adnan turani: bir soyutlama ustası

MÜMTAZ SAĞLAM

“Nesnel algıya yönelik betimlemeci tavrın egemenliğine yeni bir öznelcilik ruhu ile başkaldıran Adnan Turani’de, nesne ve figürü olduğu gibi değil, görmek istediği gibi bir biçimleme yaklaşımını üstün tutan bir dilsel yenilik söz konusudur.”



Adnan Turani, “İsimsiz”, 1988, Tuval üzerine Yağlıboya, 80×80 cm. Anadolu Üniversitesi Çağdaş Sanatlar Müzesi Koleksiyonu.
https://csmuze.anadolu.edu.tr/

Resim olgusu günümüzde, mutlak ve yüceltilmiş tanımlarla yetkinliğin güç gösterisine dönüşmüş perfeksiyonist tavırların güdümünden kurtularak biçim—anlam ilişkilerinde farklı boyutları irdeleyen çağcıl (deneysel) tasarım ve kaygıların yansıma yüzeyleri durumundadır. Sözgelimi, anlatının var edilişinde, yüzeye yaklaşıldıkça semantik düzlemde derinsileşen nitelik değişimi, yapısal yenilenmenin göstergelerinden yalnızca biridir. Bu bağlam­da, nesne ve figürün gelenekselleşen o olma zorunlulukları, tekni­ğe ve üsluba dayalı yenilenmelerin eşiğinde o’ndan öte olma durumundadır artık. Özellikle, 1950’li yılların ardından Soyut-Dışavurumcu anlayış ve ilkeler ile bağdaşan bu belirtiler, resimde entelektüel düzeyin önemini ve gereğini kanıtlamış gelişmelerdir. Entelektüel düzey, soyut ve soyutlama eğilimli yapıtlarda dilsel (üslûbal) göstergelerin plastik kalitesine yön verdiği gibi; bunların, sanatçıyı ve resmini karakterize eden özgün ve sürekli değerlere dönüşmesini desağlar.

Türk Resminde,  sözünü ettiğimiz kapsamdaki yörünge değişikliğini sanat anlayışı ve yapıt üretim tarzı açısından örnekleyen sanatçılarımızdan biri de Adnan Turani’dir. Nesnel algıya yönelik betimlemeci tavrın egemenliğine yeni bir öznelcilik ruhu ile başkaldıran Turani’de, nesne ve figürü olduğu gibi değil, görmek istediği gibi  bir biçimleme yaklaşımını üstün tutan bir dilsel yenilik söz konusudur. Boyaresmin icraında yaşanan bu yenilenme ol­gusu, aynı zamanda malzemeye yön veren güdülerin duygusal neden­ler kadar mantıksal etkenlerle olan bağıntısını da açığa çıkarır. Turani, yaratma özgürlüğünün sınırlarının ne denli geniş olduğunu sanki, resminde yaşadığı ve yaşattığı uç-noktalardaki evrilme ile göstermek ister. öğretici ve örnekleyici tavrıyla, resme ilişkin açılımları görev ve sorumluluk alanında gören duyarlıklı bir konu­ma çeker kendisini…

Adnan Turani, çağdaş resimde “yüzey” sorununun (hele soyutlama eğilimli resim yaklaşımlarında) ne derece özel bir duruma geti­rildiğini gerektiği biçimde kavrayan bir sanatçıdır. Yüzey tasa­rımında, belirli varoluş sorunlarından arınmış tarzcı bir anlayışla kavramsallaşmaya değimli  bir çözümü önerir. Tıpkı rengin, nesne ve figürü nitelemedeki temsili görevinden çekilerek, boyasallık etkisini yaratmakla yükümlü bir yapı unsuru olarak algılanması gibi. Ya da, mekan ve derinlik izleniminin yapıntısal (hissedilir) olmaktan çok, sözel bağlama işaret eden anlaşılırlığı gibi. Görüleceği üzere, Turani’nin soyutlama ira­desi, kesin belirginlikler  yerine coşku, gerilim ve oyunsu hazların ürünü  olan geçişli ve serbest bir tasarım modeline dayanır.  Bu süreçte; figür ve nesne, kimliklerinin ötesinde izleğin uzantısı olan bir yapı-bozurn içerisindedir. Giderek resmin ilkesel yönergelerini zorlayan yapı-bozum, sonuçta Turani’nin biçimleme yaklaşımının en özlü (essential) açıklaması ve esas hedefi ol­maktadır.

Coşkusal etkenler kadar, sezgiye ve kendiliğindenliğe dayalı oluşumlar,  tasar­landığı anda gerçekleşen  doğaçlamacı bir resmi ortaya çıkarır. Dış gerçekliğe zorunlu ve bağımlı göndermeler yapmak yeri­ne, izleğin (thema) devinim alanında ve piktural yapılanma ölçülerinde doğaçlamayı öngören bir geçiş anı’nı yaratıcı süreç ola­rak görüyoruz. Saptama ve izlenimler koşutunda bireysel belirleyicilerin de yön verdiği organik bir yaratı ortadadır artık. Biçimleme ve boyama eyleminin ya da çizgisel arayışların sonuç­ları kimi öncel etkenlerin (sezgi ve iç-psikolojik etkenler diyor buna) ve kuramsal yoğunluğun (buna da resim kültürü diyor) kontro­lünde resme dönüşen yüzeyleri ortaya çıkarıyor. Deneme evresinin (oluş) yapıtı belirleyen sürecin kendisi olması; yani, yapıtın öncülleriyle örtüşmesi ise, aslında Turani’nin üslûbal tavrının özel bir yorumuna götürüyor bizi.

Turani’nin resminin tümleyenlerinden biri olan hız (speed) olgusu, (George Mathieu’nün Soyut-Dışavurumculuk için vurguladığı gibi) önemli bir çözümleme basamağıdır. Resimleme yöntemini ve anını bir  geçiş (trans) durumuna çeviren ve oluş resmi tanımlamasını akla getiren hız etkeni; ayrıca, bilinçaltı, düş gücü ile dışavurum  ve çarpıtma (distortion) gibi sapmalarla bir araya gelince resmi niteleyen bir değere dönüşür. Turani, bir anda oluşan etkilerin izlerine ancak gerekli bir hızla ulaşabileceğinin bilincindedir. Görüntüsel varoluş kadar, alt-yüzeyin (fon) doku ve renge bağlı yapılanışı da, bu sert kavrayışın ürünüdür. Çünkü, alt-yüzey (kendi deyimiyle) “üst-melo­dik tasarımın”  biçimlendirilmesi  ve hıza bağımlı belirtilerin taşıyıcı yüzeyi olması açısından çok önemlidir.

Söz konusu hız, doğaçlama ve çarpıtma evreninde;Turani’nin figürleri, grotesk yapılaşmaya izin veren bir süreklilik için­dedirler. Figürlerin tipolojik betimlemelerinden çok genel du­rumlarının aktarılmasına dönük bakış, ironi yüklü bir gözlemin ürünü olan abartmalarla. (deformation) sonlanır. Alt-yüzey ve figür arasındaki çarpıcı geçişlerin sağladığı bütünlük Turani’nin geliştirmek istediği tasarım modelinin gereğidir bir bakıma. Figürün dramatik yapısı gibi portreyi değimli vurgular önemli değildir bu yüzden. figür ve nesne, sanatçının resimleme ediminin salt başlangıç aşamasında gerekli olan bir itkidir. Figürle başlayan süreç, yeni oluşların tutsağı olan geri dönülmez ve riskli yüzeylerin hazırlayıcısıdır sonuçta.

Turani’nin nesne ve figür yorumunda baş vurduğu, tutkusal biçimde bağlandığı bir biçimleme unsuru da desen’dir. Mesle­ki formasyonunun çeşitli dönemlerinde ona yön veren desen  il­gisi, boyaresmin ortaya çıkışında ve sonrasında vazgeçilmez bir anlatım olasılığı olarak hep karşımızdadır. Salt kontural bir etkiye ve kısmen sanatçının resimleme düşüncesine dayalı bir bitirme eylemidir;  ya da,  renksel yerlenişte  leke-çizgi den­gesi ve birlikteliği adına resmi niteleyen bir katkıdır. Örnekse, l980’li yılların sonlarındaki manzaraların, desene, handiyse resmin en dinamik ve çağrışımsal göndermelerle yüklü (artık kontur bile diyemeyeceğimiz) çizgisel düzenlemelere indirgendiği görülecektir.

Plastik sanatlarda yaşamla kurulan estetik ilişkilerin boyutunu ve düzeyini belirleyen, sanatçının bilinç yapısıdır. Sezgilerine dayalı incelik ve içtenliğini “Lirik Soyutlama” ulamında biçimsel ilgilerine yansıtan Turani, Türk Resminin anlam ve kapsamında yaşadığı evrimin öncülerinden biri olmuş­tur. Daha genel bir ifadeyle; günümüz sanatında algı ve du­yumların estetik alan ile biçimsel yapıları bozacak biçim­de informel göndermelerle yüklü olabileceğini ve “nesnel dünyanın, gerçekliğinin, akıl ve imgelem yoluyla uğratılabileceği parçalanmayı” resimsel serüveninde en iyi kavrayanlardan  biridir Adnan Turani…


(Adnan Turani, Yapı Kredi Kültür Merkezi Yayını, Nisan 1996 ,İstanbul)