nicole eisenman: bir çöküş romansı / müstehcen ve modern 

MÜMTAZ SAĞLAM

Nicole Eisenman’ın çalışmaları; gündelik hayat ile kültür ve geleneğin bir yapısökümüdür, her şeyden önce kadın ve erkek rollerine ilişkin klişeleri tersine çeviren, sorgulayan bir düşünce üzerinde yapılanır. Toplumsal düzenin ahlâki normlarına, insan bireyselliğine ve iletişim kopukluğuna ilişkin groteks ama duyarlı tasvirler üzerinden tarihsel bir dramanın donup kalmış anlarıyla yüzleşmemizi bekler. Tam da bu nedenle, gülünç ve acıklı bildirimlerle kendini donatan Eisenman’ın sanatını, tam bir çöküş romansı olarak nitelemek mümkündür. İmgelerin çağrışım gücü bu doğrultuda kullanılarak; eşitlik, güvenlik, hak ve adalet gibi sorunlu alanların neden olduğu hayal kırıklığı, ustalıklı bir fırça tekniğiyle anlatılmaktadır. Ayrıca burada, tuval resminin geleneksel beklentilerine karşılık veren özgüvenli ve enerjik biçimleme, muhafazakâr görünen bir üslûpçu tavır üzerinden deneyimlenmekte ve güncel bir yaklaşıma uyarlanmaktadır.



Özel hayatın teşhiri, yalnızlık ve yabancılaşma gibi güncel sorunlarla ilgili resimler üreten Nicole Eisenman, 2000’li yılların başında geliştirdiği etkili figüratif kompozisyonlarıyla tanınır. [1] Temel referanslarını Batı Avrupa resminin ifadeci ve gerçekçi geleneğinden alan bu eklektik dil; ayrıksı, gülünç ve kaba bir estetiğe temas eden sertliğiyle gündemdeki yerini hâlâ korumakta. Rahatsız edici bir romantizmle buluşarak, cinsellikle alâkalı karmaşık ve sıkıntılı ilişkileri beyan eden bir tasavvura dönüşmekte, baskın bir mizâhi yorumla çeşitlenmektedir. Toplumsal cinsiyet rollerini tartışarak, beden ve kimlik politikaları ekseninde netleşen eleştirilerde bulunmaktadır.

Eisenman, özellikle Yoksulluğun Zaferi / The Triumph of Poverty ve Bira Bahçesi / Beer Garden gibi 2009 tarihli büyük ve etkili kompozisyonlarında; kimlikleri, cinsiyetleri ve ırkları belirsiz farklı bireylerin oluşturduğu kalabalıkları çekinmeden hicveder. [2] Aşırı ya da uyumsuz davranışlara özgü durumları yorumlayan, düş ve gerçeklik arasında kendini bütünleyen cüretli bir imgelemdir bu. Yüzü boyayla yoğrulmuş, erimiş ya da bozulmuş her figür, absurd’e sırtını dayayan bu tasvirin bir parçasıdır burada. Dahası figürlerin ellerine, ayaklarına ve yüzlerine, özellikle de burun gibi uzuvlarına trajik müdahalelerde bulunan Eisenman’ın; bu tuhaflaşan yorumu, aslında sıradanlığı yücelten bir bakışın sonucudur. Mizâhı, bu tür bir distorsiyon pratiğiyle mümkün kılarak, çarpıtılmış her figürle psişik ve sosyolojik eşitsizliklere vurgu yapmaktadır. [3] Gerçeküstücü bir uzamda, uğursuz bir buluşmanın komik unsurlara dönüşen anti kahramanlarla, bir yandan çaresiz ve yalnız insanı yansıtırken, öte yandan hikâye derinliği için kendine elverişli bir ortam sağlamaktadır. 


dil ve anlatımın açıklığı ya da doğrudanlığı

Açıkça belirtmek gerekirse Nicole Eisenman’ın sınırsız bir hayal gücünden beslenen, cinsellik ve feminizmden gücünü alan, güncel politik tartışmalara uzanan sanatı, kullandığı dil ve anlatımın doğrudanlığı bakımından izleyiciyi rahatsız eden bir yaklaşıma sahip görünür. Karmaşık bir hayat ile ona yönelen uyumsuz bir bakışın çıkarımı olan, aynı zamanda müstehcen ve modern görünen ilginç bir imgelemdir karşımızdaki. Birçok açmazı dışavurmakta, ikonik bir hâl alarak; eklektik, parçalı ve eşzamanlı bir uyarlamayla normal dışı bir boyuta ulaşmaktadır. Eleştirmen Adrian Searle yaşanan durumu “bağlamsal sıçrama” ve “kategorik hatalar” sözleriyle tanımlar, zevk ve heyecan veren rahatsız edici bir durum olarak niteler. [4] Dolayısıyla Eisenman’ın geliştirdiği parodik tasvir, gülünç ve acıklı olan arasındaki duygusal duruma göre konumlanır, buradan da trajikomik olan bir boyuta evrilir. Buna vesile olan gülünç karakterler, bir anda felâkete çağrılı, ağır psikolojik yükleriyle bocalayan çirkin figürlere dönüşür. Duyarlı ve yakından bir gözlemle farklı hayatları anlatırken, resmin işlevini ve temsilin değişen kodlarını sanki yeniden düzenler. Duygusal geçiş esası üzerinden yalnızlık, yalıtılma ya da kapatılma gibi durumların psikolojik çözümlemelerine dönüşür. Üretilen iddialı ve cüretli kompozisyonlar; kapsamlı, farklı bir birleşimin peşinde sanki yorulmakta, kendi özel-mütevazı ilişkilerini ve yaşamını betimlemektedir. Gerçekten de, bu görsellik, tematik bağlar arasında özellikle Eisenman’ın bakışı uyarınca toplumsal cinsiyet rolleriyle gelenekler arasında sıkışan kimlikleri öne çıkarmakta ve bir anda günümüz koşullarına indirgenmiş siyasal bir yorumla ve teknolojik verilerle ilişkilendiren güncel hikâyeleri sahnelemeye başlamaktadır. Eleştiri ve mizâh; yakıcı bir gerçekliğe, modernist özlemle tepkisel bir ruhu çatıştıran melez bir konuma sürüklenmektedir.

Sonuçta, Nicole Eisenman’ın çalışmaları; gündelik hayat ile kültür ve geleneğin bir yapısökümüdür, her şeyden önce kadın ve erkek rollerine ilişkin klişeleri tersine çeviren, sorgulayan bir düşünce üzerinde yapılanır. Toplumsal düzenin ahlâki normlarına, insan bireyselliğine ve iletişim kopukluğuna ilişkin groteks ama duyarlı tasvirler üzerinden tarihsel bir dramanın donup kalmış anlarıyla yüzleşmemizi bekler. Tam da bu nedenle, gülünç ve acıklı bildirimlerle kendini donatan Eisenman’ın sanatını, tam bir çöküş romansı olarak nitelemek mümkündür. İmgelerin çağrışım gücü bu doğrultuda kullanılarak; eşitlik, güvenlik, hak ve adalet gibi sorunlu alanların neden olduğu hayal kırıklığı, ustalıklı bir fırça tekniğiyle anlatılmaktadır. Ayrıca burada, tuval resminin geleneksel beklentilerine karşılık veren özgüvenli ve enerjik biçimleme, muhafazakâr görünen bir üslûpçu tavır üzerinden deneyimlenmekte ve güncel bir yaklaşıma uyarlanmaktadır [5]


Mümtaz Sağlam, Copyright © 2024 / All Rights Reserved.

Ayrıca Bakınız: https://saglamart.com/nicole-eisenman-what-happened

NOTLAR

[1]  Nicole Eisenman, 1965 yılında Fransa’da doğdu. 1970 yılında New York’a taşındı. 1987 yılında girdiği Rhode Island School of Design’da sanat ve tasarım alanında öğrenim gördü. Roma’da yaşadığı dönemde Rönesans resmini yakından inceleme fırsatını buldu. İlk çalışmalarında karanlık bir mizah anlayışı ile Batı sanatı tarihine yönelik saygılı bir duruş içindedir. Resmin yanı sıra baskıresim, heykel, enstalasyon ve video gibi çeşitli malzeme, tür ve tekniklerle eser üreten sanatçı, genelde popüler kültüre yönelik eleştirel bir yaklaşım içindedir. Özellikle kadına odaklı mecazları araştıran bir tavır içinde kalarak; toplumsal cinsiyet, ırk, gelir eşitsizliği, dengesizlik ve şiddet gibi konuları işlemiştir. Son çalışmalarında ise, dijital teknolojiye olan bağımlılık ile birlikte ortaya çıkan iletişimsizlik, yalnızlık ve yabancılaşma gibi sorunlara ilgi duymaktadır. 

[2]   Günümüz toplumunun kültürel çöküşünü simgeleyen ve hicveden bu bakış, örneklemek gerekirse The Triumph of Poverty / Yoksulluğun Zaferi de (2009) ve Beer Garden / Bira Bahçesi (2009) gibi kompozisyonlarda, biçimsel kaygıları belirli bir mizansen altında, kuralsız, cinsiyetleri belirsiz bir arkadaş çevresinin kayıp, kopuk ilişkiler sürecinde izole olmuş içine kapanmış umarsız hâlini resimler. Bu topluluk, sürreal bir boyutta, birçok resimden uyarlanmış figür yoğunluğunu çağrıştıran bir dizilim içindedir. Açık bir şekilde yoksulluğu ifşa eden, altüst edilmiş bir görünüme sahiptir. 

[3]   Bu sanat yaklaşımını en iyi tanımlayan kavram belki de maniyerizm’dir. Çünkü Eisenman bu dönemde Batı Avrupa resminin gerçekçi doğruluğunu daha ilk aşamada terk eden, biçimsel referansları dilediği şekilde eğip büken bir uygulamayla ortaya çıkar. Açık ve keyfi bir şekilde gerçekleşen manipülasyon; şizoid bir tahayyülün, karmaşanın ya da hicivin daha güçlü ifade edilmesini sağlar. Kişisel gerekçeler yüzünden beliren duygusal betimlemeler, bozuk görmeler vasıtasıyla romantik bir niteliğe ya da atmosfere kavuşur.

[4]   Bknz. Adrian Searle, “Nicole Eisenman review-Castration? Giving birth while being hanged? Nothing is too OTT here”, Guardian, 10 October 2023, London. (https://www.theguardian.com/artanddesign/2023/oct/10/nicole-eisenman-review-whitechapel-gallery-london)

[5]   Nicole Eisenman, 15. ve 16 yüzyıl ustalarına öykünen bir fırça işçiliğiyle, zarif ve gösterişli bir yorumla, müstehcen ve aşırı bir içeriği birleştirir. Yeni Nesnellik hareketine uyan bir dil ve anlatım üzerinden gerçekçi bir bakışı, fantastik bir açıklıkla ifade eder. Bu bağlamda Bisiklet Kazası / Destiny Riding Her Bike (2020) adlı kompozisyon,iki masum insanın karşılaşmasını anlatan romantik bir resimdir. Her iki figürün de potansiyel olarak incineceği yere çarpma anından az öncesini resimler. Farklılığı vurgulanmış iki kişi arasında yaşanan samimi bir andır aslında bu. Akış disiplinden kopan seçilip alınmış bir çizgi roman karesini andırır.

Bakınız: John Yau, “A Truly Great Artist”, Hyperallergic, 5 Haziran 2016.  (https://hyperallergic.com/303335/a-truly-great-artist/) Ayrıca Bakınız: Ian Parker, “Every Nicole Eisenman Picture Tells A Story”, The New Yorker, 1 Mart 2021. (https://www.newyorker.com/magazine/2021/03/01/every-nicole-eisenman-picture-tells-a-story)