timur çelik: “kabil havaalanı I-II” / iki apokaliptik tasvir

MÜMTAZ SAĞLAM

Kabil Havaalanı resimlerini; yarattıkları psikolojik etkiyle, figüratif düzenlemenin ikna gücünü arkasına alan ve eleştirel dinamiğiyle öne çıkan bir pentür kavrayışı içinde yapılanan, dünya hâlini anlatan distopik birer tasvir olarak görmek gerekir. Bu resimlerin basit, etkili (hazır) imge düzeni; zamana uygun bir algılamayla ikna, çağrışım ya da ima gücünü kullanan, güncel durumla aramızda oluşan mesafeyi bize gösteren, tarihsel bir uyarı ya da ithamlardan oluşmaktadır. Pornografikleşen imgelem burada, kötücül bir durumla, yeni-romantik direncin belirdiği bir sahne oluşturma pratiğidir her şeyden önce… Anlatılan hikâyenin güncel gerçekliğini, ahlâki bir doğruculukla tartışan ve tanıklığın verdiği acıyla, imgenin mutlaklığını adeta buharlaştıran bu resimler, eskiz mahiyetinde bir görsel nota ya da tutanağa çaresizce evrilmektedir.


Timur Çelik, “Kabil Havaalanı II”, 2021, Tuval Üzerine Yağlıboya https://twitter.com/timur_celik/status/1427426694898532354
Timur Çelik, “Kabil Havaalanı I”, 2021, Tuval Üzerine Yağlıboya https://twitter.com/timur_celik/status/1427426694898532354

Berlin’de yaşayan sanatçı Timur Çelik’in; içinde bulunduğumuz sosyal ve siyasal krizlerle dolu bir dönemde, iktidar gücünün yaygınlaşan baskıcı uygulamalarına karşı oluşan tepkilerini ifade eden Eyewitness temalı resimleri, duygusallığımızı alt üst eden etkili birer görsellik dizisi olarak karşımızda… Çelik’in psişik etkilerle boyutlanan bu güncel ve gerçekçi hâl tasvirleri; geliştirdiği görsel dilin olanaklarını yer yer iptal eden ve giderek manipülatif bir eksende beliren kısa erimli ve dinamik betimlemelerden oluşuyor. Fotoğrafik görüntünün yansıttığı akla ziyan olaylar, tarihsel belge değeri yüklenen pentür deneyimleri olarak yeniden yapılandırılıyor bu resimlerde.

pragmatik bir temsilin y/akıcı görselliği

Ayrıca; son dönemde, atak hamlelerle biçimlenen dışavurumcu bir boyaresim performansıyla yetinen sanatçı, fizyolojik ve psişik şiddete uğramış kimlik ve beden temsillerinde görüntü örnekçesiyle görsel dil arasında duyumsanan boşluk hissini vurgulayan tuhaf, kopuk ve arızalı bir bütünlüğü resim olarak düzenliyor. Dolayısıyla, kirli bir gerçekliğin görünür kılındığı bu yüzeyler; tepkisel ve ruhsal bir uzaklaşmanın, yalnızlaşmanın sahnelerine dönüşüyor.

Timur Çelik’in giderek yaygınlaşan bir duyarlık yitimi hâline işaret eden bu resimleri; tanığı olmaktan utanç duyduğumuz trajik olay ve olguların yeniden gösteriminden ibarettir aslında. Yorum ve gösterim tekrarıyla anlamın şiddetini arttıran bu uygulama, tuhaf anları tarihe mal eden kullanışlı ve etkili bir yöntem olarak tercih edilmektedir burada. Bu şekilde gerçekleşen bir resimleme, öyküleme ya da çevirimle, fotoğrafın mutlaklığı açıkça iptal edilmekte, gerçeklikle aramızda oluşan mesafeyi sorunlaştıran muğlak bir imgelem kamusal/görsel belleğe hızla kaydedilmektedir. Dolayısıyla, Çelik’in Eyewitness dizi resimlerini karakterize eden biçimleme konsepti, yakıcı gerçeklikler ile aktüel gelişmelere karşı duyulan radikal bir tepki ve red kültüründen gücünü almaktadır. Sosyal ve siyasi ortama egemen olan örgütlenmiş bir ahlâki körlük ve kötülüğün, siyaset üretemeyen retoriğin karşısında, yaşanan hayal kırıklığına ve çaresizliğe vurgu yapılmaktadır. Söz konusu resimlerin; küçük boyutlu, anlık ve eskiz düzeyindeki geçici ve değişken görselliği, bunu duygu aktarımını mümkün kılmakta, ikonsal bir gösterimle gücünü ve etkisini pekiştirmektedir. Son derecede işlek bir görsellikle aşkınlaşan bu betimleme, dolaysız bir şekilde imgede somutlaşan bir ideolojik bütünleşmeyle insanlık suçuna dönüşen tarifsiz acıları ve ayıpları ifade etmektedir.

Özetlemek gerekirse; olayları henüz sıcaklığını yitirmeden kayda geçiren bu kronik betimlemeler dizisi, okunur referanslar üzerinden indirgenmiş muğlak görüntüleri ele alarak, iliştikleri hikâyenin desteğiyle netleştirmekte, anlık bir akışla oluşan tepkisel bir dışavurumu ya da görselliği kayıt altına almaktadır.

Bu bağlamda Kabil Havaalanı resimlerini de yarattıkları psikolojik etkiyle, figüratif düzenlemenin ikna gücünü arkasına alan ve eleştirel dinamiğiyle öne çıkan bir pentür kavrayışı içinde yapılanan, dünya hâlini anlatan distopik birer tasvir olarak görmek gerekir. Bu resimlerin basit, etkili (hazır) imge düzeni; zamana uygun bir algılamayla ikna, çağrışım ya da ima gücünü kullanan, güncel durumla aramızda oluşan mesafeyi bize gösteren, tarihsel bir uyarı ya da ithamlardan oluşmaktadır. Pornografikleşen imgelem burada, kötücül bir durumla, yeni-romantik direncin belirdiği bir sahne oluşturma pratiğidir her şeyden önce… Anlatılan hikâyenin güncel gerçekliğini, ahlâki bir doğruculukla tartışan ve tanıklığın verdiği acıyla, imgenin mutlaklığını adeta buharlaştıran bu resimler, eskiz mahiyetinde bir görsel nota ya da tutanağa çaresizce evrilmektedir.

kopuk ve karmaşık anlatılar dizisi

Açıkça, kendisini bir yıkım sonrası duygusallığı içinde ya da tanıklığı arasında hisseden sanatçı, aktüel haber geçişiyle sunulan ve sıradanlaşan duruma/görüntüye olan itirazını, yeni bir üretim üzerinden, akışta kesinti yaratacak bir şekilde kopartarak dile getirmektedir. Böylece buraya ikâme edilen derinlikli yeniden gösterimle ilişkisel bir zemine taşıyor ve estetik kararlılıkla vurgulanan bu ağır resimleri karşımıza çıkarıyor.

Aslında; bir gözlemci tavrıyla süregiden hayatı sorgulayan Timur Çelik, etrafımızı saran kötülüğün örgütlediği travmaların izini sürmekte, hakikat meselesinin ahlâki boyutuyla imkânsız sahneleri ilişkilendiren tuhaf, güncel ve o ölçüde gerçekçi bir duyumsamaya dönüşen bir ürperti aralığında bu resimleri üretmektedir. Dünyanın sonuna, ölüm duygusuna ve korkusuna atıflı bir figürasyon, bu resimlerde açığa çıkan patalojik etkinin sürekliliği içinde yapılanmakta; görkemli sonuçlarla kendini açık etmektedir.

Bu bağlamda, yeniden resmedilen Kabil Havaalanı, ölüm tehditi eşliğinde özgürlük vaadi sunulan kalabalık ve tekinsiz bir ara bölgedir. Pek çok kurtuluş hikâyesinin düğümlendiği gelip-geçici bir mekândır. Göçmen ya da mülteci gibi sıfatları kitlelere yükleyerek yeni bir öteki’lik hâli yaratan, bunu da sahte bir özgürlük söylemiyle örtüştüren bir insanlık ayıbının simgesel mekânıdır. Çelik’in odaklandığı görüntüler, tam da bu nedenle bir felaket tasavvuruna uygun, yaşanan ideolojik çöküşün kopuş anlarına işaret etmektedir. Örnekse, resimde okunabilirliği koruyan force sözcüğü; sanki peşine takıp sürüklediği bedenleri özgür hayata kavuşturma vaadiyle havada savurabilen nafile bir güce dikkatimizi çekmektedir. Kısa erimli, mevcut durumu raporlaştıran bu kopuk anlatılar dizisi, Kabil Havaalanı resimlerinde, ölüme yazgılı bedenlerin çaresizliğine, simgesel anlamda tükenmişliğine vurgu yapan iki apokaliptik tasvirdir her şeyden önce. Dolayısıyla; duyarsızlığın, kayıtsızlığın zaptedildiği yakıcı bir deneyime dönüşen bu resimler, durumsal bilinci taşıyan bir sertlik içindedir, son derecede uyarıcı ve rahatsız edicidir.


Mümtaz Sağlam, Copyright © 2021, Tüm hakları saklıdır. / All Rights Reserved.

ayrıca bknz. https://saglamart.com/timur-celik-kabil-havaalani