tacita dean: kayıp zamanın peşinde

MÜMTAZ SAĞLAM

“Tacita Dean, fotoğrafa yeniden yüklediği anlamla kayıp zamana dair yeni bir belirlenim içindedir. Eskitilmiş ve değeri dönüştürülmüş medyumlar vasıtasıyla kaybolan zaman ve kişiler arasında gizemli bağlantılar kurmaya çalışmaktadır. Bu noktada devreye giren düzensiz bilgiler, ikna edici bir dokümanter etkiyi belirgin kılmakta ve sahte bir arşivin yapılanmasını sağlamaktadır. Dean’in kurguladığı distopik imgelem; terkedilmiş yıkıntılarla işlevini yitirmiş endüstriyel mekânlardan ve kaybolmuş kimliklerden gücünü almaktadır.



Günümüzde sanat pratiklerinin ağırlıklı bir kısmının yakın geçmişi yansıtan nesne ve görüntülere karşı gösterdikleri yakın ilgi, taşıdıkları tarihsel izlerle kapsamlı ve yeni hikâyeler yaratabilme güçlerinden kaynaklanıyor. Kararlı bir şekilde araştırılarak elde edilen bu tür görüntü unsurlarının ortama olan hâkimiyetini; kasvetli ve hüzün dolu bir auranın baskıladığı yeni bir romantizm dalgasının nedeni olarak görmek de mümkün.

Hazır nesneye özgü etkili bir görsellik üzerinden sağladıkları veri akışıyla tarihsel, sosyal ve siyasal bağlantıları kolayca tesis edebilen sanat yapıtları, anlatıya bir anda boyut ve derinlik kazandıran bu pratik çözümle kendilerine tutarlı bir söylem alanı açmaktadır. Dolayısıyla, kaotik bir uzam tasarımını neredeyse istismar edici bir düzeye taşıyan bu ortak duyarlık; modern dünyanın yolaçtığı yıkımı ve neden olduğu hayal kırıklılığını anlatan eleştirel tavırlardan beslenmektedir. Özellikle yakın geçmişi bir kazı alanına çeviren bu yaklaşımın; tarihsel ve travmatik sahneler üzerinden biçimlenen yeni-romantik bir duyumsama ile duygusal ihtiyaçların giderilmesini sağlayan bir mecra olarak tanımlanması yanlış olmayacaktır.

hazır-nesne ile zamanı bükmek

Anonim fotoğrafın dönüştürücü gücünü ve ifade ayrıcalığını fark eden sanatçılardan biri olan Tacita Dean; geçmekte olan zamanı, hazır görüntünün sırlarla dolu tedirgin edici değişim değeri üzerinden anlatmaktadır. Baştan beri analog filmin maddeselliğine ilgi duyan sanatçı; diyafram ayarlarıyla oynayarak zenginleştirdiği siyah-beyaz kareleri, tuhaf anlatılara uygun manipülatif bir biçimlemenin yüzeyi haline getirir. Deneysel yöntemlerle farklı ışık etkilerine maruz bırakılan bu filmlerle ulaştığı görsellik, eskitilmiş bir zaman ve mekân tahayyülünün gizemli çekiciliği üzerinde düşünmemize neden olur.

Modern bir fantezi kurma hadisesi olarak da yorumlayabileceğimiz fotoğraf temelli geçmiş zaman ilgisi, Tacita Dean’in işlerinde tüm belirsizliğine rağmen ikna edici dönüşümünü tamamlayan bir plastisiteyi hedefler. Yıkıntıya duyulan marazî hayranlığın aracı olan fotoğraf, pitoreske yüklenen yeni anlamları taşımakla birlikte, daha katkılı bir düzeye evrilerek çürüme/çöküş etkisini yakalamanın nesnesi haline gelir. Çünkü fotoğraf, hazır görüntüdeki mevcut görselliğin üzerine eklenen yeni bir imgelemle Tacita Dean’ın mistik ve tarihsel olanı bir arada barındıran, sırlarla örülmüş anlatısına biyo-politik bir çehre kazandırır. Özetle; kayıp zamana dair yeni bir belirlenim içinde olan Tacita Dean, eskitilmiş ve değeri dönüştürülmüş medyumlar vasıtasıyla kaybolan zaman ve kişiler arasında gizemli bağlantılar kurmaya çalışmaktadır. Bu noktada devreye giren düzensiz bilgiler, ikna edici bir dokümanter etkiyi belirgin kılmakta ve sahte bir arşivin yapılanmasını sağlamaktadır. Dean’in kurguladığı distopik imgelem; terkedilmiş yıkıntılarla işlevini yitirmiş endüstriyel mekânlardan ve kaybolmuş kimliklerden gücünü almaktadır.

Belki de birçoğu anonim bir şekilde fotoğraflanmış, arşivlerde görsel belleğe ilişkin kayıtlar olarak yer bulan unsurların bir hazır-nesne olarak zamanı büken belirsiz ama geçmişte kalan çelişkili ve karışık bir tahayyüle sağladığı katkı tartışılmaz. Tacita Dean’ın bu yaklaşımlar arasındaki farklılığı; fotoğrafa, oradaki zamana ve kişilere dair bir imgelemi, vaka tasarımı olarak yeniden kurmasıdır. Bu şekilde daha uzun süreli bir estetik algının, değişik teknik arayışlar ve deneyler üzerinden dönüşerek aldığı aldığı hali görmek ve takip etmek yeterlidir. Tacita Dean’in yaklaşımı, kayıp bilgiye duyulan merakla, tüm içeriğini dönüştüren bir mantık üzerinden işleyen ve onu yeniden bir mevcut hale getiren bir çabadan ibarettir. Çoğu zaman bulanık durumda olan bu veriler, alternatif bir karşı bellek hamlesiyle denetim altına alınırlar. Tipik bir postprodüksiyon hamlesi olarak görebileceğimiz bu durum, aynı zamanda akışkan bellek, melezleştirme ve temellük etme ile ilgili tartışmalara da ciddi bir örnek oluşturmaktadır.


Mümtaz Sağlam, Copyright © 2021, Tüm hakları saklıdır. / All Rights Reserved.