peter doig: imkânsız bir zamanda yaratılan öte-mekânlar

MÜMTAZ SAĞLAM

Peter Doig’in resmi; anlatımcı nitelikleri manzara konseptiyle örtüştüren, kademeli derinlik etkisiyle başkalaştırılmış bir yer ve zaman tasviri olmakla birlikte; üslûba iz bırakan nevrotik bir mekân boyutu oluşturma çabasının bir ürünü olarak da tanımlanabilir. Fantastik çağrışımlarla biçimlenen bu kurgu-mekân anlayışı, içerdiği mistisizm ile farklılaşmakta ve bu duyumu güçlendiren otobiyografik bağlantıları gündemde tutmaktadır. Mevcut doğa tasavvurunu sıra dışı bir görsel hafızaya dayandırarak tamamlarken; gerçeklik ve hayal gücü arasındaki yeni bir ilişkisel durumu ifade etmektedir.



Peter Doig, The Architect’s Home in the Ravine”, 1991, Tuval Üzerine Yağlıboya, 200×250 cm. https://www.wallpaper.com/art/peter-doig-the-architects-home-in-the-ravine

Peter Doig, resim yüzeyiyle giriştiği tahripkâr ilişkiden estetik sonuçlar çıkaran bir sanatçıdır. Daha çok geleneksel biçimleme tekniklerine duyduğu ilgi nedeniyle tanınan Doig, dışavurumcu referanslarla belirginleşen yaklaşımıyla ve hayalgücüyle şekillenen yeni bir gerçekliğin peşinde görünmektedir. Özellikle, uzakdoğu referanslarıyla beliren, ürkütücü bir dinginlik içeren manzaraları ve duygusal bağlantı ve bildirileri yedeğinde tutan etkili figüratif yorumlarıyla karşımıza çıkmaktadır. Peter Doig’in uzak, ıssız ve hatta unutulmuş görünen tekinsiz mekânları, Gauguin’in yolculuğu anımsatan bedensel ve zihinsel bir uzaklaşmaya işaret etmektedir. Neredeyse melankolik bir derinliğe sahip olan bu yeni-romantik duyumsama; görsel dili ve akışı belirleyecek bir ağırlıktadır. Dahası, yakaladığı tinsel boyut ile uzlaşan aykırı biçimleme deneyimiyle açık bir hatırlama pratiği gibidir. Ayrıca görsel hafızasına yerleşmiş verilerle yatıştırıcı ve dengeleyici etkisiyle dikkatleri üzerine çekmektedir.


büyülü bir gerçekliğin temsili

Peter Doig, özel tekniklerle tuval yüzeyine taşıdığı görüntüyü, bir eklentinin (ağaç dalları, çalılıklar, perde veya çitlerin) gerisine iteler. Oluşan kademeli derinlik etkisi, Doig’in pek çok resmini karakterize eden bir biçimlendirme tercihidir. Ön ve arka plan ayrımını ters yüz eden bu uygulama, aslında izleyiciyi resim alanına dahil eden yeni bir yakın plan tanımını önerir. Burada ötelenen her plan, bir geçmiş zamana, muamma dolu bir yaşantıya, imkânsız bir mekân gerçekliğine aittir. Bu şekilde beliren imge dizilimi; bir anda yeni, kurgusal ve gerçeküstücü bir tasarımla hayali bir sahneye dönüştürülür.

Söz konusu tinsel yoğunluk aslında Peter Doig’in pek çok eserinde esrarengiz bir biçimde görünür haldedir. Bu durumun tipik bir örneği olan 1991 tarihli The Architect’s Home in the Ravine adlı resim, doğal ortamla insan yapımı beton kütlenin iç içeliğinin yarattığı gizemle ayrıcalıklı bir yapıta dönüşür. Figüratif bir kurulumu ve imgelemi, etkili bir bütünsellikle bu seviyede ifade etmek hiç kuşkusuz önemli bir hadisedir. Ve burada, ağaç dallarının arasına sıkışan hayal gücü, samimi bir yoruma dönüşmektedir

Peter Doig’in manzaralarında dikkati çeken temel hususlardan bir diğeri de, Böcklin’in Ölüler Adası’na açık atıflarda bulanan bir görüntü düzeneğinin bilinçli bir tercihe ve yapı-bozum çabasına dayanıyor olmasıdır. Tuhaf görünen bir mekân-doğa tasavvurunun peşinde olan bu anlayış, dingin bir görüntüye eklenen manipülatif müdahalelerle, fetiş imge eklentilerle ve doğrudan biçimlemeyle özgün çözümlere ulaşmaktadır. Söz gelimi sanatçının bir tutku nesnesi olarak sıklıkla kullandığı kano imgesi, tekinsiz manzara fikrini zorlayan, ölüme ya da yalnızlığa çağrılı özel bir yolculuğun simgesi olarak gösterilebilir. Tıpkı; 100 Years Ago adlı kompozisyonda olduğu gibi… Burada yer alan ve neredeyse resmi yatay eksende ikiye bölen kırmızı kano, aşırılık içeren konumlandırma üzerinden, geride bırakılan ufuk hattına yerleştirilen gizemli bir ada metaforuyla ilişki halindedir. İmkânsız bir düşlemin mekânı olarak tasavvur edilen, uzakta ve geride tutulan ada, ebedi huzuru öneren bir ölüm ülkesi olarak düşünülmüş gibidir. Huzur ile ölüm gerçekliğini bir arada sunan bu tuhaf kurulum, ünlü bir rock yıldızının suya yansıyan titreşimli dikey görüntüsüyle resmi dengelenir. Bu yorum ve gösterim ısrarı, açık bir şekilde kaçış kültürü ve tarihine atıflı simgeci bir gerilim ve dinamizme sahiptir.

Ayrıca; Peter Doig’in resmi; anlatımcı nitelikleri manzara konseptiyle örtüştüren, kademeli derinlik etkisiyle başkalaştırılmış bir yer ve zaman tasviri olmakla birlikte; üslûba iz bırakan nevrotik bir mekân boyutu oluşturma çabasının bir ürünü olarak da tanımlanabilir. Fantastik çağrışımlarla biçimlenen bu kurgu-mekân anlayışı, içerdiği mistisizm ile farklılaşmakta ve bu duyumu güçlendiren otobiyografik bağlantıları gündemde tutmaktadır. Mevcut doğa tasavvurunu sıra dışı bir görsel hafızaya dayandırarak tamamlarken; gerçeklik ve hayal gücü arasındaki yeni bir ilişkisel durumu ifade etmektedir.


Mümtaz Sağlam, Copyright © 2022, All Rights Reserved.

Peter Doig ile ilgili diğer yazılar:

1- Gülay Yaşayanlar, “Manzara ve Mecaz Arasında Biçimlenen Bir Dil Hikâyesi”, 2022. https://saglamart.com/peter-doig-manzara-ve-mecaz

2- Mümtaz Sağlam, “Bir Hayal Mimarisinin Ürünü Olarak Manzara”, 2022. https://saglamart.com/peter-doig-manzara