MÜMTAZ SAĞLAM

Kahve demliği (coffee-pot); hiç kuşku yok ki, doğrudan doğruya retorikleşen tepkisel bir içsel söylemi, karmaşık duygusal durumu, kimlik vurgularıyla birlikte yansıtan farklı bir otoportre yorumudur. Kimi kez boya kabı olabilen, kimi kez ayaklanıp yürüyebilen bir çağrışım zenginliği içindeki kahve demliği, basitçe tasarlanmış estetik gövdesiyle Kentridge’in ruh ve düşünce hâline, üretim kararlılığına uygun işlevsel, geliştirilebilir ve dönüştürülebilir bir nesnedir. Belki de, aksak ritimli animasyonlarında korku ve tedirginliğe karşı sanatçının sığındığı metalik bir zırhtır. 



Covid-19 Pandemisi sürecinde atölyesine kapanan William Kentridge, burada içinde bulunduğu sanat üretimin düşünsel boyutları ve kaynakları üzerine yoğunlaşan bir iç tartışmayla başbaşa kalır. Karmaşık bir düşünce kolajını andıran ve malzemeyle düşünme hâlini alan biçimleme olasılıklarını değerlendiren bir serginin yanı sıra 2024 yılında vizyona giren 9 bölümlü film, bu süreçte ortaya çıkar. [1][2]

Bir otoportre oluşturma girişimi olarak da nitelenen bu yapımda Kentridge, aslında zorlu bir film tasarımı hadisesinin altından başarıyla kalkar. Hikâyeleştirme yeterliliğini bu alanda da gösterir. Filmde; gerek görsel anlatımın, gerekse tutarlı bir akış ritminin ve bütünlüğünün, ya da sahne düzeninin titiz ve duyarlı gözlemlerin bir sonucu olarak ayrıntılı biçimde netleştiği görülür. Özellikle; atölye mekânının; imkânsızı mümkün kılan ve mantığı zorlayan teknik çözümlerle zengin bir özel evren olarak tasarlandığını söylemek gerekir.  

Kentridge’nin tuhaf bir monolog fantezisi üzerine kurduğu ve kendini anlattığı bu film, daha önceki video çalışmalarında da gözlenen ve erken dönem sinemasına özgü teknikleri anımsatan bir dil üzerine yapılandırılmıştır. Silinip kazınan her görüntü, basit ve kesintili bir akış oluşturma düşüncesinin ürünü olarak; parçalı bir bütünlük içinde arızalı ve eskitilmiş geçiş efektleriyle canlandırılmaktadır. Dolayısıyla burada, nesneye atıflı bir metafor üzerinden, atölye ortamının tinsel bütünlüğü ile birlikte yansıtılan kapsamlı bir portre karşımıza çıkarılmaktadır.  


tasarımlanmış özel bir evren: atölye

Filmin değişmez mekânı olarak belirlenen atölye, aslında yaratıcı düşüncenin geliştiği, etkili üretim performanslarının sergilendiği ve kayıt altına alındığı bir ortamdır. Burada, benzersiz bir deneyimle, parçalama ve yeniden düzenlemeye dayalı bir anlam üretme eylemi gerçekleştirilmektedir. Bu mekânı; duvarlarındaki çizimlerin, fotoğrafların ve döküntü hâlindeki görsel unsurların düşüncelere dönüştüğü bir yansıtma alanı olarak nitelemek mümkündür. O yüzden Kentridge, ilginç bir hâl alan malzemeyle yüzleşme deneyimini ve üretim sürecinin gelişme dinamiklerini bu mahrem alanda anlatmak ister. Çünkü burada parçaları bir araya getiren kolaj pratiğine, aşırılaşan çizimleri nesne alemiyle buluşturan deneyime dair çok sayıda hikâye mevcuttur. İki ya da üç boyutluluk arasında bir yerde konumlanarak, gerektiğinde hareketli görüntü estetiğiyle boyut ve hız kazanmış, dahası müzik ve dans performansıyla fantastik ve sürreal bağlantılara kavuşmuş bir eylem ve üretim yoğunluğunun ifşası gerekmektedir. Böylece, kederli yer ve tarih anlatılarından kısmen uzaklaşarak, bir kimlik ve benlik tartışması için fırsat yaratılmaktadır. 

Kentridge’in atölyesinde; imgeleri tarihsel ve güncel psikolojik bağlantılarıyla konumlayan, değişim ya da parçalanma olasılıklarını yöneten güçlü bir irade devrededir. Bu ortamda, hikâye ile görsel bilincin ve estetik algının birlikte oluşturduğu dramatik söylem, zaten film ile resim plastiği arasında kıvranan bir aşırılık içindedir. Özellikle tripod, megafon, daktilo, makas ve kahve demliği gibi imge ya da nesnelere gösterilen özel ilgi ya da bunları dönüştüren ilişki biçimleri, sıra dışı fantastik bir anlatıyı, tuhaf görünen bir uzamsal derinliği film diline uygun bir şekilde karşımıza çıkarmaktadır.



kahve demliği

William Kentridge, 2020 ile 2022 yıllarını kapsayan dönemi, ve bu ara evrede kendisini niteleyen çalışmaların bütününü, ikonikleştirdiği sıradan bir nesne ile (kahve demliği) simgelemektedir. Dolayısıyla burada, nesne ile özdeşleşme durumundan çok, temsil stratejisi uyarınca bir nesne etrafında kümelenen anlam, otoportre olarak tanımlanmaktadır. Alışkanlık hâlinde mürekkeple çizilen ya da kömür kalemle ulaşılan bu plastik form, onu niteleyen atölyeyi ve dolayısıyla burada süregiden yoğun üretim sürecini, sonuçta sanatçı özneyi temsil etmektedir. Tutarsız görünen bu bağlantı, esasen kimlik mekânı ve temsil nesnesi kavramsallığı üzerinden geliştirilmiş bir tartışmadan başka bir şey değildir. Tam olarak, bir tecrit mekânına dönüşen atölyede gerçekleşen üretimin ve oluşan ruhsal durumun dönemsel bağlamda bir ifadesidir. Yaratıcı karakterin, dolayımsız atıflarla kurduğu şahsi alanında dışsallaşan başına buyruk bir alter egodur. Şaka unsuru gibi görünen, önemsiz ve sıradan bu metalik gövde; karantina sürecinin gündelik atölye deneyimlerini, eylemlerini ve dolayısıyla Kentridge’in kişiliğini simgeleyen esaslı bir göstergedir. 

Bu nesne; hiç kuşku yok ki, doğrudan doğruya retorikleşen tepkisel bir içsel söylemi, karmaşık duygusal durumu, kimlik vurgularıyla birlikte yansıtan farklı bir otoportre yorumudur. Kimi kez boya kabı olabilen, kimi kez ayaklanıp yürüyebilen bir çağrışım zenginliği içindeki kahve demliği, basitçe tasarlanmış estetik gövdesiyle Kentridge’in ruh ve düşünce hâline, üretim kararlılığına uygun işlevsel, geliştirilebilir ve dönüştürülebilir bir nesnedir. Belki de, aksak ritimli animasyonlarında korku ve tedirginliğe karşı sanatçının sığındığı metalik bir zırhtır. 

O yüzden bu imgelem; kendi görüntüsünü, ikiz beden mizanseni içinde sunan bakışının, alter egosunu sürekli bir tip ya da karakter olarak yanı başında tutan bir yaklaşımının da sonucudur. Birbirine eşlik eden ikiz beden diyaloğunun; atölye ortamında ortak bir imgelemin ya da söylemin ne şekilde inşa edildiğini anlatan benzersiz bir senaryoya dönüşmesi kaçınılmazdır.


bir kendine bakış derinliği

Ayrıca burada, film boyunca süren derin varoluşsal sorunlara değinen tartışmaların, basit ve gündelik konulardan ya da kişisel aile tarihine ilişkin referanslardan ortak hafızaya doğru uzandığı görülüyor. Bu bağlamda, kendi ikiziyle karşılıklı olarak sürdürdüğü sohbetlerle şekillenen Self-portrait as a Coffee-pot / Bir Kahve Demliği Olarak Otoportre, William Kentridge’in bakış derinliğinde biçimlenen ve bir tecrit psikolojisinin belirleyici olduğu nesne ilişkilerini, malzeme tercihlerini ve biçimleme olasılıklarını sorgulayan önemli bir filmdir. Üretim sürecinin yakıcı gerçekliği üzerine ifade edilmiş en güçlü anlatımlardan biridir. 


Mümtaz Sağlam, Copyright © 2024 / All Rights Reserved.

Ayrıca bakınız: aykırı ve akışkan bir tahayyül

[1] William Kentridge, Self-portrait as a Coffee-pot, Kişisel Sergi, 2024, Sergi küratörü: Carolyn Christov-Bakargiev, Arsenale Institute for Politics of Representation / Arsenal Temsil Politikaları Enstitüsü, Venedik. https://www.hauserwirth.com/news/william-kentridge-self-portrait-as-a-coffee-pot-venice-arsenale-institute/, https://www.arsenale.com/

[2] Self-portrait as a Coffee-pot, Yönetmen: William Kentridge, Fotoğraf Editörü: Dusko Marovic, Editör: Janus Fouche ve Zana Marovic, Cinetic Media ve Kentridge Studios The Office Performing Arts+Film ile Louverture Films ortak yapımı, Dokuz bölümden oluşan dokümanter film, Herbiri ortalama 30 dakika, 2024, İlk gösterim tarihi: 18 Ekim 2024, Platform: Mubi. https://www.hauserwirth.com/news/william-kentridges-self-portrait-as-a-coffee-pot-available-for-global/, https://mubi.com/tr/tr/collections/self-portrait-as-coffee-pot