cindy sherman: gerçeğin kirli hâlleri

GÜLAY YAŞAYANLAR

Cindy Sherman İsimsiz Film Kareleri‘nde kadın bedeninin temsiline dair, -tezahür etmeye çalışırken bozulan- bu organik beden parçaları, bir yandan abject ve müstehcen kavramlarını birbirine teğellerken, diğer yandan izleyende yarattığı toplumsal cinsiyet travmalarının da analitik bir kurgusu haline gelmektedir.


Cindy Sherman, “Untitled #93”, 1981, Chromogenic print; edition eight of ten, with two artist’s proofs,
61 × 122 cm. Gift of Edlis Neeson Collection, (https://www.artic.edu/artworks/229390/untitled-93)

Cindy Sherman, kendinden daha fazla etkin olan öteki kimlikleri ortalığa saçmakta ve yorumlamaktadır: Sherman’ın kendini görsel imge olarak işlerinin merkezine aldığı ve haz vektörü olarak başat bir konumda tuttuğu ya da kendisiyle sürekli olarak özdeşleştirdiği bir durum söz konusudur. İsimsiz film kareleriyle başlayan – kadına yönelik– görsel keyif düzeni, sonraları heterojen yapıya odaklı radikal bir uyuşmazlığı elden bırakmayan kadın zihninin işleyişine dair estetik ipuçlarını izleyiciye sunmaktadır.

Bu sayede, kendi suretiyle giriştiği görsel karmaşanın mevcudiyeti sonucu, ürettiği özne ile kendisi arasında oluşan anarşik boşluğun narsisizme varan boyutunu da bedenine dahil eder. Böylece yeni nesne-bedenlerin toplumsal aidiyetleri, izleyenin de içine düştüğü tuzak görüntüler aracılığıyla iletilir. Bu tür kusurlu-hasarlı içerik ve görüntüler, Sherman’da temsil edilen kadın kimliğinin de dağılıp yok olmasına, bedenler arasındaki provokatif ikâmenin de içsel bir dağılımına neden olmaktadır. Özellikle protezler kullanarak ürettiği cinsel karmaşa halinde olan organsız beden serilerinde olduğu gibi… Varlığın bölünerek parçalara ayrılması, bedeni var eden arzunun alaşağı edilmesi ve bu yüzden de bedenin artık bütüne evrilemez olması ya da gerçek beden kurgusunun artık imkansız bir hale gelmesi, iflâh olunmaz bir bilincin ipuçları olarak da yorumlanmalıdır.

Görünür hale gelemeyen cinsellik tezahürleri, ıskalanmış ve istikrarsız görünen plastik bedenler, hayali simgesel öznelliklerinin de elinden alınmasıyla darmadağın olurlar. Sendeleyen kadın gerçeğinin şekilsiz halleriyle tam bir paradoksal özne durumu yaratırlar. Bu noktada, tam da Lacancı öznenin tanımlanmasında olduğu gibi, “Özne radikal biçimde dışsal anlamlandırma ağına yakalanır yakalanmaz, …… organsızlaşır, bölünür.” (1) Bölünen parçalanan organsız bedenler, mutant birer form olarak -beden temsilinde- sanatsal önermenin izleyenle kurduğu ilişkisel yapı içinde yeni bir dinamik buluşma anının göstereni olur.

Eklenmiş, dağılmış anti-erotik görüntüleriyle kışkırtıcı beden imgelerinin saçılımı, bakışın dinamiğini de alt üst eden hatta bulandıran ontolojik bir kuşatılmışlık duygusuyla baş başa bırakır bizi. Sonuçta; kadın bedeninin temsiline dair, –tezahür etmeye çalışırken bozulan- bu organik beden parçaları, bir yandan abject ve müstehcen kavramlarını birbirine teğellerken, diğer yandan izleyende yarattığı toplumsal cinsiyet travmalarının da bir kurgusu haline gelmektedir.


1. Slavoj Zizek; İdeolojinin Yüce Nesnesi, Çeviren: Tuncay Birkan, Metis Yayınları, 2004, İstanbul, s.188.