olafur eliason: “the weather project” deneyimi

GÜLAY YAŞAYANLAR /

Olafur Eliasson; burada, doğal olayları ya da görüntülerin ışık altında oluşturduğu düzenleme önerileriyle, tavanı ayna kaplı mimari konstrüksiyonlarda izleyicinin de dahil olduğu bir kurgu/düzen aracılığıyla tinsel diyalog çağrıları yapmaktadır.

Olafur Eliasson, “The Weather Project”, 2003, Tate Modern, Londra. https://olafureliasson.net/archive/exhibition/EXH101069/the-weather-project#slideshow

Olafur Eliasson’un işleri, insanın çevre ile olan ilişkileri ve algısı üzerine bir düşünmeye davet eylemi olarak karşımıza çıkar. Bu duyusal mesajın varlığı, izleyicinin hareket alanlarını manipule etmeye yarayan temel beklentiler üzerindeki karışıklığın da bir göstergesidir. Üstelik bu örüntünün sezgilerini ve belirleyiciliğini gözeten doğal bir etken olarak…

Sanatçı, alan ve mekan düzenlemelerinde var olduğunu bildiğimiz şey ile gördüğümüz şey arasındaki farka dikkat çekerek, işlerin boşluk’la olan alakasını sorgulamaya açar. Olafur Eliasson ayrıca kah –doğal olayları ya da görüntüleri- ışık altında oluşturduğu düzenleme (enstalasyon) önerileriyle, kah tavanı ayna kaplı mimari konstrüksiyonlarda izleyicinin de dahil olduğu bir kurgu/düzen aracılığıyla tinsel diyalog çağrıları yapmaktadır, Tate Modern’de yer alan “The Weather Project” de olduğu gibi…


Olafur Eliasson: The Weather Project

“The Weather Project”, bütün yüzeyi ayna kaplı tavanın oluşturduğu sınırsız derinlik, buğulu atmosferde, tek tek edilginleştirilen bedenlerin resmi geçidine sahne olur. Burada mutlak oluş ile yok oluş döngüsünün bozulduğu, grileştiği bir (kor güneş ışığı) imgesi altında; insanın hangi varlık tapınağına sığınacağı konusunda  bir video oyunuyla karşı karşıyayızdır sanki. Bedenlerin başaşağı bir vaziyette tavana yansıyan boşluktaki devinimi, histerik bir imkânsız yolculuğa benzer. Teğellenen, ama bir türlü tutmayan bilincin parçaları gibi.. 

Tavana yansıyan bedenlerin içine düştükleri boşluk, ürkütücü bir öznellik deneyimine dönüşür. Bu artık tecrit edilen bireyin suskunluğuna eşdeğer bir kendini yeniden yazma/oluşturma/yoğunlaştırma büyüsü ya da gerçek olanın saptırıldığı bir tür delilik kavrayışıdır. Zamanın pıhtılaştığı ve genel geçer düzenin kısa devre yaptığı bu fantastik kurguda, yaşam-ölüm metaforunun mantık ötesi bir arkaik döneme ait olduğuna dair duyumlar alırız.

Burada, Olafur Eliasson’un son kertede vurguladığı şey, eksikliğini hissettiğimiz arzulara atıfta bulunan, ancak bir öbür dünya atmosferinde rastlayacağımız türden simgesel bir performansı kurgunun merkezine oturtmaktır.


ayrıca bakınız: https://www.tate.org.uk/whats-on/tate-modern/unilever-series/unilever-series-olafur-eliasson-weather-project

ayrıca bakınız: https://saglamart.com/katharina-grosse