halil edhem bey ve elvah-ı nakşiye koleksiyonu
MÜMTAZ SAĞLAM
Halil Edhem Bey’in 1924 yılında kaleme aldığı Elvah-ı Nakşiye Koleksiyonu; resim sanatı üzerine kısa bir açıklamayla, ayrıca dönemin bilinen ressamlarına ve elde bulunan yapıtlarına ilişkin bilgilerin yer aldığı dört bölümden oluşan küçük ölçekli bir kitaptır. Bu kitap aynı zamanda 20. yüzyıla geçiş sürecinde; tüm dünya üzerindeki sancılı ve/fakat sanat adına verimli bir evrede, Türk sanatı adına beliren resim sanatı varlığını da adeta belgelemektedir. Ve esasen; İstanbul Eski Eserler Müzesi’nde toplanan resim koleksiyonunun bir müze kavramını gündeme getirmesine, resim sanatının kurumsallaşma sürecine ve bu yolda harcanan çabalara değinen bu çalışma, Edhem Bey’in kendi deyimiyle bir başucu kitabı niteliğinde görülmelidir.
Osman Hamdi Bey’in ölümünün ardından genç yaşta Müze-i Hümayun ve Sanayi-i Nefise Mektebi müdürlüğü görevlerini üstlenen Halil Edhem Bey, Alman Ekolü’ne has bir disiplinle çalışan bilimsel tavrı ve yaklaşımıyla dikkatleri çeken başarılı bir bürokrat, sanat ve kültür insanıdır.[i] Aynı zamanda yerel ve milli unsurların hâkim olduğu bir kültürel bilince sahiptir. Cumhuriyet dönemine geçiş sürecinde de yeni sistemdeki yerini almış, önemli ve yararlı çalışmalarda bulunmuştur. 1924 yılında kaleme aldığı Elvah-ı Nakşiye Koleksiyonu, sanat tarihi ve müzecilik çalışmalarında önemli başvuru kaynaklarından biri olarak kabul edilmektedir.[ii]
elvah-ı nakşiye koleksiyonu
Elvah-ı Nakşiye Koleksiyonu; resim sanatı üzerine kısa bir açıklamayla, ayrıca dönemin bilinen ressamlarına ve elde bulunan yapıtlarına ilişkin bilgilerin yer aldığı dört bölümden oluşan küçük ölçekli bir kitaptır. Bu kitap aynı zamanda 20. yüzyıla geçiş sürecinde; tüm dünya üzerindeki sancılı ve/fakat sanat adına verimli bir evrede, Türk sanatı adına beliren resim sanatı varlığını da adeta belgelemektedir. Ve esasen; İstanbul Eski Eserler Müzesi’nde toplanan resim koleksiyonunun bir müze kavramını gündeme getirmesine, resim sanatının kurumsallaşma sürecine ve bu yolda harcanan çabalara değinen bu çalışma, Edhem Bey’in kendi deyimiyle bir risâle, yani bir başucu kitabı niteliğinde görülmelidir.
Kitapçığın ilk bölümünde Ülkemizde Ressamlığın Başlangıcı başlığı altında, bir tarihlendirme denemesine girişen Edhem Bey; öncelikle Türk minyatürü üzerine bazı tespitler yapar. Özellikle tarihçi Ali Efendi’ye ait olan Menakıb-ı Hünerveran (1540’lı yıllar) adlı el yazmasına başvurarak dönemin gelişmeleri hakkında özet bilgiler verir. Sözü, Batılı anlamda resim sanatının ülkemizdeki geleneğinin ne zaman başladığına getiren yazar; durumun çok net bir görüntü arz etmediğini belirtir. Kesin olan bilgilerin, Mühendishane-i Berri-i Hümayun ve sonra da Harbiye Mektebi vasıtasıyla resim sanatının ülkemizde yayıldığı şeklinde olduğunu; mühendis, mimar ve kurmay subay yetiştiren bu okullarda resme yetenekli öğrencilerin, gerçekte ilk ressamlarımızı oluşturan isimler olacağının açık bir gerçek olduğunu belirtir. Bu vesileyle; Ferik Tevfik Paşa, Hüsnü Yusuf Bey, Servili Ahmet Emin Bey, Ahmed Ali Paşa, Osman Hamdi Bey, Süleyman Seyyid Bey, Osman Nuri Paşa ve Hüseyin Zekâi Paşa’nın isimlerini zikrederek, kısa özgeçmişlerini bu metne ekler.
Daha sonra; Güzel Sanatlar Okulunun Kuruluşu ve Resim Tablolarının Koleksiyonu başlığına yer veren Edhem Bey; özellikle resim ve mimarlık bölümlerinin bulunduğu bir güzel sanatlar okulu tesisinin bir ihtiyaç olarak duyulduğu ve bu yolda devrin hükümetinin girişimlerinin bulunduğunu anlatarak bir sonuç alınıp alınamadığı konusunda yeterli bilgiye ulaşamadığını belirtir. Öte yandan Hamdi Bey’in 1882 yılında Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ne atanması nedeniyle oluşturulan tüzükle Milli Sanatlar Müzesi’nin kurulma ve eski ustalarla, günümüz sanatçıların (doğru) eserlerini toplayan bir resim salonu tertiplemenin kararı da alınmış olur. Ancak Hamdi Bey’in ölümüne dek bu müze ve sanat eseri alımına yönelik kayda değer bir adım atılamamıştır. Bununla birlikte, ayrılan bir ödenekle Paris, Madrid, Berlin gibi bazı kentlerdeki müzelerden kırkı aşkın kopya resmin temini yoluna gidilmiştir.[iii] Ayrıca, İstanbul’daki sergilerden ve bazı Türk sanatçılardan da bu ödenekle resim satın alınması uygulamasına da başlanmıştır.
Açıklamalarını, Sanayi-i Nefise Mektebi’nin, hangi dönemlerde ve hangi binalarda, hangi koşullar altında eğitimin sürdürdüğü gibi ayrıntılarla zenginleştiren Edhem Bey, bu paralelde resim koleksiyonunun yaşadığı aksamalı gelişimin de bir nedenini ifade etmiş olur. Bu arada, adını belirtmeden, ağırlıklı olarak savaş konulu resimlerden oluşan ve bir kısmı sonradan koleksiyona dahil edilen 143 resmin Berlin ve Viyana’da sergilenmesi olayına da yer verir.
Halil Edhem Bey aslında değişik vesilelerle de olsa Şeker Ahmed Paşa, Süleyman Seyyid Bey, Ahmed Ziya Akbulut, Hüzeyin Zekâi Paşa, Halil Paşa, Ruhi Arel, Osman Asaf, Ali Cemal Bey, Abdülmecid Efendi, Avni Lifij, İbrahim Çallı, Namık İsmail, Nazmi Ziya, Feyhaman Duran, Hikmet Onat ve Şevket Dağ gibi ressamlara ait eserlerle, Batılı müzelerden kopya olarak temin edilmiş Brueghel, David, Dürer, Van Dyck, El Greco, Goya, Rubens, Vermeer ve Watteau’ya ait çalışmalarla, Iwan Ayvazosky ve Warnia Zarzecki yabancı ressamlara ait eserleri kapsayan 141 tabloluk bir koleksiyona sahip bulunulduğunu, bu birikimin ileride bir resim müzesi oluşturma fikrini gündeme getirebileceğini anlatma çabası içindedir. Kitapçıkta 1917 ve 1919 tarihlerinde Bakanlar Kurulu tarafından imza altına alınan Resim Eserleri Müzesi Hakkında Tüzük Tasarısına da yer veren Edhem Bey, böylelikle bu temennisinin gerçekleşmesi için uygun zeminin oluşturulduğunu da beyan etmektedir.
Halid Edhem Bey’in gerek bir idareci, gerekse bir bilim adamı bakışıyla hazırlamış bulunduğu, resim tarihimiz için ilk tutarlı bilgileri, kaynakları içeren bu çalışması; bir bilgi araştırması mahiyetinde görünür. Belki çok yakından ve içinden gözlemlediği olay ve konular üzerinde yorum yapmaktan kaçınan ve sanki tarafsız bir gözlemci sıfatıyla hareket eden Edhem Bey’in toparladığı ve ilettiği bu bilgiler; özellikle resim sanatı, modern müzecilik çalışmaları ve koleksiyonculuğun gelişimi için büyük önem taşımaktadır.
Ayrıca bakınız: https://saglamart.com/deniz-artun-paristen-modernizm-tercumeleri
[i] Halil Edhem [Eldem] (1861-1938) Sadrazam İbrâhim Ethem Paşa’nın oğlu, ressam Osman Hamdi Bey ile nümizmatik uzmanı İsmâil Galib Bey’in kardeşidir. Berlin’deki ortaöğretimin ardından Viyana’da Politeknik Yüksek Okulunda jeoloji ve kimya eğitimi görmüştür. Ardından İsviçre Bern Üniversitesinde Felsefe doktorasını tamamlamıştır. 24 yaşında ülkeye dönen Halil Edhem, Osman Hamdi Bey’in 1910 yılında vefat etmesi üzerine Müze-i Hümayun ve Sanayi-i Nefise Mektebi Âlisi müdürlüğü görevlerini üstlenmiştir. Sanat tarihi başta olmak üzere, arkeoloji, şehircilik, müzecilik ve koleksiyonculuk üzerine çok sayıda kitap ve makale yayınlayan Halil Edhem, ayrıca bürokraside önemli görevlerde bulunmuştur. Ayrıntılı biyografya için bknz. Halil Edhem Hâtıra Kitabı, Cilt:I-II, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2013, Ankara.
[ii] Ali Artun tarafından derlenen ve 2019 yılında yayınlanmış olan bir kitap çalışmasında, modern müzecilik çalışmalarının öncüsü olarak gösterilen Halil Edhem; kapsamlı bir şekilde tanıtılarak müzecilik yazılarına yer verilmiş ve Elvah-Nakşiye Koleksiyonu’nun gözden geçirilmiş bir hâline ayrıca yer verilmiştir. Bknz. Halil Edhem / Müzecilik Yazıları, Modern Sanat Müzesinin Tasarımı, Düzenleyen ve Sunan: Ali Artun, İletişim Yayınları, Sanat-Hayat Dizisi: 46, 2019, İstanbul.
Elvah-ı Nakşiye Koleksiyonu adlı risalenin günümüze dek üç ayrı basımı gerçekleştirilmiştir:
Halil Edhem; Elvah-ı Nakşiye Koleksiyonu, (Osmanlı Türkçesi) Matbaa-ı Âmire, 1340 (1924), İstanbul.
Halil Edhem; Elvah-ı Nakşiye Koleksiyonu / Türk Resim Sanatı Tarihi, Bugünkü Dile Aktaran: Gültekin Elibal, Sunuş: Nurullah Berk, Milliyet Yayınları, Birinci Baskı, Mayıs 1970, İstanbul.
Halil Edhem; Elvah-ı Nakşiye Koleksiyonu / Türk Resim Sanatı Tarihi, Yayına Hazırlayan: Muharrem Kaya, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Yayınları, 2014, İstanbul.
[iii] Halil Edhem Bey’in müze müdürlüğü döneminde Elvah-i Nakşiye Koleksiyonunu geliştireceği düşünülen kopya eserler için uygun bir bütçe temin ettiği ve eser siparişi vermek üzere Paris’e gittiği bilinmektedir. Ağırlıklı olarak Batılı uzmanlara ve o dönemde Avrupa’da bulunan bazı Türk sanatçılarına yaptırılan kopya eserler, bugün müze koleksiyonunda ilginç bir zaman dilimine sinen ruhun ve isteğin kanıtları olarak durmaktadır. Deniz Artun 2014 tarihli bir yazısında, kopyalanan bu eserler arasında bulunan ve/fakat Louvre Müzesi koleksiyonunda bulunmasına rağmen “vasıfsızlığıyla ünlenmiş” bir komposizyon olarak nitelenen ve pek sergilenmeyen Antoine Coypel imzalı Démocrite adlı portre ile onu kopyalayan Nazmi Ziya’nın ilişkisini tuhaf bir hikâye tadıyla anlatır. Bknz. Deniz Artun, “Démocrite: Elvah-ı Nakşiye Koleksiyonu İçin Louvre’dan Bir Sipariş”, Semra Germaner Armağanı, ed. Banu Mahir, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Yayınları, Mart 2014, sf. 54-68.