gülay yaşayanlar ile görüşme: gizli, geçici, sahte

“DEÜ Güzel Sanatlar Fakültesi’nin mekanların terketmesiyle artık hizmet vermeyen NG Sanat Galerisi, “Gizli, Geçici, Sahte” adlı sergiyle açılmıştı. Gülay Yaşayanlar’ın küratörlüğünü yaptığı sergi “kırık bir estetiğin tezahür halleri” alt başlığı ile çalışmalarında tema-içerik benzerlikler olan on beş sanatçının farklı tekniklerle oluşturduğu yapıtları bir araya getirmişti.


“Gizli, Geçici, Sahte”, NG Sanat Galerisi, Nisan 2017, (Fotoğraf: Özlem Demircan) Gülay Yaşayanlar’ın küratörlüğünü yaptığı sergi “kırık bir estetiğin tezahür halleri” alt başlığı ile çalışmalarında tema-içerik benzerlikler olan on beş sanatçının farklı tekniklerle oluşturduğu yapıtları bir araya getirmişti.

  • Ele aldığınız sergi konsepti, içerik itibariyle günümüzü niteleyen bir psiko-sosyal kökenli üç sözcük eşliğinde güncel tartışmalara denk düşmekte. Burada yeni-modernist döneme dair zaman ve mekân olgularına ilişkin dinamikler ile özellikle “tuhaf” olana özgü bir vurgu hissediliyor. Bu konuda neler söylersiniz?

Evet, var. Bu sergiyi öncelikle “tuhaf olanın estetiği” gibi bir önerme veya tespit üzerinden okumak olası. Ayrıca belirttiğiniz gibi, mekânsal bir deneyim fikri ile farklılaşan bir zaman algısı gibi seçenekler de mevcut. Sonuçta sanatçıların, seçilen işleri vasıtasıyla dönüşen günlük yaşam pratiklerine ve burada oluşan küçük boşluklara iyi odaklanmak durumundayız. Yeni metinler keşfetmek, bazen paradoksal hale gelen “sanat olmayan şeylerin sınırlarına” bulaşmak ancak bu şekilde mümkün olabilir. Bu arada; hem sanatçı, hem de izleyicilere yönelik olarak serginin kavramsal çerçevesi doğrultusunda ileri sürülen, kendi kimliğini deneyimlemek ve inşa etmek fikriyle alâkalı bir önermeyi de göz ardı etmemek gerekir.

Mesele, “farklılaşma” pratikleri kapsamında ele alındığında sergide yer alan işler, tümel ya da tikel olarak derdini daha net biçimde ortaya koyuyor.

  • Yani biraz daha açarsak bu farklılaşma sorununu…

Daha sıradan, gelişigüzel, bazen tuhaf ve acayip olanın yarattığı bir farklılaşmadan, açığa çıkan farklı bir doku ya da durumdan söz edilebilir. Nesne haline gelememiş, bulanık, tanımı yapılamayan, içeriksiz bir bileşenin kendi içinde yarattığı aralıklarda üretilen yeni anlam katmanlarını vurgulamak.

  • “Gizli, Geçici, Sahte” başlığıyla sunulan sergide yer alan parçalı işler hakkında neler söylersiniz?

Şimdi’ye dair hesaplanabilir ara yüzeylerden, histerik olanla buluşmaya ya da eleştirel ve düşsel bir başkaldırıya kadar çoklu bir dinamikten bahseden işler bunlar aslında. Buna kısa sessiz ama gösterişli bir yolculuk da diyebiliriz. İtiraz ve muammanın belirleyici olduğu muğlak deneyimlere kapı aralayan bir şey var burada. Mekânın patolojisinden tutun da, doğa-insan ilişkilerinin gizemli ama hala çok eksik olan yanına vurgu yapan, tamir edilme kararlılığı ile boyu eğmeme konumunu bitiştiren marazi bir doku ve örüntülerden bahsedebiliriz. Sürekli dönüşen, dönüştükçe içsel hale gelen, gerçeğe biraz daha bulanmaya çalışan, kırık bir estetikten söz etmek mümkün.

  • Sergide yer alan sanatçıların işleri üzerinden sanat ve çokluk kavramlarına yaslanmak pek de yanıltıcı olmasa gerek? Burada egemen olan eleştirel dilde bir sahicilik vurgusu seziliyor, ne dersiniz?

Sanatsal üretim sürekliliğinde öngörülen çoklu-heterojen bir kavrayış, günümüz estetiğine ve yaşamın dinamiğe uyan bir olgu. Bir melezlenme durumu yani. Bu işler; şimdiye dair düşünce ve yargılarında bu karmaşık durumu netleştirmekle beraber gerçeğin bir nevi çoklu karakterine de yaklaşmaya çalışmaktadır.

“Gizli, Geçici, Sahte”, NG Sanat Galerisi, Nisan 2017, (Yapıt: Tufan Baltalar, Fotoğraf: Özlem Demircan) https://saglamartspace.com/ulusal-sergiler

  • Ne tür bir algı söz konusu bu mekansal tasarımda?

Deleuze’cü bir mantığa göre işleyen bir inşa eylemi bu? Şeylerin ve kavramların bir analize tabi tutularak biraradılığını sorgulayan bir yaklaşım ya da… İşleri daha çok entelektüel emek-performans verileri üzerinden belirlemeye ve yerleştirmeye, psişik bağlamda bütünlüğü tesis eden bir yaklaşım geliştirmeye çalıştım.

  • Biraz daha kavramsal bir çaba ya da çizgi içindesiniz yani?

Seçilen işlerde, yaşama dair fikir ve eylemler üzerinden okunan bir ironiyi, bir muğlaklık ve üst-dili yakalama çabası diyelim buna…

  • Üst dil derken?

Kimlik ve meşruiyet krizleri yaşanan bu ara dönemde kişinin kendi varoluşunu görsel dil üzerinden kurgulması kaçınılmazdır. Sergi manifestosunda da belirttiğim gibi, çoklu-melez bir yapı arz eden, entelektüel hazlarla biçimlenen bir görsellik arayışı söz konusu. serginin omurgasını oluşturan şey aslında eleştirel nitelikli bir duyumsamada gerçerli olan ortak tavırdır.

  • Karanlık ve zorlu bir tasavvur değil mi?

Elbette. Karanlık alan nitelemesini sık kullanma tercihimin nedeni de bu aslında. Karamsar bir tasavvurun bir olumsuzlama eylemi olarak değil de, bir duygulanım olarak dilsel karşılık üretmesi, aykırı bir estetik bağlam açarak, bedensel ve duyusal hazların içiçe geçtiği bir söylem biçimini kurmak esastır. Bu yüzden sergi, renklerden arınmıştır. Tekrar edersem, keyif ve hazzın manidar bir şekilde sessizliğe büründüğü bir öteki alan tahayyülü böylece mümkün kılınmaya çalışılmıştır. Dolayısyla bu dilsel yapı, saklı ve gizli kalan, sahte önermeler üreten, gerçeği manipüle eden bir hakikatı arama çabası olarak okunabilir. Bazen duygulanımdan arınmış, bazen tamamı ile duyumsama çabasının düğümlediği bir şiirsel niteliği ve eleştiriyi de kapsar bu sergi.


İzmir, 2017

ayrıca bakınız: https://saglamart.com/gizli-gecici-sahte-1