baselitz’in son sergileri: tutkulu bir değişim ve yenilenme arayışı – I

MÜMTAZ SAĞLAM

Baselitz’in, son sergilerinde sıklıkla kullanılan ve aslında 2020 yılında iyice belirginlik kazanan görüntü transferi işlemi, hiç kuşkusuz ki olanaklı bir resimsel buluşa dönüşür. Tuval yüzeyine oluşturduğu figürü, başka bir tuval yüzeyine çakıştırarak gerçekleştirilen bu aktarım, aslında basit bir monoprint uygulamasıdır. Üst üste getirilen iki yüzeyin birbirinden sıyrılarak ayrılmasıyla oluşan manipülatif, soyut, ters ve ham görüntü, yeni dönemin estetik çerçevesini belirler. 2019 tarihli Madame Demoisielle weit weg von der Küste adlı kompozisyonda ilk kez denenen bu aktarım işlemi, farklı yüzeylere aktarılan çifte görüntünün işlevsel ve kullanışlı bir görsel niteliğe sahip bulunduğunu örnekler.



Georg Baselitz’in son sergileri; aslında, geçen zaman ile değişen beden ve düşünce yapısınının izleri üzerine yapılanır. Yaşlanma ve ölüm gerçekliği, resim üretiminin neredeyse temel konusu hâline gelir. Giderek duygusallaşan ve trajik bağlama sürüklenen bu yaklaşım, bir yandan da sanat tavrının görsel niteliklerini ve üretim mantığını sanat tarihinden aldığı verilerle değerlendirme çabası içindedir. Daha önce geliştirmiş olduğu radikal muhalif söylemin yerini, hakikat ve tevazu arasında gidip gelen ve yeni bir ifade anlayışı almış gibidir. Ancak sanatçının aşırılaşan dil ve teknik araştırmalarına, deneysel ve aykırı biçimleme yaklaşımlarına gösterdiği ilginin ise devam ettiğini, güncellenen bir dil bütünlüğünün özenle korunduğunu da bu arada belirtmek gerekir. 

Baselitz, 2000’lini yıllarını karakterize eden ve negatif bağlamda gelişen figür algısının ve içerik değişiminin ilk belirtilerini görünür kıldığı çok sayıda kişisel sergi düzenlemiştir. Bunların arasında öne çıkan ve yaşanan değişimi görünür kılan bir panoramadan bahsetmek gerekirse, sözü 2016 tarihli Wir Fahren Aus / We’re off adlı sergiden başlatmak yerinde olur. [1] Sanatçı bu sergide, siyah zeminli büyük tuvallere oluşturduğu, portre değerleri vurgulu figür düzeneklerini, sisli ve dumanlı bir ortamda sunar. Bir biçimleme deneyi olarak benimsenecek olan yeni görüntü üretme teknikleriyle çalışma anlayışı, sonraki gelişmeler hakkında ipucu barındıran kapsayıcı bilgilere sahiptir. Merkeze alınmış çıplak durumdaki portre ve yatay figürlerin daha çok bedensel farklılığına vurgu yapan Baselitz; düz ama kısmen hacimli bir varlık katmanı oluşturarak, sisli bir ortam tahayyülü içinde ölüme yaklaşan bir gerilimi ve ürküntüyü hissettirir. Serginin ayrı bir bölümünü tahsis ettiği kâğıt üzerine çizilmiş desenler de yine burada, portre odaklı bir yaklaşım içinde çeşitlenir. Desenler; hiç kuşkusuz ki, onu bakış ve düşünce değişikliklerine sürükleyen, yeni olasılıklar üzerine yürüttüğü tartışmaları belgeleyen samimi bir üretimdir. Tuval resimlerine göre daha makul, sakin ve estetik açıdan daha zarif görünen bir deneyim olarak hep karşımızdadır.

Benzer bir kapsamda düzenlenen 2019 tarihli Devotion adlı sergi; Baselitz’in hayranlık duyduğu sanatçılara yönelik hazırladığı portrelerden oluşan ve sanat yaklaşımın kaynak ve kökenleri üzerine yoğunlaştığı değerlendirme sürecinde önemli görünen bir etkinliktir. [2] Joan Mitchell, Tracey Emin, Edvard Munch, Paula Modersohn-Becker, Nicole Eisenman; Cecily Brown, Piet Mondrian, Alexander Calder ve Mark Rothko gibi sanatçıların otoportrelerinden hareketle kırık çizgi istifi ile oluşturulan ve baş aşağı duran, açık bir bağlılığı ifade eden bu resimler, karanlık ve dumanlı bir ortamda patlayan renklerle biçimlenir. Lekeci ve dışavurumcu hamleleri çizgi yoğunlukları ile kontrol eden bu özdeşleşme deneyimi, maniyerizmle alâkalı tasvir geleneğinin bir parçası gibidir. Absurd görünen üslûpçu ama kabul edilebilir aykırı bir bakışa yaslanmaktadır. Baselitz’in benzer bir uygulamaya 2022 yılında Venedik‘te düzenlenen Archinto adlı sergisinde de yer verdiğini burada anımsatmak gerekir. [3]

2020 yılında San Francisco’da düzenlenen What if… adlı sergi de yine, çok renkli bir yoruma yönelen, resmin temsili anlam ve işlevini radikal biçimsel yenilenmeler bağlamında belirleyen ya da öteleyen son değişim hamlelerinin birini oluşturması bakımından çok önemlidir. [4] Resim alanını dinamik ve parçalı bir ortam olarak tahayyül eden ve bir bakıma figürü içine gömen bu yaklaşımda; beyaz renkle vurgulu figürler, boşlukta hareket eden ya da salınan, transfer yöntemiyle sıyrılmış ve düzleştirilmiş hayaletlere dönüşür. Üzerine eklenen figür desenleri ile birleştirilen bu görsel düzen, dinamik mekânsal unsurlarla resim atmosferine müdahalede bulunan ilkel figür tipolojisi, düzleştirilmiş izlerle kurulan renkli çizgi ve leke eklentileriyle ölü beden düşüncesine yönelen tinsel bir boyut ve derinlik kazanır. Aynı yıl düzenlenen Years Later ise, What if… sergisinde örnekleri görünen baskıresim ve görüntü transferi tekniklerini kullanılarak üretilen, biri pembe ve yatay olmak üzere on üç büyük ve dikine kullanılan figüratif monokrom resimden oluşur. [5] Kalın, abartılı ve pürüzlü yüzeye sahip bu negatif silüetleri, melez bir sonuç olarak nitelemek gerekir. Years Later bütünü itibariyle, organik form ya da figür düşüncesiyle ulaşılan dokunsal sonuçları görünür kılar. Neredeyse tekdüzeleşen bir dizilimle karanlık, sıkıntılı ve gerilimli bir insanlık durumu anlatısına dönüşür.

Baselitz’in, son sergilerinde sıklıkla kullanılan ve aslında 2020 yılında iyice belirginlik kazanan, görüntü transferi işlemi, hiç kuşkusuz ki olanaklı bir resimsel buluşa dönüşür. Tuval yüzeyine oluşturduğu figürü, başka bir tuval yüzeyine çakıştırarak gerçekleştirilen bu aktarma işlemi, aslında basit bir monoprint uygulamasıdır. Üst üste getirilen iki yüzeyin birbirinden sıyrılarak ayrılmasıyla oluşan manipülatif, soyut, ters ve ham görüntü, yeni dönemin estetik çerçevesini belirler. Bu sergide yer alan Madame Demoisielle weit weg von der Küste adlı kompozisyonda ilk kez denenen bu aktarım işlemi, farklı yüzeylere aktarılan çifte görüntünün işlevsel ve kullanışlı bir görsel niteliğe sahip bulunduğunu örnekler. [6] Son dönemde bu işlemin özellikle çıplak figür yorumlarında daha duyarlı ve kırılgan sonuçlara ulaştıran ayrıcalığı fark edilerek sık biçimde kullanıldığı görülür. Bu deneyim, aktarılan görüntü alanına yukarıdan yapılan el yazımı hâline dönüşen çizgisel müdahalelerle, baskıresimlere özgü izleri ve etkilerin resimsel duruma taşımasıyla tamamlanır. [7]


Mümtaz Sağlam, Copyright © 2024 / All Rights Reserved.

Ayrıca Bakınız: https://saglamart.com/baselitz-imgelemi-sinir-asimina-ugratmak

[1] Georg Baselitz, Wir Fahren Aus / We’re of, Kişisel Sergi, White Cube (Bermondsey – London), 27 Nisan -3 Temmuz 2016, Londra. https://www.whitecube.com/gallery-exhibitions/wir-fahren-aus-were-off

[2] Georg Baselitz, Devotion, Kişisel Sergi, Gagosian New York, 24 Ocak – 23 Mart 2019, London. https://gagosian.com/exhibitions/2019/georg-baselitz-devotion/

[3] Georg Baselitz, Archinto, Kişisel Sergi, Küratör: Mario Codognato, 19 Mayıs 2022- 4 Aralık 2022, Museo di Palazzo Grimani, Venedik. polomusealeveneto.beniculturali  Archinto, Grimani ailesinin portrelerinin on dokuzuncu yüzyılın sonuna kadar sergilendiği, sıva çerçeveli panellere asılan, özel olarak yapılmış oniki resmi içerir. Baselitz bu sergide Venedik’e ve zengin sanatsal geleneğine saygı duruşunda bulunarak sanat tarihi sürekliliğini kurarken aynı zamanda Rönesans portre geleneği ile çağdaş eşdeğerleri arasındaki kopuşu da işaret eder. https://gagosian.com/news/museum-exhibitions/georg-baselitz-archinto-museo-di-palazzo-grimani-venice/

[4] Georg Baselitz, What if… Kişisel Sergi, 12 Mart-2 Mayıs 2020, Gagosian San Francisco. https://gagosian.com/exhibitions/2020/georg-baselitz-what-if/

[5] Georg Baselitz, Years Later, Kişisel Sergi, Gagosian Hong Kong, 21 Mayıs -18 Haziran 2020. https://gagosian.com/exhibitions/2020/georg-baselitz-years-later/

[6] Georg Baselitz, Madame Demoisielle weit weg von der Küste, 2019, Tuval Üzerine Yağlıboya, 302 x 427 cm.

[7] Georg Baselitz, Scwarz mit Ölfleck, 2019, Tuval Üzerine Yağlıboya, 300 × 212 cm.