celâl esad arseven: bir osmanlı/türk aydını

DERLEYEN: MÜMTAZ SAĞLAM

Celâl Esad Arseven; Türk tarihini, İslâmiyet dönemi öncesine çekerek Orta Asya ile ilişkilendirir ve büyük oranda Anadolu coğrafyasında biçimlenen Selçuklu ve Osmanlı üzerinden Cumhuriyet Türkiyesi’ne ulaşan organik bir bütünlük hâli olarak kavramayı önerir. Bu şekilde Türk sanat tarihçiliğine bir yöntem önerisinde bulunan Arseven; olayları, konuları ya da eserleri dizgeli bir çözümleme mantığıyla değerlendirmekten yanadır. Gerekçeli bir çözümleme  mantığıyla hareket eder ve dolayısıyla bu anlayışını Osmanlıya dair bir sahiplenme ile yeni cumhuriyetin gelişme ideolojisini sentezleyen bir irade üzerinde temellendirir. Belki bu yüzden çalışmaları oldukça öğretici, kapsamlı ve tanımlayıcı bir dile sahiptir. Sözünü ettiğimiz ansiklopedist tavrın esas gerekçesi de zaten, kendi için bir gereklilik haline dönüşen bir tasnifleme, kayıt tutma, koruma ve anlatma kaygısı olabilir.



Celâl Esad Arseven’in özellikle mimarlık tarihi ve şehircilik konusundaki düşünceleri, tarih ve kültür çalışmalarının yöntem ve teknikleri üzerine geliştirdiği öneri ve uygulamaları, Osmanlı’dan aktarılan kültürel varlığın bir süreklilik halinde günümüze ulaşmasını sağlamıştır.

Osmanlı batılılaşmasını ve devletin çöküş sürecinde yaşanan olayları yakından gözlemleyen Celâl Esad Arseven, sosyal ve siyasal gelişmelerin mahiyetini kavrayan ve esas itibariyle kültürün kurumsallaşması ve sürekliliği konularında ciddi tartışmalar içinde olan aydın kesimin içindedir[i]. Özellikle yaptığı çeviriler ve telif kitap çalışmaları, yenilenme hamlelerini anlamaya yönelik bir kılavuz niteliğindedir. Özellikle mimarlık tarihi ve şehircilik konusundaki düşünceleri, tarih ve kültür çalışmalarının yöntem ve teknikleri üzerine geliştirdiği öneriler ve uygulamalar, yine Osmanlı’dan aktarılan kültürel varlığın bir süreklilik halinde günümüze ulaşmasını sağlamıştır.

bütüncül bir kültür ve sanat formasyonu

Celâl Esad Arseven; ansiklopedist bir söylemin, dilin ve yükümlülüğün gereğince hareket etmiş bir düşünce insanıdır. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 1943 ve 1952 yılları arasında fasiküller halinde beş cilt olarak yayınlanan Sanat Ansiklopedisi, dev bir eser formatındadır ve bu tespitin en doğru göstergesidir.[ii] Benzer bir yaklaşımın ürünü olan ve 1928 yılında yayınladığı Türk Sanatı adlı kitap çalışması da, aynı şekilde Türk tarihinin gelişme doğrultusu üzerinde netleşen fikrî bir yapı üzerine kurulmuştur. Arseven; Türk tarihini, İslâmiyet dönemi öncesine çekerek Orta Asya ile ilişkilendirir ve büyük oranda Anadolu coğrafyasında biçimlenen Selçuklu ve Osmanlı üzerinden Cumhuriyet Türkiyesi’ne ulaşan organik bir bütünlük hâli olarak kavramayı önerir. Bu şekilde Türk sanat tarihçiliğine bir yöntem önerisinde bulunan Arseven; olayları, konuları ya da eserleri dizgeli bir çözümleme mantığıyla değerlendirmekten yanadır. Gerekçeli bir çözümleme  mantığıyla hareket eder ve dolayısıyla bu anlayışını Osmanlıya dair bir sahiplenme ile yeni cumhuriyetin gelişme ideolojisini sentezleyen bir irade üzerinde temellendirir. Belki bu yüzden çalışmaları oldukça öğretici, kapsamlı ve tanımlayıcı bir dile sahiptir. Sözünü ettiğimiz ansiklopedist tavrın esas gerekçesi de zaten, kendi için bir gereklilik haline dönüşen bir tasnifleme, kayıt tutma, koruma ve anlatma kaygısı olabilir.[iii]

Celal Esad Arseven’in bir diğer ayrıcalığı ise, farklı eğitim kurumlarında biçimlenen kariyeri boyunca resim sanatına duyduğu özel ilgiyi canlı tutmuş olmasıdır. Sanayi-i Nefise Mektebi’nin ilk Türk öğrencilerinden biri olduğu bilinmektedir. Bu süreçte yarı-mektepli bir sanatçı olarak, Şeker Ahmet Paşa, Hoca Ali Rıza ve Fausto Zonaro ile iş ve arkadaşlık ilişkileri kurma, suluboya ve peyzaj ağırlıklı bir çizgide beliren sanatının genel görsel dilini geliştirme olanağını bulmuştur.[iv]

Ayrıca resim tarihimiz için önem arz eden iki olayda yine Arseven’i belirgin bir rolde görmek şaşırtıcı değildir. Tam bir görev insanı bilinci ve sorumluluğuyla hareket eden Arseven, 1914 yılında Kadıköy Belediye Başkanlığı yeni binasında yer almak üzere Belediye çalışmalarını anlatan iki büyük pano resmi için Avni Lifij’e sipariş veren yöneticidir. Bugün Kalkınmaadıyla bildiğimiz ve iki kanattan oluşan bu resim düzenlemesi; yol çalışması, iş ve emek kavramlarını görselleştirmesi bakımından resimle ifade bulan toplumcu gerçekçi duyarlığın ilk örnekleri olarak sayılır. Ayrıca, Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorlu’ğunun modernleşen yüzünü ve mücadele azmini sanat etkinlikleri yoluyla anlatma ve müttefik devletler arasında tanıtma amacıyla hazırlanan konser ve sergi etkinliklerinden oluşan programın yürütücülüğü de yine Arseven’e verilmiştir. Bu kapsamda Türk resim sanatında başlıbaşına bir olgu halinde tartışılan Şişli Atölyesi’nin kuruluşu ve çalışma sürecinde etkin olmuştur. Viyana ve Berlin sergilenmek üzere Namık İsmail, İbrahim Çallı, Feyhaman Duran, Sami Boyar, Hikmet Onat ve Sami Yetik gibi sanatçıların oluşturduğu savaş konulu resimler Arseven başkanlığındaki bir heyetle birlikte yurt dışına gönderilmiştir. [v]



Esad Arseven, İsimsiz, Tarihsiz, Kağıt Üzerine Suluboya. 20×27 cm. Anadolu Üniversitesi Çağdaş Sanatlar Müzesi Koleksiyonu. [https://csmuze.anadolu.edu.tr/eser/arseven-celal-esat]

akıcı, süreklilik ve tazelik içinde yapılanan bir resme duyulan tutku

Celâl Esad Arseven, muhtelif sivil ve askeri okullarda başlayan ve daha sonra Hoca Ali Rıza’nın kalıcı etkisinde biçimlenen bir resim anlayışına sahiptir. Genel tavrı itibariyle açık havada uygulanan geniş ufuklu peysajlara ve kent görünümlerine ilgi duyar. Klasik kaynaklara saygı duymak kaydıyla zaman içinde empresyonist bir algı modeline yöneldiği fark edilir. Bunda Akademi’deki hocalık yıllarında yakın dostu olan Nazmi Ziya Güran’ın etkisi olabilir. Ayrıca Paris seyahatlerinde edindiği gözlem ve birikimin onu izlenimci resmin ışık ve renk sorunlarını tartışmaya yönelttiğini söylemek mümkündür. Bu tarz resimlerdeki poşad etkisi ya da eskiz ve krokilerdeki akıcı süreklilik ve tazelik ona hep cazip gelmiştir. Aslında panoramik görünümler, tarihi mekân tasavvurları, mimari peysaj diyebileceğimiz bir tür içinde Arseven’in az sayıda bilinen resmini bir kapsam içinde değerlendirmemizi sağlar. Ve ayrıca ondaki modern şehircilik duygusunu, mimarlık tarihine olan ilgisini de açıklar gibidir.

Celâl Esad Arseven; resim, mimarlık ve fotoğrafa yönelik çalışmaları dışında karikatürle de ilgilenmiştir. Kalem’de de[vi] örneklediği üzere, deseni kuvvetli olan bir karikatür tarzı geliştirmiştir. Sonradan bu tarz, müellif resimlemeleri diye tabir edilen bir anlatım türüne dönüşerek; erken dönem grafik tasarımımız ve illüstrasyonlarımız arasında anılan resimlere zemin oluşturmuştur. Bu kapsamda İstanbul’u kuş bakışı görüntülediği panoramik illüstrasyonlar ayrıca bilimsel ve tarihsel belge niteliğindedir. 1940’lı ve 1950’li yıllarda (soyadının son harfini değiştirerek) Arsever imzasıyla yaptığı film afişleri ise ayrı bir ilgiyi hak etmektedir.[vii]


[i]      Celâl Esad Arseven (1876-1971) / Profesör, yazar, sanat tarihçisi, ressam, milletvekili ve kıdemli yüzbaşıdır. 1875 yılında İstanbul’da doğdu. Mekteb-i Osmani müdürlüğü de yapmış olan Sadrazam Ahmed Esad Paşa’nın oğludur. 1888 Galatasaray Sultanisi, Mülkiye ve Sanayi-i Nefise Mektebi’nde öğrenim gördü. Sanayi-i Nefise Mektebi’nde okurken II. Abdülhamid’in özel emriyle Harp Okulu’na girdi. 1894 yılında piyade subayı olarak mezun oldu. 1908 yılında kıdemli yüzbaşı (kolağası) iken askerlik hayatından ayrıldı. 1908 yılında Salah Cimcoz ile Kalem adlı mizah dergisini çıkardı. I. Dünya Savaşı sırasında Şişli Atölyesi’nde çalışan resamlarımızın eserlerini Viyana’da sergileme görevini üstlendi. 1921 yılında Güzel Sanatlar Akademisi’ne mimarlık tarihi ve şehircilik hocası olarak atandı, 1941 yılında emekli oldu. 1923 yılından sonra Darülbedayi Müdürlüğü, 1933-1937 yılları arasında Kadıköy Halkevi Başkanlığı, 1942-1950 yılları arasında İstanbul ve Giresun milletvekilliği yaptı. Resim çalışmalarını Ankara, İstanbul ve Roma’da sergiledi. 13 Kasım 1971 tarihinde 96 yaşında iken İstanbul’da vefat etti.

[ii]     Celâl Esad Arseven; Sanat Ansiklopedisi, (tıpkıbasım), 5. Cilt, (Çok sayıda resim, plan ve şekil içermektedir), Maarif Vekâleti, Ankara 1943-1953.

[iii]   Celâl Esad Arseven; hatırlarının bır kısmını 1955 yılında Yeni İstanbul Gazetesi’nde Türk Resim Sanatında Yetmiş Yıllık Hayatım başlığı altında, diğer kısmını ise 1960 yılında Dünya Gazetesi’nde Yıldız Sarayı’ndan Mütarekeye Kadar Celâl Esad Arseven’in Hatıraları adıyla yayınlamıştır. Edebiyat araştırmacısı Ekrem Işın, bu iki dizi yazıya yer verdiği ve bir biyografik tanıtım bölümü eklediği Sanat ve Siyaset Hatıralarım adlı kitabı 1993 yılında yayına hazırlayarak bu değerli birikime yeniden bakma imkânını sağlamıştır. Bknz. Celâl Esad Arseven, Sanat ve Siyaset Hatıralarım, Hazırlayan: Ekrem Işın, İletişim Yayınları, 1993, İstanbul.

[iv]     Celâl Esad Arseven, 1895 yılından itibaren Resim Kütüphanesi tematik başlığında, resim sanatına yönelik bilgi ve birikimini bir yayın dizisine dönüştürür: Bu kapsamda Ressam ve Mimarlara Mahsus Menazır (1899), Ressamlara Rehber (1901), Renkler, Renkli Resimler ve Yağlıboya (1903) adlı kitapları yayınlamıştır. Arseven ayrıca fotoğrafa ilgi duyan ilk sanatçılardan biridir. Bu konudaki düşünce ve gözlemlerini ise 1899 yılında Fotoğrafyaadlı bir kitabı hazırlar. Ayrıca Fransızcadan Türkçeye, Türkçeden Fransızcaya Sanat Kamusu(1926) adlı kapsamlı sözlük çalışması ise, terminoloji alanında duyulan ihtiyaca karşılık veren önemli bir kitap durumundadır. 1900’lü yıllardan itibaren ağırlıklı olarak ilgi alanı mimari araştırmalara öncelik veren Arseven’in bu kapsamda Şehircilik /Urbanizm (1937) adlı kitapla, İstanbul’un tarihi ve mekânları üzerine Eski İstanbul ya da Eski Galata ve Binaları gibi kitapları da yayına hazırlar.

[v]      Viyana sergisi tertiplenmiş ancak savaşın sona ermesi nedeniyle Berlin sergisi yapılamamıştır. Bknz. A. Kamil Gören, Türk Resim Sanatında Şişli Atölyesi ve Viyana Sergisi, Şişli Belediyesi ve İstanbul Resim ve Heykel Müzesi Ortak Yayını, 1997, İstanbul.

[vi]     Kalem / II.Meşrutiyet’i takip eden günlerde Celâl Esad Arseven, yakın arkadaşı Salah Cimcoz ile birlikte güncel siyasi gelişmeleri hicveden bir edebî mizah dergisi çıkarır. Sultan II. Abdülhamit dönemini baskıcı ortamında cüret isteyen bir davranıştır bu. Henüz askerlikten ayrılmadan Kalem’i çıkaran Arseven, dergi künyesinden adını silmek zorunda kalır. Ancak karikatür ve yazılarıyla desteğini devam ettirir. 1908-1911 yılları arasında Türkçe ve Fransızca olarak 130 sayı yayınlanan dergi, ulaştığı baskı kalitesiyle dikkati çeker. Arseven’in yanısıra Cemil Cem ve İzzet Ziya çizer olarak, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Ahmet Rasim, Mithat Cemal Kuntay gibi önemli isimler de yazar olarak katkıda bulunurlar. Dönemin zor koşulları altında iktidara yönelik muhalif bir tavır içinde olan derginin, İttihat ve Terakki’yi de ölçülü bir dille eleştirmekten kaçınmadığı görülür. Arseven, siyasi gelişmelerden endişe duyarak hem askerlikle hem de dergiyle ilişkisini keserek Paris’e gider. Bir süre sonra Salah Cimcoz da kovuşturma ve takiplere dayanamayarak İstanbul’dan ayrılır ve dergi kapanmak durumunda kalır. Günümüzde Kalem dergisi, sergilediği mizah anlayışı bakımından ayrıcalıklı bir konumda değerlendirilmekte ve karikatür tarihimizde öncü bir yere sahip bulunmaktadır.

[vii]   Bknz. Ömer Durmaz, İstanbul’un 100 Grafik Tasarımcısı ve İllüstratörü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Yayınları, İstanbul, 2011, sf. 26-27.