliklerin, kültürel ve toplumsal çağrışımların göstergelerini yüklediği yeni bir harita olarak okunması normaldir. Dijital teknolojiden alınan destekle daha elverişli hâle gelen imge yükleme, değiştirme, transfer ve çoğaltma imkânları da, yine harita tasarımını andıran bir konumlandırmayı anlamlı kılmaktadır. 



öngörülemez, tarifsiz ve bağımsız bir olgu

Çerçeve düzeneğiyle ızgara sistemi ya da harita pratiği ile ilgili süren benzeri tartışmalar, aslında Gilbert & George resminin zaman içinde boyut ve kompozisyon düzeninin belirlenmesi sürecinde benimsenen ve kullanılan yeni yöntemleri anlamaya ve açıklamaya çalışır.[3] Dahası, bu yöntem ve sistem ve uygulamalar, mecazi anlamda toplumsal sorunları ve algıları hem bağlayan, hem de ayıran bir bariyer olarak işlev görür. Kimi kez içeriği zaafa uğratan bu tür yaklaşımlar; Gilbert & George’un sıradan gerçeklikleri yansıtan imgeleri vasıtasıyla yazı, resim ve kolaj görselliği içinde giderek simgesel, parıltılı ve renkli fantastik uygulamalara dönüşür. Bu arada; değişmez yöntemlerle modellenen imgeler-görüntüler, yeni biçimsel varsayımlarla bütünleşirken, muğlak ve sakıncalı içeriğin aktarımına vasıta olmaktadır. 

Gilbert & George’un sanatı; tam da bu yüzden, her durumda öngörülemez, tarifsiz ve bağımsız bir olgu hâlinde değişimini ve gelişimini sürdürmektedir.


Mümtaz Sağlam , Copyright © 2023 / All Rights Reserved.

Ayrıca bakınız. https://saglamart.com/gilbert-george-bir-haz-unsuru-olarak-olum

NOTLAR

[1] Gilbert & George (Gilbert Proesch – d. 1943, San Martin de Tor, İtalya) ve (George Passmore – d. 1942, Plymouth, Birleşik Krallık) 1967’de Saint Martin’s School of Art’da tanıştılar. O tarihten bu yana birlikte  yaşadılar ve çalıştılar. Bir süre ünlü The Singing Sculpture adlı performanslarını elleri ve yüzleri renkli metalik tozlarla kaplı bir şekilde Londra sokaklarında gerçekleştirdiler. Ardından fotoğraf tekniklerini kullanarak oluşturdukları büyük boyutlu kolaj düzenlemeleriyle sanatlarını daha geniş kitlelere yaydılar. Londra’nın hareketli bir göçmen ve işçi sınıfı mahallesi olan Doğu Yakasında yaşamayı tercih ettiler. Atölyelerini burada kurarak bölgenin toplumsal ve siyasal koşullarında ortaya çıkan yaşantıyı yakından gözlediler, yerel kültürü sıra dışı bir görsellikle yansıttılar. Bakınız. https://www.lehmannmaupin.com/artists/gilbert-george/biography

[2]  Izgara burada resme eklenen plastik bir yapıdır; düzen ve desen fikrini çağrıştıran bir eklentidir. Tek tek çerçevelenerek duvara asılan ve konumlandırılan görüntünün yaşadığı optik değişimi süreklilik ve tekrar fikri üzerinden birleşik (tek) bir kompozisyon olarak önermektedir. Aslında, ızgara (grid) sistemiyle parçalanan görüntü; algısal bağlamda sınırladığı alanı ayırır, bütünlüğü zaafa uğratarak sürekliliği aksatır. Apaçıklığını engelleyen, bağımsız birimleri bölen farkındalık oluşturucu bir engel gibidir. Dahası önerdiği katı sistematik düzen ve yatay-dikey planlama ile tasarımsal endişelere öncelik verir. Bu parçalı sunum anlayışı, Gilbert & George’un 1970‘lerin sonundan itibaren benimsediği ve kullandığı değişmez bir uygulama; konformist bir değişim, yeni bir sunum stratejisi olarak da nitelenebilir. Genel kompozisyonu bütünlemekte ve/fakat bu düzenlemenin değişebilirliğini de ima etmektedir.

[3]  Bknz. Katherine Bourguignon, “Performing the Closet: Grids and Suits in the Early Art of Gilbert & George, 1 Nisan 2020 ( University of Colorado / Boulder, Gender 1998-2013, (College of Art and Science) Bkz. https://www.colorado.edu/gendersarchive1998-2013/2000/04/01/performing-closet-grids-and-suits-early-art-gilbert-and-george