zeki faik izer: lirik soyuta evrilen etkili bir performans

MÜMTAZ SAĞLAM

Tümel bir durum olarak değerlendirdiğimizde; Zeki Faik İzer’in lirik soyuta evrilen performansına, soyut-dışavurumcu hareketin pentür kavrayışıyla uyumlu ve eşzamanlı bir belirlenim olarak da bakmak mümkündür. Nesnesiz ve figürsüz kalan bir düzlemde, boyasal dışavurumla vücut bulan bu çeşitlemelerde, renklerin derin ilişkileriyle boyut ve dinamizm kazanan bir görsel alan tasavvuru söz konusudur. Dahası; kavramsal bir ivmeyle resim düzenini kuran sanatçının, açık ve net atıflar yerine, lirik bağlantıların belirlediği soyut düzeni inşa etme çabası içinde olduğu görülebilir.


Zeki Faik İzer, “İnişe Geçen Kuşlar”, 1977, Kağıt Üzerine Guajboya, 64×49 cm. (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Sanat Koleksiyonu-https://sanalmuze.tcmb.gov.tr/)


Zeki Faik İzer, uzun bir dönem boyunca uyguladığı soyutlama eylemiyle, kavramsal algıya dayalı güçlü bir gösterimle soyut sonuçlara ulaşır. Bu süreçte, plastik unsurlara dönüştürülen nesne ya da figür bağlantıları; kaligrafik hamlelerle iptal edilmekte, anlık ve kendiliğinden gelişen bir doğaçlama eylemi uyarınca geride bırakılmaktadır. Bu anlık dışavurum; aslında deneysel bir kompozisyon arayışının, rastlantıya yön veren bilinç niteliğinin ve gözlem yeterliliğinin ürünüdür. Açıkça sanatını bir eylem resmi fikrine dayandıran İzer, informel bağlamda renkçi ve anlatımcı bir duyarlığın izini sürmekte, dinamik ve yoğun plastisiteye ulaşan yenilikçi tavrıyla karşımıza çıkmaktadır.

coşkulu bir eylem resmi

Zeki Faik İzer’in imgeden uzaklaşan bir yönelimle, kendiliğinden ve eşzamanlı oluşumların belirlediği lekeci bir resmin peşinde olduğu görülmektedir. Zaten, Zeki Faik İzer için sözü edilen soyut-dışavurumculuk ve taşizm bağlantısı, daha çok kullanışlı bir dile duyulan biçimsel ilgiyi açık etmektedir. Burada beliren ifadeci niteliğin ve gerilimin, bu anlayışlara özgü psikolojik ve düşünsel gerekçelerle ilişkili olmadığı ortadadır. Ayrıca İzer bu durumu, abartılı bir deformasyon yerine ölçülü bir üslûplaştırma deneyimin ürünü ya da sonucu olarak kavramış gibidir. Bu nedenle resmini lekeci ve soyut-dışavurumcu bir yönelim üzerine kurar. Lirizme atıflı bir düzlemde başkalaşan ya da özel ışık ve renk etkileriyle özgünleşen bir görsel dil olanağı yaratır kendine.

Öte yandan İzer’de geçerli olan doğaçlama süreci; resim-ötesini araştıran, aşırılıkla değer kazanan özel bir durumdur. Özellikle 1960’lı yıllarda gerçekleştirdiği soyut kompozisyon denemelerinde fırça lekelerinin yoğun, ritimli ve parçalı dinamizminin ardında yine de figüratif bir alanı keşfetmek olasıdır. Aslında İzer, imge bağlantılarını tümden reddetmeyen bir yaklaşım içindedir. Yani, bir soyutlama, basitleştirme ya da indirgeme çabası içinde imgeyi/nesne ya da figürü ötelemekte veya unutmaya çalışmaktadır. 1970’li yıllarda ise, kararlı bir şekilde yalnızca düzenlemenin soyut karakterini öne çıkarmaktadır. Resim bu noktada, nesne atıflarını çağrıştırmayan soyut bir karaktere evrilmekte, İzer’in olgunluk evresine işaret edecek düzeyde bir soyutlama süreci ve hedefine odaklanmaktadır.

Burada gözlenen aşırılaşmış soyutlamanın imge-nesne bağlantılarıyla normalleştirilmesi, bir psişik denge arayışına karşılık gelmektedir hiç kuşkusuz… Sanatçının resme devam edebilmesi için, her defasında imgeden uzaklaşabilmeyi denemesi gerekmektedir. Çünkü bu resim, ressamca duyuş ve özgüvenle şekillenen jestlerle kurulmaktadır. Hızlı ve kararlı hamlelerle biçimlenmekte, özgün farklılıklara ulaşmaktadır. İzer, süreci bir dizi resimle yeniden tartışabilme derdindedir sanki. Böylece bir sorun alanı üreten ve oluşan karmaşayı örgütleyerek çözüme taşıyan, ritmik bir düzende beliren duygu-coşku aralığında resmi bütünlemektedir. 1970’li yıllarla birlikte, bu resimlerde eksikliği duyulan aura’yı da resme davet ederek; mevcut lirizm duyumsamasını daha hüzünlü-kasvetli psişik etkilerle zenginleştirmeyi denemiştir. Bu yüzden, İzer’in soyutlamaları, son yıllarında bir tefekkür resmine doğru evrilmiş gibidir.

kavramsal bir ivmeyle resim düzenini kurma deneyimi

Zeki Faik İzer’in ısrarlı bir soyutlama bilinciyle resmi kurma tercihi; zamanla özgün bir söyleme dönüşerek normalleştirilen bir anlatım hâlini almıştır. Bu tercihe yönelmekle ilgili zorluklar, dilin meşruluğu zemininde hakiki yüzleşmeyi ötelerken; Doğulu duyumsama, kaynak ve köken tespitini tarihsel ve geleneksel olan birikimle ilişkilendirme aşamasında İzer’i gölgelemeye başlar.[i] Dilin özgünlüğü, soyut-dışavurumcu niteliği, içkin tespit ve değerlendirmelerle, sıklıkla belirtildiği üzere ritim ve uyum meselesi üzerinden değil de; dış dünyaya yapılan atıflarla yörüngesinden saptırılarak anlatılmaya çalışılır.

İzer’de soyutlamanın basit ve aslında konusuz olan şekli, her durumda bize lirik soyutu duyumsatır. Oysa İzer’in ulusal ve tarihsel referanslarla olan teması, kısa bir aralıkta deneyimlenen bir husustur. Ve İzer’in bu sapma hâliyle resme yönelmesi, tüm soyutlama serüvenini özetleme aşamasında çok da belirleyici değildir. Çünkü İzer’in imge bağlantılarını bu şekilde açık etme girişimi, bir kültürel belirlenime ya da konuya duyduğu yakınlıkla, içerik ve derinlik arayışına karşılık olarak öne sürmesi, klişelere dayanan bir Doğu-Batı kültürel çatışmasına ve sadece bilinç aralığında yaşanan çelişkiye işaret eder. Dolayısıyla bu durum ya da yönelim, İzer’in soyutlama serüveninde bir ayrıntı olarak görülmelidir. Son yıllarında ise, yoğun ve karmaşık kültürel atıfların yerini, dinamik karakterini koruyan ancak daha yalın ve soyut biçimleme denemelerinin almış olması bunun göstergesidir. Adeta imge bağlantılarını kıran, boyutlandırılmamış bir alan açma ve tipik biçimsel dizilimin yeni olasılıklarını araştıran bir üretim anlayışı, yeniden ve ısrarla örneklenmektedir burada.

Tümel bir durum olarak değerlendirdiğimizde; İzer’in lirik soyuta evrilen performansına, soyut-dışavurumcu hareketin pentür kavrayışıyla uyumlu ve eşzamanlı bir belirlenim olarak da bakmak mümkündür. Nesnesiz ve figürsüz kalan bir düzlemde, boyasal dışavurumla vücut bulan bu çeşitlemelerde, renklerin derin ilişkileriyle boyut ve dinamizm kazanan bir görsel alan tasavvuru söz konusudur. Dahası; kavramsal bir ivmeyle resim düzenini kuran sanatçının, açık ve net atıflar yerine, lirik bağlantıların belirlediği soyut düzeni inşa etme çabası içinde olduğu görülebilir. Bu yüzden; çok renkli çizgisel edim ve unsurlarla çeşitlenen bu yapı bütünlüğü, farklı ve özgün bir soyut düzenleme olasılığını önermesi bakımından dönemsel bir yenilik olarak nitelenmelidir.

Sonuçta Zeki Faik İzer; uzun sanat yaşamı boyunca sürekli değişim içinde olan, konuyu öteleyen, hatta resmi salt bir biçimleme olgusu olarak değerlendiren özgün bir yaklaşım içindedir. Burada yapıtlara özel bir şekilde sinen düşünsel bir yoğunluğu, soyut ve kavramsal düzeyi, aslında İzer’in sentezlediği ilişkisel estetik bağlamında ulaştığı kavrayışa bağlamak mümkündür. İzer’in bu süreçteki ayrıcalığı; Batı sanatıyla sürekli yüzleşme ve değerlendirme fırsatını yakalamış olmasıyla, biraz da bu dile yakın duran kararlı tavrıyla ve güncel üslûp değişimlerini olanaklı kılan bir yenilikçiliğe onay vermesiyle ilgilidir. 


[i] 1980’li yıllarda okunur imge düzenlerine başvuran İzer, söz gelimi Selçuklu sanatında simgesel değer taşıyan unsurları soyut düzeneğin içine davet eder. Bu tür bir dönüşüm İzer’in sanatında tematik bir yönsemenin ağır basmasıyla belirgin bir değişikliğe yol açar, fakat kompozisyonun dinamik karakterini zaafa uğratmaz. Türkiye’de gelişen resim sanatında beliren soyut ve soyutlama eğilimleri konusunda yazarın hazırladığı bir başka metin için bknz. https://saglamart.com/soyut-ve-soyutlama-egilimleri-baglaminda-turkiyede-resim-sanati

(Ayrıca bknz. zeki faik izer: imge ve ötesi / sahici bir soyutlama serüveni )

Kaynakça

ERİNÇ, Sıtkı M.; Zeki Faik İzer, Türkiye Halk Bankası Yayınları, Ankara Eylül 1990.

İREPOĞLU, Gül; Zeki Faik İzer, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul Ocak 2005.

TURANİ, Adnan; Zeki Faik İzer, Enlem 80 Yayınları, Ankara 1995.

“Siyah-Beyaz İzler” Fotoğrafçılığıyla Zeki Faik İzer, (Katalog) Hazırlayan: Filiz Özdem, Metin: Seyid Ali Ak, Yapı Kredi Yayınları İstanbul, Ocak 2005.

Zeki Faik İzer, (Katalog) Hazırlayan: Veysel Uğurlu, Metin: Sezer Tansuğ, Yapı Kredi Kültür Merkezi Yayınları İstanbul, Ekim 1994.

Zeki Faik İzer, (Katalog) Metinler: Özdemir Altan, Kıymet Giray, TC Merkez Bankası Yayını, Ankara, Aralık 2000.