gülay yaşayanlar: kavramsal zemine sürüklenen bir kurmaca

MÜMTAZ SAĞLAM

“Gülay Yaşayanlar resimlerinde belirginleşen görsel dil, sözel alana geçişli bir denge ilişkisi üzerine kurulu gibidir. Bilinci ifade eden, ama aynı oranda belirsizliğe atıflı biçimler üzerinden kendine kurmaca bir alan yaratan, ama kendinden öte malum şeylere yönelen bir irade söz konusudur. Bu eşzamanlı kurgu, kavramsal düzeyi de içeren bir mesafe ve tedirginlik duygusu yaratarak psişik bir boyut kazandırmaktadır resme.”


Gülay Yaşayanlar, “Belirsiz Şeyler #51”, 2015, Kağıt Üzerine Karışık Teknik Uygulama, 28×38 cm. https://saglamartspace.com/gulay

Gülay Yaşayanlar’ın son resimlerinde, bir örüntü oluşturma eğilimi hemen fark edilebilir. Büyük oranda, dış dünya gözlemi ile zamansal bağlantılar ve estetik öngörülerin zihinsel düzeyde mümkün kıldıkları bir ilişki biçiminden türeyen bu parçalı ve katmanlı yüzeyler, sanatçının iç içe ve kapalı hale getirerek bütünlediği bir enerjiyi hapsetmektedir. Israrla ve kararlı bir şekilde belirsiz kılınan şey, kavramsallaştırılmış bir biçim’dir.

Burada sıralanan imgeler, farkılılık vurgularını hedeflemiş bir dile yaslanarak, sanatçının bilincini de taşıyan ve yansıtan bir arayış içindedir. Resmi bütünleyen plastik değerlerin inşası ile biçim üzerinden gelişen görsel dilin edebileşen niteliğinin tesisi için çalışılmaktadır. Özellikle örüntülerden, leke ve düzen mantığından türeyen çatışmalı içerik ya da anlam, tuhaf bir boyut kazandıkça tutarlı görünmektedir. Bu yüzden fazlalık halinde ortaya çıkan, boşlukta asılı duran ve bilincin görsel dönüşümüne dolayımsız bir şekilde imkân tanıyan bu tasvirin, tarih ve zaman değişimine, zahiri bir karanlığa ve dinginliğe aynı anda karşılık gelen gücüne özellikle dikkat çekmek gerekir.

Ayrıca, çoğalarak güç kazanan bu imgelerin, dış dünya gönderimi olmayan bir tasvirden ve bağlantısızlık halinden çıkarak bir anda güçlü bir metafora dönüşüverme hadisesi, yine bu pratiği ayrıcalıklı kılan hususlardan biridir. Aslında, kavramsal bir duruma ya da yoğunluğa atıflı bir biçimsel tasarım üretme yaklaşımı, temsil anlayışını daha baştan olmayan üzerine odaklayan bir düzeye çeker. Dolayısıyla burada öykünülen bu durum ya da bir model bulunmamaktadır. Başka bir düzeyde, zihinde oluşan durumsal şey‘in görünür kılındığı bir süreç söz konusudur. Onu nesneye dönüştüren, imgeleştiren, duyusal ve bilişsel bir iç deneyim yaşanmaktadır yalnızca.

Tekrarla, eylemsel süreklilik içinde çeşitlenen bu yapı, giderek kendi kitle bütünlüğünü tartışan, imge’nin kendisiyle uğraşan, onu bozan ve yeniden kuran bir iç dinamiğe sahiptir. Böylece tematik kapsamlara öncülük eden imge tasavvurlarının bir kısmı; ana vurguları esasta tartışan; boşluk ve içe kıvrılma-dönme meselelerini plastik dilin olanaklarıyla ima etme seviyesini araştıran ayrıcalıklı kompozisyonlara dönüşür. Bu çalışmalarda; olumsuzlayıcı önermelerle, kışkırtıcı ya da kırılgan içeriğin inşası dilsel göstergelerin işaret edebileceği, dil-anlam bütünlüğünü çözüme taşıyan bir nitelik gizlidir.

Öte yandan; kısmen tedirgin edici bir ifade arayışı olarak özetlenebilen bu yaklaşım; tutkulu nesne üretimleri yoluyla, anlaşılmazlık sınırında gezinmenin bir beyanı gibidir. Açık bir göndergesi bulunmayan bu söz diziminde; mecaz yoluyla, bir iç dünya düzeni oluşturulmakta; iptal edilmiş bir öyküsel bütünlüğün, kör ve bulanık bir alanın tahayyülü ile yetinilmektedir. Dil kendi görsel niteliği ile öyküsel derinliği reddederken, kavramsal bir zemine sürüklenmekte; temsilin koşullarını ve süreci bir olasılıklar tartışmasına konu etmektedir. Burada görsel dil edebileşmekte aynı zamanda retorik bir bağlamda kendi aşkın niteliğini sorun edilmektedir. Dilin dönüşümü, geçişmeli hali, eleştirel niteliği, sürekliliği ve öznelliği taşıyan vurguları yitirmeyen kurgusallığı bu görsel sunumun karakterini belirlemektedir.

Dolayısıyla her defasında kıvrılan ya da yuvarlanan bu örüntüsel yapılar, tematik bağlamda bir yapı bozumu çabasının inşa ettiği enerji ile içe bükülen yeni bir form karakterine kavuşurlar. Süreç dahilinde reddedilen her şey, tarif edilemeyen bir tuhaf yapı düşüncesini besler. Sağlam, katı ve kapalı bir kurmaca’nın nesnesine dönüşen görüntü; karanlığın (edebi dile atıflı bir geçişmeyle) içinden gelmekte ve boşlukta biçimlenmektedir. Resim bu yönelimle, süreklilik içinde edebileşen bir metne, resim-yazıya dönüşmekte; her form, bu dilin sözcükleri haline gelerek, tuhaflaşan metni bütünlemektedir.

Özetle Gülay Yaşayanlar’ın resimlerinde belirginleşen görsel dil, sözel alana geçişli bir denge ilişkisi üzerine kurulu gibidir. Bilinci ifade eden, ama aynı oranda belirsizliğe atıflı biçimler üzerinden kendine kurmaca bir alan yaratan, ama kendinden öte malum şey’lere yönelen bir irade söz konusudur. Bu eşzamanlı kurgu, kavramsal düzeyi de içeren bir mesafe ve tedirginlik duygusu yaratarak psişik bir boyut kazandırmaktadır resme. Yani; estetik duruşla, kurmacanın enerjisini bütünleyen psişe, açık bir denge ilişkisinin sonucu olarak karşımızdadır. Kurmaca, estetik deneyimin hızlı sonuç veren tekrarlarıyla söz konusu psişeyi sürekli kılmakta, mesafe belirleme arayışı içinde kendini yenileyen radikal duruşu ve kararlılığı ısrarla korumaktadır.


İzmir – İstanbul, 2015

see: https://saglamart.com/gulay-yasayanlar-conceptual-characteristics-of-creative-action