refik anadol / makine hatıraları: uzay / machine memoirs: space

Refik Anadol: Makine Hatıraları: Uzay / Machine Memoirs: Space, Pilevneli Galeri, 20 Mart – 25 Nisan 2021, İstanbul.

“Makine Hatıraları: Uzay”; açıkça bir mekanik bellek tasarımı inşasına dönüşen, görsel metaforlar üzerinden bilim ile aramızda duyumsadığımız mesafeye dair ürkütücü tahayyüller içeren ve estetik yapılanmada belirleyici olan duygu meselesini iyice öteleyen radikal bir değişime işaret etmektedir.


“Refik Anadol: Makine Hatıraları: Uzay”, Sergi Afişi, (Görseller, pilevneli.com’dan alınmıştır.)

Kamusal alanlarda sunduğu dev boyutlu mapping uygulamalarıyla tanıdığımız Refik Anadol; özellikle son yıllarda yapay zekâ desteğiyle planladığı, yeni algı deneyimlerini öneren kapsamlı projelerle gündemde… Sergilerinde makine verilerini araç ya da malzeme olarak kullanmayı tercih eden sanatçı, izleyicileri içinde tutan işitsel ve görsel bir uzamda; etkili ve akıcı bir görsel alan inşa ederek dilde sağladığı plastik dönüşümle tüm dikkatleri üzerine çekmektedir. Yapay zekâ üzerinden tasarımlanan ve plastik bir hâl alarak farklı biçimleme olasılıklarıyla karşımıza çıkan, veri heykelleri olarak adlandırılan bu yapımları, ayrıca çok yönlü ve boyutlu bir deneysel çabanın ürünleri olarak görmek yerinde olacaktır.

Anadol’un İstanbul’da halen gösterimde olan son sergisinde ise; meteorolojik ve coğrafik atıflarla özdeşleştirilebilen aynı oranda da uğradığı görsel dönüşümle kültürel niteliğe bürünen yapıntılar, ileri teknoloji desteğiyle programlanmış ve performatif niteliğiyle önem kazanan enstalasyonlar halinde takdim edilmektedir. Burada oluşturulan görsel uzam; mekânından taşan çevresel etkinin katkısıyla derinlik ve boyut kazanmaktadır. İzleyiciyi de kapsayan ve eşzamanlı bir tanıklık olanağı yaratarak; doğa, uzay ya da evren temalı varsayımlar üzerinde gelişen yeni okumaları mümkün hale getirmektedir. Dahası Hatıralar ve Düşler adıyla öbekleşen bu ikili sunumda, kartografik etkilerle pekişen söz konusu eşzamanlı tanıklık, metafizik bağlantılarla şekillenen bir şahsileştirilebilme önerisini yedeğinde tutmaktadır. Aslında, maddesel olarak mevcut olmayan, sadece kayıtlanmış görüntü olanaklarıyla gerçek ötesi cisimsel varoluşla karşımızda duran bu simulatif ve sentetik operasyon, makine zihninde kurulan hayal ve hatıraları birer veri heykeli olarak görmemizi istemektedir.

Aslında bu görkemli sunum, dış dünyayı kavrama ya da tahayyül etme kapasitemize doğrudan müdahale eden bir girişim olarak da nitelenebilir. Çünkü; kendimize dair her konum bildirimini, yabansı bir imgelemle ters yüz eden bir içerime sahiptir. Bilimsel kaynaklardan elde edilen verilerin sağladığı tuhaf ve gerçekdışı bir duyumla, muhayyile vasatımıza yönelen bu yeni tahayyül, evren tasarımını anonimleştirmekte ve bize (gerçek) sınırımızı bildirmektedir. Dolayısıyla; Makine Hatıraları: Uzay, açıkça bir mekanik bellek tasarımına dönüşen, görsel metaforlar üzerinden bilim ile aramızda duyumsadığımız mesafeye dair ürkütücü uyarılarda bulunan  ve estetik yapılanmada belirleyici olan duygu meselesini iyiden iyiye öteleyen radikal bir değişime işaret   etmektedir.