görsel mekânı kışkırtan imge: yazı

MÜMTAZ SAGLAM

Aslında metinsel boyutta yaratılan müdahalenin anarşik objesi olan yazı imgesi (harf/ hurufat); görsel sanatlarda çoğu kez doğrudan imge/anlam dizgesine dahil edilerek anlatının doğal bileşenlerinden birine dönüştürülmektedir. Çünkü, ıslah edilen yazı/hurufat; bir süreliğine pasif bir anlatı unsuru olmaya koşullanmıştır burada… Kendi olağandışı/üstü estetik duruşunu soyut ve indirgenmiş bir form olarak sunma noktasındadır. Geometrik kuruluşa, nakışa atıflı bir şekil iradesinin diğer plastik yapıntı ya da imge alternatifleriyle uzlaşımlı birliği; anlatıya bir katman olarak değer katmaktadır artık.



Dili ve sözü görsel alana taşıyan yazı, düşünsel yaşamı ve kültürel alanı düzenleyen başlıca unsurlardan biridir. Sunduğu genel format ve estetik yapılanma içerisinde durgun (ölü?) bir düzenleme mekânı olarak duran yazı; esas itibarıyla içeriği ve söylem derinliğiyle özgünleşen, farklılaşan bir yaratma alanıdır. Dil yetisinin olanakları ölçüsünde dönüşürek bir tür “örgü tekniği” çerçevesinde, görsel niteliklerle buluşan kendi ten yapısını kurar ve geliştirir. Yarattığı temsilin olanaklarıyla önem kazanan bu çift değerli plastik olgu, giderek ciddiyet ve sorumluluk telkin eden, narsisistik tutkularla beslenen bir ikna aygıtının fetişi haline gelebilir…Dolayısıyla yazının gerek bütün-parça ilişkileri bağlamında, gerekse estetik bir unsur olarak, işlev öncelikli ve/fakat görsel değeriyle de öne çıkan yapıntılar olduğu; imge ve şekil bazında, tipografik uzantılı etkilerin sürekliliğiyle karakter özelliğini bütünleyen “dizgesel bir yapı” olduğu ortadadır.

Düşüncenin sadece görüntü ve davranış şekilleriyle değil de bir harf sistemi dahilinde ifade edilmesi adına ortaya çıkan yazının, zamanla kendine verilen yükü inkâr etmesi ya da dışlamasıyla ortada kalan “çıplak” hali; “suskun ve sağır bir imge”yle yüz yüze kaldığımız gerçeğine işaret eder. Bu şekilde “görüntü/imge ve yazı” ilişkisi/sizliği/nde kopartılan düzanlam bağıntıları, kendi görsel niteliğinin çağrıştırdığı anlam ilişkileri ve yoğunluğuyla ayakta kalır. Yine de ihtiyatsız ve doğrudan biçimde görselleştirdiğimiz metin düzenleri, soyut ve sistematik bir gösterge olarak (harf ve yazıyla) örgütlenince; anlam, doğal olarak ötelenen, uzaklaşan bir konuma evrilir sanki… Zaten yazı imgesine doğrudan anlam ve/veya mesaj iletmekle yükümlü bir araçsallık görevini tam olarak vermeden üretim alanını açan bu estetik (tipografi), harf ve yazıyla bir bildirişim unsuru olarak anlatı alanını dolaşan ve zenginleştiren bir yapıntıya dönüştürür onu. Böylelikle kendine yüklenen geleneksel ağırlıktan kurtularak adeta bağımsızlığını ilan eder yazı+imge. 

Aslında metinsel boyutta yaratılan müdahalenin anarşik objesi olan yazı imgesi (harf/ hurufat); görsel sanatlarda çoğu kez doğrudan imge/anlam dizgesine dahil edilerek anlatının doğal bileşenlerinden birine dönüştürülmektedir. Çünkü, ıslah edilen yazı/hurufat; bir süreliğine pasif bir anlatı unsuru olmaya koşullanmıştır burada… Kendi olağandışı/üstü estetik duruşunu soyut ve indirgenmiş bir form olarak sunma noktasındadır. Geometrik kuruluşa, nakışa atıflı bir şekil iradesinin diğer plastik yapıntı ya da imge alternatifleriyle uzlaşımlı birliği; anlatıya bir katman olarak değer katmaktadır artık.

Tam da bu noktada, bu tasarım ve yaratım sürecinde belirginleşen tipografik uzam, deyim yerindeyse metnin kurgusal ve görsel niteliğinin çakıştırıldığı, resim-yazı birliğinin tekil biçime dönüştüğü özel alandır. Harfi, yerine göre sözcüğü bir tasarım elemanı olarak kavrama ve kullanma; anlamı salt metinle değil, görsel düzen olanaklarının sağladığı/yakaladığı yaratıcı çözümlerle aktarma isteği yepyeni görsel kavrayışların önünü açmıştır hep.

Aslında görsel alana bulaştıkça, iyice kaba ve kışkırtıcı bir dinamiğe dönüşen yazı, katmanları ve dokularıyla (palimsest?), zaman/mekan diyalektiğinde değer kazanan bir plastisite unsuru olarak görsellikle içkin bir diyaloğun zeminini oluşturur. Resim yüzeyinde düz bakışla zihinsel bir durumun ya da tespitin tutamağı oluveren melez yapı (yazı+imge), hızla kendi psişik evrenini devreye sokar. Metinselleşen, metne dönüşen; metin formatlı imgenin değişim süreci bu aşamada kayda değer çatışma ve çakışmaların sahnesi haline gelebilir ve yazı+resim karşıtlığında düğümlenen -bir farklılıklar düzeni ve düzlemi şeklinde algılanan- her iki alan, tuhaf birleşme deneyimlerine maruz kalan ilgi çekici sonuçları çıkarır karşımıza… Format, teknik ve malzeme konularında yaşanan değişikliklerin öngörülen parodik tasvirin buyruğunca gerçekleştiği bu noktada, metin ve yazı yoluyla gerçekleşen müdahaleler, artık kavramsal olarak titreşen bir görselliği; muğlak bir ortamda beliren ara yüzeyleri ortaya çıkarır.

Dolayısıyla, yazılı anlatımla bağlantılı duruş ve değerlendirme girişimleri, anlam ve yorum ekseninde kuram’a atıflı farklı disiplinleri de kapsayan (“yeni-kavramsalcı” niteliği beraberinde taşıyan) bir üretim dinamiğini tetikler. Biraz da bu yüzden, her temsil düzeyinden gelen ve olgucu bir tavırda netleşen plastik söylemlerin bir tema/konsept etrafında ölçüsüz bir şekilde buluşması yüksek derecede olanaklı bir hale gelebilmiştir. Kendine dayanak arama ve bağlam oluşturma gibi bir art (ve alt) niyetin; geleneksel temsille de uyuşan bir dizgeye eklemlenmesi, yeni okuma perspektifleri sunmaktadır çünkü.

Aslında sanat uygulamalarında görüntüye ulanan yazı (imgesi), zaten kendini işaret eden çift yönlü bir dönüşümün eşiğindedir. Özellikle Dada’dan bu yana dil ile görüntünün henüz üretim aşamasında gündeme gelen ikircikli birlikteliği, kendini imha eden bir düzeneğin tasarımı olarak, kavramsal boyutun eşiğinde anlam derinliği kazanır… İmge ile çakışan hurufat; sökülmüş bir yapı olarak çağdaş ikonolojinin üzerinde kendine yer aralar. Israrla ucuzlatılan sanat nesnesi ve dağılan aura; gündelik hayatla buluşan inisiyatiflerin, özel ve o ölçüde önemli karşılıklarına dönüşür.

Ve artık, resmin de bir metin olarak görüldüğü ve okunduğu bir algılama noktasında, metnin plastik niteliği her zaman ve her şekilde merak konusu olacaktır. Belki bir ironi ama; zaten metin, “bellek kazıma” gibi bir plastik eylemin/paradigmatik bir düzeneğin görüntüsü değil midir?..  


Mümtaz Sağlam, 2021.