Türkiye

altan gürman: biçimci iradenin önceliği

MÜMTAZ SAĞLAM

“Altan Gürman’ın tavrı; sanatın özgürleşmesi çağdaş düşünce ve gelişmelerin bir karşılığı olarak sanatın özgürleşmesi; dil, mantık ve anlam konusunda evrilerek yeni bir deneysel ve kavramsal pratiğe dönüşmesi açısından son derecede önemlidir.”



Arter, 2020 yılında düzenlediği “Altan Gürman: Türkiye’de Çağdaş Sanatın Öncüsü” adlı retrospektif sergiyle; 1960’lı ve 1970’li yılların teknolojik olanakları ile kurulan, farklı ve yeni malzeme tercihleriyle biçimlenen resim-tasarımları toplu halde bizlere sundu. Böylece Gürman’ın önerdiği algı eşiğinde, dönemsel bir duruşun ayrıcalığı üzerinde durmamız ve yeniden düşünmemiz sağlandı. Anti-militarist, politik ve bürokratik yönelimleri ile öne çıkan bu söylemin; imâ ettiği eleştirel düzlem kadar, hazır malzeme uygulamaları ile elde ettiği sonuçları görme şansımız oldu. Dil ve mantık ilişkileri bağlamında kurguya yansıyan farklılıkları yeniden değerlendirme imkânı yaratılmış oldu.

Altan Gürman sanat üretimini, sıra dışı malzeme tercihi ve kullanımıyla elde edilen aykırı estetik boyut ile özdeşleştiren bir yaklaşım içindedir. Örnekse; militarist ya da bürokratik anlamlarla yüklü nesne düzenlemelerinde kullandığı malzemeler, tasarımsal alanı gergin ve tuhaf bir boyuta sürükler. Dönemin siyasal ortamına, toplumsal sorunlara yönelik esaslı ve mesafeli, hatta aşırı birer tepkiyi ifade eder. Bir yandan Fluxus hareketine yakın duran bu mutlak biçim ve dil dönüşümü çabası, diğer yandan da basit ve indirgeyici görünen bir kurmaca üzerinden geleneksel ifade ve pentür anlayışıyla çelişkili görünür. Sıradan malzeme ile sağlanan bu tuhaf, çok boyutlu birleşim, biçimsel yapıyı doğrudan kavramsal düzleme taşıyan bir basitlik içerir. Dahası, malzemenin çağrışımsal gücü ile katmanlaşan siyasal ve eleştirel bir anlamı yüklenerek derinleşmektedir.

Dolayısıyla, Gürman’ın kendine araladığı bu yer ve konumda; eleştirel ve kavramsal sorgulamayı, sistem eleştirisini içeren, politik olanın niteliğini güncel bir kavrayışla sorgulayan bir alan genişliği peşinde olduğu görülür. Sıradan ve basit nesne dizilimiyle; grafize edilmiş sebze-meyve imgeleriyle resmi bir bilgi nesnesi ve bir tasarım hadisesi olarak görmemizi talep etmektedir. Yine, resmin bir bilgi-iletişim unsuru olarak da tasavvur edilebileceği gerçeği üzerinde durmamız ve düşünmemiz istenmektedir.

Bir taraftan da popüler kültür, bürokrasi, ordu, devlet ya da sistem gibi kurumlar veya kavramlar silsilesiyle ilişkili bir eleştirel düzlem üzerinde yapılanan Altan Gürman’ın tavrını, sadece bu gerçekçi dil bağlamında ele almak yeterli olmaz. Gürman; 1970’li yıllların koşullarında kısmen Pop Sanat’a özgü bir estetiği çağrıştıran dil özelliklerini, nesne kullanımı ve montaj tekniğini ya da bilgisini kullanarak, bir sanat kuramı ve salt-biçimleme pratiği meselesine odaklanmaktadır. Anlatısal derinliği ve doğrudan mesaj iletimini reddeden biçimçi iradeye verdiği önceliği bu noktada ifade etmek gerekir. Dönemi içinde aykırı bir görünüş arz etmesine rağmen, büyüyen bir ilginin, yaygınlaşan düşünce biçiminin ve üretim anlayışının da benimsenmesini sağlamıştır. Türkiye’de 1980’li yılların ilk yarısında Gürman’ın katkı sağladığı bu zeminde, kavramsal sanata yönelik ilgilerin gelişme, STT gibi grup etkinliklerinin, sergi ve yayınların oluşma imkânı bulduğu gerçeği unutulmamalıdır.

Altan Gürman ile değişmeye başlayan şey; resmin, el işçiliği, beceri ve alışkanlıkların terk edilerek ileri teknik olanakların, bilgilerin ve düşüncelerin eşliğinde üretilebileceği fikrinin örneklenmesidir. Bu anlayış, radikal bir tavır olarak önemlidir. Bir temel tasarım düşüncesi olarak Akademik eğitimin çehresini değiştirecek şekilde programlara dahil edilmesi bakımından da ayrıca önemlidir.

Esas derdi “sanat yapıtının düşünsel değerini yüceltmek” olan, yerleşik algıyı sarsan, üç boyutlu derinliğe sahip bu denemelerle soyut-kavramsal bir düzenek olarak tasarımsal resim konseptini geliştiren ve canlı tutmaya çalışan bir irade belirleyicidir. Özellikle, 1970’li yıllarda Türkiye’de sanatın bağımsızlaşması ve yerleşik pentür alışkanlıklarından sıyrılarak kendi biçimsel varlığını sorunlaştırması meselesi olarak buraya bakmak gerekir. Gürman’ın yaklaşımının, tuval resmine bakışımızı kökten değiştiren, duygusal ağırlıktan çok düşünsel yanıyla öne çıkan bir biçimsel görsel dil organizasyonu olarak lanse edilmesi ve öncü bir tavır olarak nitelendirilmesi bu yüzden çok yerindedir.

Altan Gürman’ın tavrı sonuçta; sanatın özgürleşmesi çağdaş düşünce ve gelişmelerin bir karşılığı olarak sanatın özgürleşmesi; dil, mantık ve anlam konusunda evrilerek yeni bir deneysel ve kavramsal pratiğe dönüşmesi açısından son derecede önemlidir.


ayrıca bakınız: https://saglamart.com/altan-gurman-turkiye-cagdas-sanatinda-bir-oncu-2