antony gormley: ruhani bir anıt / matrix III

MÜMTAZ SAĞLAM

Matrix III, metaforik bağlamda da dış dünya ve hayat ilişkisinde yaşanan kopukluk ve uzaklaşmayı temsil eden yapıntısal bir çevre olarak kendini takdim etmektedir. Sonuçta, güçlendirilmiş çelik ağdan yapılmış altı ton ağırlığındaki bir ızgaraya altından bakmak, kişinin yönelimini bozmak ve izleyiciden hem fiziksel hem de mecazi anlamda dünyadaki konumlarını değerlendirmesini istemek demektir. Tuhaf ve tekinsiz bu öte alan tasavvuru; egzotik, metafizik ve mitolojik bağlantılarla açık etkileşimli bir ikona dönüşmektedir. Böylece zamandan ve mekândan tüm ağırlığına rağmen koparak uzaklaşan hikâye ve anlam eklentileriyle melez bir karaktere kavuşan fantastik bir yapıdır.



Antony GormleyMatrix III, 2019, over 6 tonnes of 6 mm mild steel reinforcing mesh, 710 × 930 × 1515 cm. Photograph by Oak Taylor-Smith. (Antony Gormley, Royal Academy of Arts, London, UK, 2019) [https://www.antonygormley.com/works/exhibitions/antony-gormley-royal-academy]

Son çalışmalarında yer çekimine direnen duvar ve tavan uygulamalarına yer veren Antony Gormley, yapılı bir çevrede izleyiciyle doğrudan etkileşimi öngören deneyim olasılıkları üzerinde durmaktadır.[i] İzleyicinin bireysel hikâyeleri ve tepkileriyle zenginleşmesi öngörülen bu yaklaşımda; hayat, beden ve zihin dünyamız üzerine yayılan ve uyarıcı etkileriyle devrede olan sıra dışı deneyimlere öncelik verilmektedir. Söz gelimi, 2019 yılında Londra’da Royal Academy of Arts salonlarında düzenlediği kapsamlı sergide, Matrix III adını verdiği inşaat demirleriyle oluşturulmuş, kafes ya da ızgaraya benzetilen bir tasarımı tavana asarak sözünü ettiğimiz yaklaşımını örneklemiştir. İçinde yaşadığımız kültürel ortamın simgesel temsiline atıflı bu büyük düzenlemeyle, sanki gündelik hayatı baskılayan unsurlara, süregitmekte olan sıkışmış hayata karşı bizi koruyan kozmik bir direnç alanı yaratmanın peşinde gibidir.[ii]


ruhani anıt: matrix ııı

Antony Gormley’nin rüya görme alanı olarak nitelediği bu çalışma; beton duvarları güçlendirmek için kullanılan inşaat demirinden yapılmış çelik bir ağ ya da zeminden yaklaşık iki metre yüksekliğe asılan devasa bir görsel labirenttir. Matrix olarak adlandırılan serinin son örneği olan bu büyük uygulama, ışık ve atmosfer etkisi üzerinden kopuk geçişi normalleştiren, bir süreklilik hâlinin saptığı bir alan olarak da yorumlanabilir. Sanatçı, bilindiği üzere bu seride, bir kafes örüntüsüyle parçalı bir kavramsal bütünlük arayışı içindedir. Daha önce sergilenen Fit ya da Matrix II [iii] gibi daha basit kurgulu işlerin evrilmiş bir hâli olarak da görebileceğimiz bu büyük küp; radikal bir tasarım olarak karşımızdadır. Derinliğin ve hacmin geleneksel anlamını öteleyen bu kavramsal deneyim; modern tasarım ve üretimin bir parodisi olarak tepemize yerleşmekte, gündelik hayatı sarmalayan trajik sapmaları hicveden bir anıta dönüşmektedir.[iv]

Aslında Matrix III, fiziksel ya da optik etkilerin peşinde, duygusal bir iletişime sürüklenmiş olan Antony Gormley’nin hikâyeleştirdiği dizgisel anlam bütünlüğü içinde sıra dışı görünen bir düzenlemedir. İşlenmemiş demiri bile bir malzeme olarak zarifleştiren bu ağ örüntüsü; yapılandırdığı tuhaf ve farklı oda (hapis?) tasavvuruyla, biyopolitik anlamlarla yüklü psikolojik bir çöküşe işaret eder.

Tasarım ve mimarlıkta ızgara (grid) tabiriyle tanımlanan ve kafes tarzı bu tür kurgular, hiç kuşkusuz fantastik etki ve sonuçlar yaratmaktadır. Bu tasarıma da varsayımsal bir zemin ya da referans alanı olarak eşlik eden ızgara, hayaletimsi ve kavramsal bir boyut olarak da düşünülebilir.[v] Optik yanılsamalarla gözü bağlayan bir boşluk-boyut etkisiyle kurulan bu metal yoğunluk; metaforik bağlamda, aslında kurulamayan, adlandırılamayan ve saptanamayan çoğul ilişki biçimlerine ithaf edilmiş gibidir. Oluşturduğu yapay ve kozmik çevre duygusu, ulaşılmaz bir konuma çekilerek, altı ton ağırlıkla tavana asılmıştır. Bizden uzaklaşarak bulutumsu bir hâl almış, uhrevi boşluğa eklemlenmiş bir hayalet görünürlüğü içinde karşımıza çıkarılmıştır.


antony gormley’nin kara hikâyeler üretme alanı / matrix III

Öte yandan bu fantastik tasavvur, salt biçimsel gerekçelerle şekillenen görkemli ama o ölçüde tehditkâr bir niteliğe de sahip görünür. Gormley’nin metafizik yönelim ve duyuşların ürünü olarak bağımsız bir konumda duran Matrix IIII; taşıyıp getirdiği biçim-anlam yükünün de ötesinde, kavramsal bağlantılarla bütünlenen ruhanî bir anıttır öncelikle… Daha çok karşısına aldığı düzensiz dünyayla ilişkili çelişkili anlamların, sıkıntı ve dertlerin hapsedildiği bir alandır. O yüzden fantastik bir yapılandırma hadisesi olarak Matrix III, aykırı bir malzemeyle oluşturulan, yapılandırma dilinin sürekliliğinde duygusal kesintiler yaratacak denli farklı ve yeni bir konuma evrilmektedir.

Dolayısıyla, bir nesne yığılımı halinde belirginleşen, dev boyuta ve ağırlığa sahip bir kafes örüntüsünü andıran Matrix III, metaforik bağlamda da dış dünya ve hayat ilişkisinde yaşanan kopukluk ve uzaklaşmayı temsil eden yapıntısal bir çevre olarak kendini takdim etmektedir. Sonuçta, güçlendirilmiş çelik ağdan yapılmış altı ton ağırlığındaki bir ızgaraya altından bakmak, kişinin yönelimini bozmak ve izleyiciden hem fiziksel hem de mecazi anlamda dünyadaki konumlarını değerlendirmesini istemek demektir. Tuhaf ve tekinsiz bu öte alan tasavvuru; egzotik, metafizik ve mitolojik bağlantılarla açık etkileşimli bir ikona dönüşmektedir.[vi] Böylece zamandan ve mekândan tüm ağırlığına rağmen koparak uzaklaşan hikâye ve anlam eklentileriyle melez bir karaktere kavuşan fantastik bir yapıdır.

Düşünsel bağlamda ise, son derece modern bir çelişkisel durumu ya da boyutu açık eden dramatik, soyut ve kavramsal bir anıttır. “Şehrin ızgarasına gömülü olarak yaşıyoruz” diyerek;[vii] sürekli akış halinde, benliğini yitirmiş bir şekilde içinde yaşadığımız, varlığımızı yapılandıran ve belirleyen kentsel bir matris tarafından kaplanmış durumda olduğumuzu ima eden Gormley’nin ruhsal geriliminden türeyen bir fazlalığın anıtsal karşılığıdır.


Ayrıca Bakınız: https://saglamart.com/antony-gormley-fit-white-cubede-etkilesimli-bir-deneyim-alani

Mümtaz Sağlam, Copyright © 2022, Tüm hakları saklıdır. / All Rights Reserved.

[i]      Antony Gormley (Londra, 1950) Arkeoloji, antropoloji ve sanat tarihi alanında gördüğü eğitimin ardından University of the Fine Arts London Central Saint Martins ve Goldsmiths University of London’da başladığı heykel eğitimini UCL Slade School of Fine Art’da tamamlamıştır. Antony Gormley’nin heykel pratiğinin merkezinde bir psikodinamik olarak beden olgusu belirir. Bedenlerimizle kapladıkları alan arasındaki ilişkilere odaklanır. Genellikle kendi bedeninden aldığı kalıpları kullanan Gormley; figüratif denemelerinin yanı sıra, anıtsal yerleştirmeler ve kamusal alan projeleri üzerinde çalışır. Bu vesileyle sanat alanını, yeni formlarla birlikte, yeni davranışların, düşüncelerin ve duyguların ortaya çıkabileceği bir paylaşım ve üretim alanı olarak tanımlamaya özen gösterir. Son yıllarda; Museum Voorlinden (2022), Royal Academy of Arts (2019) ve White Cube’de (2016) düzenlediği kişisel sergileri, büyük ilgi gören, gündem yaratan önemli ve kapsamlı etkinlikler olarak kabul edilir. Gormley 1994 yılında Turner Ödülü’nü kazanmıştır.

[ii]     Antony Gormley, Matrix III, 2019, Mekân Düzenlemesi, Yaklaşık 6 ton, 6 mm yumuşak çelikle takviye edilmilş kafes/ağ, 7.1 x 9.3 x 15.15 m. (Antony Gormley, Royal Academy of Arts, 21 Eylül-3 Aralık 2019 Londra, İngiltere. / Bu devasa ağın-ızgaranın tüm parçalarıi birleştirmek için yüz binlerce kaynak yapılmıştır. Bir galeri salonu boyutunda kafes, bu galeri için özel olarak tasarlanmıştır. Yerden yükseliği yaklaşık 2 metre olan bu metalle yoğun kafesin altında dururken neyin yakın neyin uzak, neyin önde neyin arkada olduğuna karar vermek zordur. Altında durulduğu ve yukarı doğru bakıldığı anda sonsuzluk etkisi vermektedir.

[iii]  Antony Gormley, Fit, 2016, Heykel, 5 mm kare kesitli paslanmaz çelik tel, 267x122x104 cm. (Antony Gormley, Royal Academy of Arts, 21 Eylül-3 Aralık 2019 Londra, İngiltere) ve Matrix II, 2014, Heykel, 6 mm yuvarlak kesitli çelik telle oluşturulmuş kafes/ağ, 550x750x1500 cm. / Birbirine bağlanan hacimleri tanımlayan sanal mimari ürünü bir deseni andıran Matrix II, bir yapı iskeleti olan demir çubukları bir ağ örüntüsü oluşturacak şekilde kullanarak, insan habitatının biçimini ve yapısını sorgular. Birden çok ağ katmanında ön plan, orta plan ve arka plan ayrımını iptal eden bakış zorluğu, baş döndürücü bir optik özelliktir. Burada ayrıca, form/zemin ilişkilerinin tersine döndüğü ve sıkıştırılmış perspektifin hızlandırıcı etkilerinin birbirine karıştırdığı bir algı alanı söz konusudur. [https://www.meer.com/en/13534-antony-gormley-second-body]

[iv]      Izgara (grid), görünmez kabul edilen yatay ve dikey çizgileri kesişen ve daha sonra özellikle tasarım, mimarlık ve dekorasyon alanında mevcut düzeni sağlamak ve korumak için kullanılan bir hizalama tekniğidir. Tasarım alanını ızgaraya bölmek, bireysel bileşenleri göze çarpacak hale getirir. Oluşturduğu sistematik akışla bilgi ve görselleri izleyiciler için daha çekici ve erişilebilir hale getirir. Ayrıca bu teknik görsel algıyı geliştirmek, daha fazla derinlik sağlamak adına da kolaylık sağlamaktadır. [https://buldink.com/grid-nedir/]

[v]     Bknz. Yusuf Civelek; “Mimarlıkta Mit ve Metinlerarasılık: Eisenman’dan Fujimoto’ya Izgara”, Online Journal of Art and Design, Volumes: 5, Issue: 4, October 2017. [http://www.adjournal.net/articles/54/548.pdf] (Erişim Tarihi: 23 Ağustos 2022)

[vi]    Bknz. Yusuf Civelek; Y.a.g.k.

[vii] Bknz.Thalia Allington-Wood, https://antonygormley.com (Erişim tarihi: 30 Ağustos 2022)